otlu bağa | * Kara kurbağa (Bufa). |
otlu peynir | * Güzel kokulu otların, özellikle yaban sarımsağının içine katılmasıyla yapılan bir çeşit beyaz peynir. |
otluk | * Otu bol olan yer. * Kışiçin kurutulmuşot yığını. * Ot konulan yer. |
oto | * Bazıkelimelerin birleşimine girerek “kendi kendine'” anlamınıveren ön ek. |
oto | * Otomobil kelimesinin kısaltılmışı. |
oto parkçılık | * Otoparkçı işini yapan kimse. |
otoban | * Otoyol. |
otobiyografi | * Bir kişinin kendi hayatınıanlattığıyazı, öz yaşam öyküsü. |
otobiyografik | * Otobiyografi ile ilgili. |
otobüs | * Yolcu taşıyan, motorlu, büyük taşıt. |
otobüsçü | * Otobüs işletmecisi. * Otobüs şoförü. |
otobüsçülük | * Otobüs işletmeciliği. |
otodidakt | * Öz öğrenimli. |
otoerotizm | * Kişinin kendi vücudu üzerinde cinsel etkinliklerde bulunma sapıncı. |
otogar | * Şehirler arasıçalışan motorlu taşıtların yolcularınıaldıklarıve indirdikleri yer, garaj. |
otograf | * Bir yazarın veya kişinin kendi elinden çıkan (yazı). |
otografi | * Yağlımürekkeple özel kâğıda çizilen şekillerin litografya tekniği ile taşüzerine yazılması. |
otojestiyon | * Öz yönetim. |
otokar | * Toplu geziler için yapılmış büyük otobüs. |
otoklâv | * Vida ve civatalarla tutturulmuş basit bir kapağı olan, iç basınca dayanıklıkap. * Lâboratuvar işlerinde ve ameliyatlarda yararlanılan her türlü araç ve gereçleri mikropsuzlaştırmak için kullanılan basınçlı buhar kazanı. |
otokontrol | * Öz denetim. |
otokrasi | * Hükümdarın, bütün siyasal kudreti elinde bulundurduğu yönetim biçimi. |
otokrat | * Siyasal kudreti elinde bulunduran (hükümdar). |
otokritik | * Öz eleştiri. |
otokton | * Yerli. |
otolit | * Bkz. işitme taşı. |
otoman | * Bir tür ipekli kumaş. * Sedir biçiminde kanepe. |
otomasyon | * Endüstride, yönetimde ve bilimsel işlerde insan aracılığı olmadan işlerin otomatik olarak yapılması. |
otomat | * Canlı bir varlığın yapabileceği bazı işleri yapan mekanik veya elektrikli araç. * Sıcak su verecek biçimde hazırlanmış, hava gazı ocaklıcihaz. * Yapılarda, merdivenleri aydınlatacak biçimde düzenlenmişelektrik tesisatı. |
otomatiğe almak (veya bağlamak) | * kendi kendine yeniden düzene sokmak. |
otomatiğe geçmek | * otomatik olarak çalışmaya başlamak. |
otomatik | * Mekanik yollarla hareket ettirilen veya kendi kendini yöneten (alet). * (insan için) İrade dışında yapılan (davranış). |
otomatik olarak | * kendiliğinden. |
otomatik sigorta | * Fazla akım geçtiğinde manyetik veya termik mekanizmalarla devreyi açan alet. |
otomatikleşme | * Otomatikleşmek işi. |
otomatikleşmek | * Otomatik duruma gelmek. |
otomatiklik | * Otomatik olma durumu. |
otomatikman | * Otomatik olarak. |
otomatizm | * Bir cihaza, bir alete otomatik bir işleyişkazandırmak için gerekli olan düzen. |
otomobil | * Patlamalı, içten yanmalı, elektrikli bir motor veya gaz türbiniyle hareket eden taşıt. |
otomobilci | * Otomobil alıp satan kimse. |
otomobilcilik | * Otomobil alıp satma işi. |
otomotiv | * Motorlu taşıt yapımınıkonu alan endüstri kolu. |
otonom | * Özerk, muhtar. |
otonomi | * Özerklik, muhtariyet. |
otopark | * Motorlu taşıtların belli bir süre için bırakıldığıyer. |
otoparkçı | * Otoparkta çalışan görevli. |
otoplâsti | * Eksik bir organa, kişinin başka bir yerinden parça alıp eklemek yoluyla yapılan onarım. |
otopsi | * Ölüm sebebini belirlemek amacıyla bir cesedi açıp inceleme işi. |
otoray | * Ray üzerinde işleyen motorlu taşıma aracı. |
Kategoriler