Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 11

zılgıt yemek * azar işitmek.
zılgıtlanma * Zılgıtlanmak işi veya durumu.
zılgıtlanmak * Zılgıt yemek, azar işitmek.
zımba * Delgeç.
* Delgeçle açılan delik.
zımbalama * Zımbalamak işi veya durumu.
zımbalamak * Bir şeyin üzerinde zımba ile delik açmak.
* Bıçaklamak, bıçakla vurmak, öldürmek.
zımbalanma * Zımbalanmak işi veya durumu.
zımbalanmak * Zımbalanmak işi yapılmak.
zımbalatma * Zımbalatmak işi veya durumu.
zımbalatmak * Zımba ile işlem yaptırmak.
zımbalı * Zımbası olan.
zımbalıdefter * Kolay koparılabilsin diye yapraklarının dibi zımbalanmışolan defter.
zımbırdatma * Zımbırdatmak işi veya durumu.
zımbırdatmak * Telli bir çalgıyıacemice çalmak.
* Herhangi bir şeyden çirkin ve kulağıtırmalayan sesler çıkarmak.
zımbırtı * Telli bir çalgıyıacemice çalarak çıkarılan çirkin ses.
* Bu çirkin sesi çıkaran şey.
* Adıhatırlanmayan veya söylenilmek istenmeyen ufak ve değersiz bir şeyi anlatmak için kullanılır.
zımnen * Üstü kapalı olarak, dolayısıyla.
zımnında * Dolayısıyla, için.
zımnî * Kapalı olarak yapılan veya söylenen, dolayısıyla anlatılan; kapalı, gizli.
* İçerik.
zımpara * Çok sert alümin billûrlarıkapsayan ve aşındırıcı olarak kullanılan doğal kaya.
zımpara kâğıdı * Maden, tahta ve daha başka şeylerin yüzünü aşındırıp düzeltmeye ve parlatmaya yarar, üstüne zımpara tozu
yapıştırılmışkalınca kâğıt.
zımpara taşı * Yüzeylerinden biri üzerinde çalışan ve düzlemsel yüzeyleri düzeltmede kullanılan taşlama taşı.
zımpara tozu * Taşkesme çarklarının üzerine yapıştırılan maden tozu.
zımparalama * Zımparalamak işi veya durumu.
zımparalamak * Bir şeyin yüzeyine zımpara sürmek.
zımparalanma * Zımparalanmak işi veya durumu.
zımparalanmak * Zımparalamak işi yapılamak.
zındık * Tanrı’ya ve ahrete inanmayan.
zındıklık * Tanrı’ya ve ahrete inanmama durumu.
zıngadak * Birdenbire ve sarsıntı ile (durmak, oturmak, düşmek).
zıngıl zıngıl * Zangır zangır.
zıngıldama * Zıngıldamak işi veya durumu.
zıngıldamak * Zangırdamak.
zıngır zıngır * Zangır zangır.
zıngırdama * Zıngırdamak işi veya durumu.
zıngırdamak * Zangırdamak.
zıngırdatma * Zıngırdatmak işi veya durumu.
zıngırdatmak * Zangırdamasına sebep olmak, titremek.
zıngırtı * Zangırdama sesi.
zınk * Hızla giden bir şeyin birdenbire durduğu an çıkardığısesi anlatır.
zınk diye durmak * birdenbire durmak.
zıp * Zıplayan veya birdenbire fırlayan bir şeyin hareketini veya çıkardığısesi anlatır.
zıp diye çıkmak * hiç beklenmeyen bir zamanda ortaya çıkmak.
zıp zıp * Zıplayarak.
zıp zıp zıplamak * çok sevinmek.
zıpçıktı * Türedi.
* Görgüsüz, fırsatçıkimse.
zıpır * Delişmen.
zıpırlık * Delişmenlik.
zıpka * Karadeniz kıyısıhalkının giydiği dar paçalıpotur.
zıpkın * Büyük balıklarıvurup çekmeye yarayan ucu çengelli mızrak.
zıpkıncı * Zıpkın olarak balık avlayan kimse.

Bir yanıt yazın