Kategoriler
M SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük M Sayfa 81

müsabakaya girmek * yarışmak, yarışmaya katılmak.
müsabık * Yarışmacı, yarışçı.
müsademe * Silâhlı iki grup arasındaki kısa çatışma, çarpışma.
* Uğraşma.
müsadere * İşlenen bir suç karşılığı olarak, suçlunun malının bütünü veya bir bölümü üstündeki sahipliğine son
verilmesi ve bu sahipliğin bir başka kuruluşa devredilmesi.
* Tanzimat’tan önce herhangi bir kişiye ait mallara, padişah adına el konulması.
müsadere etmek * bir şeye kanunî olarak el koymak.
müsadif * Rastlayan.
müsait * Uygun, elverişli.
* Flört etmeye hazır olan, kolayca flört edebilen (kadın).
müsakkafat * Üzeri damla örtülmüşolan yapılar.
müsamaha * Hoşgörü, tolerans.
* Görmezlikten gelme, göz yumma.
müsamahakâr * Hoşgörülü davranan, toleranslı.
müsamahakârlık * Hoşgörülük.
müsamahalı * Hoşgörülü, toleranslı.
müsamahasız * Hoşgörüsü olmayan.
müsamahasızlık * Hoşgörüsüzlük, toleranssızlık.
müsamere * Okullarda öğrencilerin sunduğu, programında koşuk, oyun, gibi gösterilenlerin yer aldığıeğlence.
* Çoğunlukla akşam toplantısı, akşam eğlencesi.
müsavat * Eşitlik, denklik.
müsavatçılık * Eşitçilik.
müsavatsız * Eşit olmayan.
müsavatsızlık * Eşitsizlik.
müsavi * Eşit, denk.
müsbet ilimler * Pozitif bilimler.
müsebbip * Bir şeyin olmasına, yapılmasına sebep olan, yol açan (kimse veya şey).
müseccel * Kütüğe geçirilmiş, tescil edilmiş, sicilli.
müseddes * Altı gen.
* Divan edebiyatında her bendi altımısradan oluşmuşnazım biçimi.
müsekkin * Yatıştırıcı.
müsellem * İnkâr edilemeyen, karşıçıkılamayan, söz götürmez.
müselles * Üçgen.
* Üç bölümden oluşan, üçlü.
* Kokteyl türünden karışık bir içki.
* Üç kere damıtılarak yapılmışözel bir şarap.
müsellesat * Trigonometri.
müsellim * OsmanlıDevletinde eyalet ve sancakta yönetimi elinde bulunduran kişilere verilen ad.
müselsel * Birbirine bağlı olan, art arda zincirleme olarak gelen.
müsemma * Ad verilmiş, adı olan.
müsemmen * Sekiz bölümden oluşan, sekizli.
* Sekizer mısralı bentlerden oluşan şiir.
müsevvit * Müsvedde yapan kimse, kâtip.
* Taslak yapan kimse.
müshil * Bağırsaklarıçalıştırıp temizleyen, dışkının kolaylıkla dışarıatılmasınısağlayan ilâç.
müskirat * Sarhoşeden şeyler, alkollü içkiler.
Müslim * Müslüman.
Müslüman * İslâm dininden olan kimse.
* Dine bağlı, dindar.
* Doğru, haktan ayrılmaz kimse.
Müslüman adam * Doğruluktan ayrılmaz, dürüst, hakyemez adam.
Müslüman mahallesinde salyangoz satmak * Bkz. körler mahallesinde ayna satmak.
Müslümanlaştırma * Muslümanlaştırmak işi, İslâmlaştırma.
Müslümanlaştırmak * Bir topluluğu veya bir kimseyi İslâm dinine sokmak, İslâmlaştırmak.
Müslümanlık * Hz.Muhammed’in yaydığıdin, İslâm dini, İslâmlık, İslâmiyet.
* Müslüman olma durumu.
* Müslüman topluluğu.
müsmir * Yararlı, verimli.
* Sonuç veren.
müspet * Olumlu.
* Pozitif.
müspet ilimler * Pozitif bilimler.
müsrif * Tutumsuz, savurgan.
müsriflik * Tutumsuzluk, savurganlık, israf.
müstacel * Acele yapılması gereken, ivedi, evgin.
müstacelen * Çabuk olarak, ivedilikle.
müstaceliyet * İvedilik.

Bir yanıt yazın