müsabakaya girmek | * yarışmak, yarışmaya katılmak. |
müsabık | * Yarışmacı, yarışçı. |
müsademe | * Silâhlı iki grup arasındaki kısa çatışma, çarpışma. * Uğraşma. |
müsadere | * İşlenen bir suç karşılığı olarak, suçlunun malının bütünü veya bir bölümü üstündeki sahipliğine son verilmesi ve bu sahipliğin bir başka kuruluşa devredilmesi. * Tanzimat’tan önce herhangi bir kişiye ait mallara, padişah adına el konulması. |
müsadere etmek | * bir şeye kanunî olarak el koymak. |
müsadif | * Rastlayan. |
müsait | * Uygun, elverişli. * Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın). |
müsakkafat | * Üzeri damla örtülmüşolan yapılar. |
müsamaha | * Hoşgörü, tolerans. * Görmezlikten gelme, göz yumma. |
müsamahakâr | * Hoşgörülü davranan, toleranslı. |
müsamahakârlık | * Hoşgörülük. |
müsamahalı | * Hoşgörülü, toleranslı. |
müsamahasız | * Hoşgörüsü olmayan. |
müsamahasızlık | * Hoşgörüsüzlük, toleranssızlık. |
müsamere | * Okullarda öğrencilerin sunduğu, programında koşuk, oyun, gibi gösterilenlerin yer aldığıeğlence. * Çoğunlukla akşam toplantısı, akşam eğlencesi. |
müsavat | * Eşitlik, denklik. |
müsavatçılık | * Eşitçilik. |
müsavatsız | * Eşit olmayan. |
müsavatsızlık | * Eşitsizlik. |
müsavi | * Eşit, denk. |
müsbet ilimler | * Pozitif bilimler. |
müsebbip | * Bir şeyin olmasına, yapılmasına sebep olan, yol açan (kimse veya şey). |
müseccel | * Kütüğe geçirilmiş, tescil edilmiş, sicilli. |
müseddes | * Altı gen. * Divan edebiyatında her bendi altımısradan oluşmuşnazım biçimi. |
müsekkin | * Yatıştırıcı. |
müsellem | * İnkâr edilemeyen, karşıçıkılamayan, söz götürmez. |
müselles | * Üçgen. * Üç bölümden oluşan, üçlü. * Kokteyl türünden karışık bir içki. * Üç kere damıtılarak yapılmışözel bir şarap. |
müsellesat | * Trigonometri. |
müsellim | * OsmanlıDevletinde eyalet ve sancakta yönetimi elinde bulunduran kişilere verilen ad. |
müselsel | * Birbirine bağlı olan, art arda zincirleme olarak gelen. |
müsemma | * Ad verilmiş, adı olan. |
müsemmen | * Sekiz bölümden oluşan, sekizli. * Sekizer mısralı bentlerden oluşan şiir. |
müsevvit | * Müsvedde yapan kimse, kâtip. * Taslak yapan kimse. |
müshil | * Bağırsaklarıçalıştırıp temizleyen, dışkının kolaylıkla dışarıatılmasınısağlayan ilâç. |
müskirat | * Sarhoşeden şeyler, alkollü içkiler. |
Müslim | * Müslüman. |
Müslüman | * İslâm dininden olan kimse. * Dine bağlı, dindar. * Doğru, haktan ayrılmaz kimse. |
Müslüman adam | * Doğruluktan ayrılmaz, dürüst, hakyemez adam. |
Müslüman mahallesinde salyangoz satmak | * Bkz. körler mahallesinde ayna satmak. |
Müslümanlaştırma | * Muslümanlaştırmak işi, İslâmlaştırma. |
Müslümanlaştırmak | * Bir topluluğu veya bir kimseyi İslâm dinine sokmak, İslâmlaştırmak. |
Müslümanlık | * Hz.Muhammed’in yaydığıdin, İslâm dini, İslâmlık, İslâmiyet. * Müslüman olma durumu. * Müslüman topluluğu. |
müsmir | * Yararlı, verimli. * Sonuç veren. |
müspet | * Olumlu. * Pozitif. |
müspet ilimler | * Pozitif bilimler. |
müsrif | * Tutumsuz, savurgan. |
müsriflik | * Tutumsuzluk, savurganlık, israf. |
müstacel | * Acele yapılması gereken, ivedi, evgin. |
müstacelen | * Çabuk olarak, ivedilikle. |
müstaceliyet | * İvedilik. |
Kategoriler