Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 3

zamanı geçmek * o şey artık gerekli ve yerinde olmaktan çıkmak.
* mevsimi geçmek.
zamanında * Eskiden.
zamanla * Aradan süre geçtikçe, giderek.
zamanlama * Zamanlamak işi.
zamanlamak * Bir konuda en iyi sonucu almak için en iyi, en uygun süreyi belirlemek.
* Bir işin sürdürülmesi için zamanıplânlamak.
zamanlı * Uygun bir zamanda.
* Ölçü bölümlü.
zamanlızamansız * Gelişigüzel zamanlarda, vakitli vakitsiz.
zamansız * Uygun olmayan bir zamanda (yapılan), vakitsiz.
zamazingo * Zımbırtı.
* Dost, metres.
zambak * Zambakgillerden, 90-100 cm yüksekliğinde, güzel ve iri çiçekli, çok yıllık bir süs bitkisi (Lilium candidum).
zambakgiller * Bir çeneklilerden, çiğdem, lâle, soğan, pırasa, zambak gibi bitkileri içine alan bir familya.
Zambiyalı * Zambiya halkından olan kimse.
zambur * Bkz. kambur zambur.
zamir * İç yüz, iç.
* Kişi, özlük, gösterme, soru ve belirsizlik kavramlarıvererek, varlıkların yerini tutan kelime, adıl.
zamk * Akasya, kitre, sütleğen gibi bazıağaçların kabuklarından sızarak donan, renksiz veya sarıkırmızımtırak
renkte amorf madde; eriyiği yapıştırıcı olarak kullanılır.
zamk ağacı * Akasya, mimoza gibi zamk veya reçineli zamka benzeyen maddeler veren okaliptüslere ve daha birçok
ağaca verilen ad.
zamk akasyası * Bkz. zamk ağacı.
zamk hastalığı * Bol miktarda zamk salgılama sonucu ortaya çıkan hastalığa verilen ad.
zamkıarabî * Bkz. Arap zamkı.
zamkinos * Adı birden hatırlanamayan küçük, değersiz şeyler için kullanılır.
* Dost, metres.
* Kaçma.
zamkinos etmek * kaçmak, savuşmak.
zamklama * Zamklamak işi veya durumu.
zamklamak * Zamk sürmek.
zamklanma * Zamklanmak işi veya durumu.
zamklanmak * Zamklamak işini konu olmak veya zamklamak işi yapılmak.
zamklı * Üstüne zamk sürülmüş.
zamklıkâğıt * Bir tarafıyapıştırılmak amacıyla zamklanmışkâğıt.
zamlanma * Zamlanmak işi veya durumu.
zamlanmak * Fiyatıyükselmek.
zamme * Ötre.
zammetme * Zammetmek işi.
zammetmek * Katmak.
zampara * Sürekli kadın peşinde koşan erkek, çapkın erkek.
zamparalık * Zampara olma durumu veya zamparaya yakışır davranış.
zamparalık etmek * çapkınlık etmek, kadın peşinde koşmak.
zan * Sanma, sanı.
zan altında bulunmak * bir şeyle suçlanmak, sanık durumunda olmak.
zanaat * İnsanların maddeye dayanan ihtiyaçlarınıkarşılamak için yapılan, öğrenimle birlikte tecrübe, beceri ve
ustalık gerektiren iş, sınaat.
* El ustalığı isteyen işler.
zanaatçı * Belli bir zanaatla uğraşan, bir zanaatımeslek edinen emekçi, zanaatkâr.
zanaatçılık * Küçük girişimci ve işçi niteliklerinin yanısıra son derece sınırlı bir el emeğinin yardımıyla işgörenlerin
durumu, zanaatkârlık.
zanaatkâr * Zanaatçı.
zanaatkârlık * Zanaatçılık.
zangır zangır * Güçlü sarsılmayıveya titremeyi anlatır.
zangırdama * Zangırdamak işi veya durumu.
zangırdamak * Güçlü bir ses çıkararak titremek veya sallanmak.
zangırdatma * Zangırdatmak durumu.
zangırdatmak * Zangırdamasına yol açmak.
zangırtı * Güçlü titremeyle oluşan ses; gürültü.
zangoç * Kilise hizmetini gören ve çan çalan kimse.
zangoçluk * Zangoç olma durumu veya zangocun görevi.

Bir yanıt yazın