Kategoriler
SÖZLÜK Türkçe Sözlük Z

Türkçe Sözlük Z Sayfa 12

zıpkınlama * Zıpkınlamak işi veya durumu.
zıpkınlamak * Zıpkınla vurmak.
zıpkınlanma * Zıpkınlamak işi veya durumu.
zıpkınlanmak * Zıpkınlamak işi yapılmak.
zıplama * Zıplamak işi.
zıplamak * Bir yere çarpıp yukarıfırlamak.
* Sevinçten veya oyun yapmak için, bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak.
zıplatma * Zıplatmak işi veya durumu.
zıplatmak * Zıplamak işini yaptırmak, hoplatmak, sıçratmak.
zıplaya zıplaya * Sıçrayarak.
zıppadak * Beklenilmeyen, uygun olmayan bir sırada.
zıpzıp * Çocukların oynadığı, taştan veya camdan küçük yuvarlak, bilye.
* Bir yerinden lâstik bir bağla asılmış, içi talaşdolu hafif bir top olan çocuk oyuncağı.
zır zır * Bıktırıcıve sürekli bir sesi anlatır.
zırcahil * Çok cahil.
zırdeli * Aşırıdeli, çılgın.
zırh * Savaşlarda ok, kılıç, süngü gibi silâhlardan korunmak için giyilen, demir ve tel levhalardan yapılmışgiysi.
* Savaşgemilerinin veya bazıaraçlarının dışına kaplanılan çelik levha.
zırhlandırma * Zırhlandırmak işi veya durumu.
zırhlandırmak * Zırhla kaplamak.
* Zırh giydirmek.
* Kuvvetlendirip sağlamlaştırmak.
zırhlanma * Zırhlanmak işi.
zırhlanmak * Zırh giymek.
* Zırh kuşatılmak.
zırhlı * Zırh giymişveya zırh kaplanmış.
* Büyük bir bölümü mermilere ve uçak bombalarına karşı bir zırhla korunmuş, genellikle büyük tonajlıaçık
deniz gemisi.
zırhlıaraç * Savaşta veya savaşdışında emniyeti sağlamak için zırh ile kaplanmış araç.
zırhlı balık * Zırhlıyayın.
zırhlı başlılar * Omurgalıhayvanlardan amfibyumların bir takımı.
zırhlı birlik * Hareket yeteneği yüksek, ateşgücüne sahip, zırhla korunan savaş araçlarıyla donatılmışsilâhlıkara
kuvvetlerine verilen ad.
zırhlı güç * Zırhlıkuvvet.
zırhlıkuvvet * Zırhlı birlik.
zırhlıyayın * Kemikli balıklar takımının yayın balığı giller familyasından bir balık türü.
zırhsız * Zırhı olmayan.
zırıl zırıl * Sürekli zarıldamayıanlatır.
* Bolca.
zırıldama * Zırıldamak işi veya durumu.
zırıldamak * Durmaksızın söylenerek hoşnutsuzluğunu açığa vurmak.
* Sürekli ağlamak.
zırıldanma * Zırıldanmak işi veya durumu.
zırıldanmak * Zırıldamak.
zırıltı * Zırıldama sesi veya işi.
* Anlaşmazlık sebebiyle çıkan kavga; geçimsizlik.
* Can sıkan çalgıveya hoşa gitmeyen müzik.
* Adıhatırlanmayan veya söylenilmek istenmeyen şeyleri anlatmak için kullanılır.
zırıltıçıkarmak * anlaşmazlık sebebiyle kavga etmek.
zırlak * Sürekli zırlayan.
zırlama * Zırlamak işi veya durumu.
zırlamak * Zırıldamak.
zırlatma * Zırlatmak işi veya durumu.
zırlatmak * Zırlamasına sebep olmak.
zırnık * Arsenik.
* Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası.
zırnık (bile) koklatmamak * en ufak bir şey vermekten kaçınmak.
zırnık bile vermemek * en ufak bir şey vermemek.
zırt fırt * İkide birde, süreklice.
zırt kaba kâğıt * Bkz. cart kaba kâğıt.
zırt pırt * İkide birde, uygunsuzca.
* Yerli yersiz, durmaksızın.
zırt zırt * İkide birde, sık sık ve uygunsuz zamanlarda.
zırtapoz * Delişmen, zıpır, utanmaz, saygısız, hayta.
zırtapozluk * Delişmenlik.
zırtlak * Yavan, tatsız.

Bir yanıt yazın