oluk gibi akmak | * çok bol ve arasıkesilmeden gelmek. |
oluk oluk | * Pek çok. |
olukçuk | * Küçük oluk. * Bazı organların yüzeyinde bulunan çentikler. |
oluklaşma | * Oluklaşmak işi. |
oluklaşmak | * Oluk durumuna girmek, oluk görünümü almak. |
oluklu | * Oluğu olan. * Üstünde yol yol olukları bulunan. |
olumlama | * Olumluluğu ortaya koyma, icap. |
olumlu | * Gözetilen amaca veya beklenilene uygun, yararlı, müspet. * Yapıcı. * Onaylayan, kabul eden, lehte olan. * Olgulara, deneylere dayalı olarak bazınitelikleri belli olan, müspet, pozitif. |
olumlu bildirme eki | * Çoğu sürerlik, kesinlik veya kuvvetli ihtimal kavramlarınıvermek için yüklemin sonuna gelen durur kelimesinin ekleşmiş biçimi olan -dır, -dir eki. |
olumlu cümle | * Yüklemi olumlu olan cümle: Çocuk okula gitti. Öğrencinin bilgisiz olduğu anlaşılıyordu gibi. |
olumlu eylem | * Bkz. olumlu fiil. |
olumlu fiil | * Bir işin, bir davranışın, bir oluşun olduğunu bildiren fiil: Söylemiş, yazacak… gibi. |
olumlu tümce | * 343 olumlu cümle. |
olumluluk | * Olumlu olma durumu. |
olumsal | * Olmasıkadar olmamasıda mümkün bulunan, mümkün, zorunlu karşıtı. |
olumsallık | * Olumsal olanın niteliği; olumsal olma durumu, imkân, zorunluluk karşıtı. |
olumsuz | * Yapıcıve yararlı olmayan, hiçbir sonuca ulaşmayan, menfi, negatif. * Davranışları beğenilmeyen, yıkıcıdüşünceleri olan, zararlı, menfi. * Bir şeyi inkâr eden, inkâr veya ret özelliği taşıyan. |
olumsuz cümle | * Yüklemi olumsuzluk kavramıveren cümle: Çocuk hasta değilmiş. Parasıyok. Gelmezseniz biz de gitmeyiz gibi. |
olumsuz eylem | * 343 olumsuz fiil. |
olumsuz fiil | * Olumsuzluk kavramıveren fiil, Türkçede -ma, -me olumsuzluk eki, -maz, -mez olumsuz genişzaman eki alan fiil: Söylememeliydi, hastalanmaz, gelmeyince, yorgun değildir gibi. |
olumsuz tümce | * Bkz. olumsuz cümle. |
olumsuzluk | * Olumsuz olma niteliği veya durumu, nefiy. |
olumsuzluk eki | * Kökü fiil olan bir kelimeye olumsuzluk kavramıveren ek. Türkçe’de bu kavram -ma, -me eki ile verilir: Sevmemek, sevmeyecek, okumamışgibi. |
olumsuzluk kelimesi | * Cümle içinde art arda kullanılan iki veya daha çok özneyi, tümleci, yüklemi, aralarından bazılarına olumsuzluk kavramıvererek birbirine bağlayan veya yüklemin olumsuz çekimini sağlayan değil kelimesi. |
olunma | * Olunmak işi veya durumu. |
olunmak | * Olmak fiiline konu olmak. |
olup olacağı | * hepsi bu kadar. |
olupbitti | * Oldubitti, emrivaki. |
olupbittiye getirmek | * Bkz. oldubittiye getirmek. |
olur | * Olabilir. * Peki. * Genişzamanın üçüncü tekil kişisi. * Onay, tasdik, yapabilme izni. |
olur almak | * yetkili makamdan bir uygulamayıyapabilmek için yazılı izin almak. |
olur ki | * belki, muhtemelen. |
olur olmaz | * rastgele, sıradan. * önemsiz, gereksiz, yersiz. |
olur olmaz | * Olunca, olmasından hemen sonra. * Doğru mu, yanlışmı, yerinde mi yersiz mi olduğu düşünülmeden söylenen (söz), iyi mi kötü mü olduğuna bakılmadan seçilen (şey). * Rastgele, sıradan, kimliği, niteliği belirsiz (kişi). |
olur şey | * olağan, görülegelen, sıradan, alelâde. |
olur şey (veya olur … değil) | * şaşma anlatır. |
olur şey değil | * olabileceği düşünülmeyen veya gerçekleşmesi beklenmeyen (şey). |
olurluk | * Olabilme durumu. |
oluruna bakmak | * bir işin yapılabilirliğini araştırmak, yapmaya çalışmak. |
oluruna bırakmak | * (bir işi) kendi gidişine bırakmak. |
oluruna bırakmak (veya bağlamak) | * sonucu önemsemeyerek, bir işin yapılabildiği, olabildiği kadarıyla yetinmek. |
oluruyla yetinmek | * elde olanlarıyeterli bulmak, kanaat etmek. |
oluş | * Olmak işi veya biçimi, vuku. * Oluşma, teşekkül, tekevvün. * Bir durumdan öteki duruma geçiş. |
oluşma | * Oluşmak işi, teşekkül. |
oluşmak | * Belli bir varlık kazanmak, ortaya çıkmak, meydana gelmek, teşekkül etmek, tekevvün etmek. |
oluşturma | * Oluşturmak işi. |
oluşturmak | * Oluşmasını sağlamak, meydana getirmek, teşekkül ettirmek, tekvin etmek. |
oluşturulma | * Oluşturulmak işi. |
oluşturulmak | * Oluşmasısağlanmak, teşekkül ettirilmek. |
oluşuk | * Oluşmuş. * Bir jeoloji döneminde meydana gelmişkatmanlar dizisi. |
Kategoriler