mükemmel | * Eksiksiz, kusursuz, tam yetkin. |
mükemmelen | * Eksiksiz, kusursuz olarak. |
mükemmeliyet | * Mükemmellik. |
mükemmellik | * Eksiksiz, kusursuz, tam, yetkin olma. |
mükerrer | * Tekrarlanmış, yenilenmiş. |
mükerreren | * Tekrarlanarak, tekrar edilmişolarak. |
mükevvenat | * Yaratıkların bütünü. |
mükeyyifat | * Keyif verici, uyuşturucu maddeler. |
mükrim | * İkram eden, konuksever, ikramcı, ağırlayan. |
müktesebat | * Edinilen, kazanılan bilgiler. |
müktesep | * Kazanılmış, edinilmiş. |
mülâhaza | * Düşünce. |
mülâhaza yapmak | * düşünmek. |
mülâhazat | * Düşünceler. |
mülâhazat hanesi | * Bir şey hakkındaki düşüncelerin yazıldığıyer. |
mülâhazat hanesini açık bırakmak | * bir kimse hakkında kesin bir kanıya varamayarak zamanla ortaya çıkacak gelişmeleri beklemek. |
mülâhham | * Şişman. |
mülâkat | * Buluşma, görüşme. * Röportaj. * Bir işe alınacak kişiler arasından seçim yapabilmek amacıyla kendileriyle karşılıklıkonuşma, görüşme. |
mülâkat vermek | * (belli bir konuda) konuşmak, demeç vermek. |
mülâkat yapmak | * bir kimsenin bir konu veya sorunla ilgili görüşlerini almak. |
mülâki | * Buluşan, kavuşan, görüşen. |
mülâki olmak | * buluşmak, kavuşmak, görüşmek. |
mülâyemet | * Yumuşak huyluluk, uysallık. * Bağırsakların yumuşaklığı. |
mülâyim | * Uygun, hoşgörülebilir. * Yumuşak huylu. * Pekliği olmayan. |
mülâyimlik | * Mülâyim olma durumu. |
mülâzım | * Bir işe girmek için bir süre parasız olarak o işe devam eden. * Teğmen. |
mülemma | * Alaca renkli, renk renk. * Mısralarından her biri başka dille yazılmışşiir. * Bulaşmış, sıvanmış. |
mülevven | * Renk renk, renkli. |
mülevves | * Kirli, pis. * Karışık, düzensiz. |
müleyyin | * Yumuşaklık veren, yumuşatıcı. * Bağırsakları boşaltan, dışkının dışarıçıkmasınıkolaylaştıran ilâç. |
mülga | * Varlığıkaldırılan, kapatılan. |
mülhak | * Bir bütüne sonradan katılmışolan, eklenmiş. * Bir asker karargâhında subay yardımcısı. |
mülhak bütçe | * Bkz. katma bütçesi. |
mülhakat | * Bir bütüne katılanlar, ekler. * Bir merkeze bağlı olan yerler. |
mülhem | * İçe doğmuş, birinin içine doğmuş, esinlenmiş. |
mülhem olmak | * esinlenmek. |
mülhit | * Tanrısız. * Doğru yoldan çıkmış. |
mülk | * Ev, dükkân, arazi gibi taşınmaz mal. * Devletin egemenliği altında bulunan toprakların bütünü, ülke. * Vakıf olmayıp doğrudan doğruya birinin malı olan yer veya yapı. |
mülkî | * Bir ülkeyle ilgili olan. * Ülke yönetimine ilişkin. * Asker sınıfıdışında kalan. |
mülkî idare | * Yerel yönetim. |
mülkî idare amiri | * Yerel yönetimlerde en yüksek devlet memuru. |
mülkiye | * Asker olmayanlar sınıfı. * Siyasal bilgiler okulu. |
mülkiye idadîsi | * İdarecilik öğrenimi yapılan okul, lise. |
mülkiye mektebi | * Siyasal Bilgiler Fakültesinin eski adı. |
mülkiye memuru | * Sivil devlet görevlisi. |
mülkiye müfettişi | * Sivil devlet müfettişi. |
mülkiyeli | * Siyasal Bilgiler Fakültesi öğrencisi veya bu fakülteyi bitirmişkişi. |
mülkiyet | * İyelik. |
mülteci | * Başka bir ülkeye veya yere sığınmışolan kimse, sığınık. |
mültefit | * Güler yüz gösteren, hoşdavranan. |
Kategoriler