zıpkınlama | * Zıpkınlamak işi veya durumu. |
zıpkınlamak | * Zıpkınla vurmak. |
zıpkınlanma | * Zıpkınlamak işi veya durumu. |
zıpkınlanmak | * Zıpkınlamak işi yapılmak. |
zıplama | * Zıplamak işi. |
zıplamak | * Bir yere çarpıp yukarıfırlamak. * Sevinçten veya oyun yapmak için, bulunduğu yerde havaya doğru fırlamak. |
zıplatma | * Zıplatmak işi veya durumu. |
zıplatmak | * Zıplamak işini yaptırmak, hoplatmak, sıçratmak. |
zıplaya zıplaya | * Sıçrayarak. |
zıppadak | * Beklenilmeyen, uygun olmayan bir sırada. |
zıpzıp | * Çocukların oynadığı, taştan veya camdan küçük yuvarlak, bilye. * Bir yerinden lâstik bir bağla asılmış, içi talaşdolu hafif bir top olan çocuk oyuncağı. |
zır zır | * Bıktırıcıve sürekli bir sesi anlatır. |
zırcahil | * Çok cahil. |
zırdeli | * Aşırıdeli, çılgın. |
zırh | * Savaşlarda ok, kılıç, süngü gibi silâhlardan korunmak için giyilen, demir ve tel levhalardan yapılmışgiysi. * Savaşgemilerinin veya bazıaraçlarının dışına kaplanılan çelik levha. |
zırhlandırma | * Zırhlandırmak işi veya durumu. |
zırhlandırmak | * Zırhla kaplamak. * Zırh giydirmek. * Kuvvetlendirip sağlamlaştırmak. |
zırhlanma | * Zırhlanmak işi. |
zırhlanmak | * Zırh giymek. * Zırh kuşatılmak. |
zırhlı | * Zırh giymişveya zırh kaplanmış. * Büyük bir bölümü mermilere ve uçak bombalarına karşı bir zırhla korunmuş, genellikle büyük tonajlıaçık deniz gemisi. |
zırhlıaraç | * Savaşta veya savaşdışında emniyeti sağlamak için zırh ile kaplanmış araç. |
zırhlı balık | * Zırhlıyayın. |
zırhlı başlılar | * Omurgalıhayvanlardan amfibyumların bir takımı. |
zırhlı birlik | * Hareket yeteneği yüksek, ateşgücüne sahip, zırhla korunan savaş araçlarıyla donatılmışsilâhlıkara kuvvetlerine verilen ad. |
zırhlı güç | * Zırhlıkuvvet. |
zırhlıkuvvet | * Zırhlı birlik. |
zırhlıyayın | * Kemikli balıklar takımının yayın balığı giller familyasından bir balık türü. |
zırhsız | * Zırhı olmayan. |
zırıl zırıl | * Sürekli zarıldamayıanlatır. * Bolca. |
zırıldama | * Zırıldamak işi veya durumu. |
zırıldamak | * Durmaksızın söylenerek hoşnutsuzluğunu açığa vurmak. * Sürekli ağlamak. |
zırıldanma | * Zırıldanmak işi veya durumu. |
zırıldanmak | * Zırıldamak. |
zırıltı | * Zırıldama sesi veya işi. * Anlaşmazlık sebebiyle çıkan kavga; geçimsizlik. * Can sıkan çalgıveya hoşa gitmeyen müzik. * Adıhatırlanmayan veya söylenilmek istenmeyen şeyleri anlatmak için kullanılır. |
zırıltıçıkarmak | * anlaşmazlık sebebiyle kavga etmek. |
zırlak | * Sürekli zırlayan. |
zırlama | * Zırlamak işi veya durumu. |
zırlamak | * Zırıldamak. |
zırlatma | * Zırlatmak işi veya durumu. |
zırlatmak | * Zırlamasına sebep olmak. |
zırnık | * Arsenik. * Herhangi bir şeyin en küçük, önemsiz ve işe yaramaz parçası. |
zırnık (bile) koklatmamak | * en ufak bir şey vermekten kaçınmak. |
zırnık bile vermemek | * en ufak bir şey vermemek. |
zırt fırt | * İkide birde, süreklice. |
zırt kaba kâğıt | * Bkz. cart kaba kâğıt. |
zırt pırt | * İkide birde, uygunsuzca. * Yerli yersiz, durmaksızın. |
zırt zırt | * İkide birde, sık sık ve uygunsuz zamanlarda. |
zırtapoz | * Delişmen, zıpır, utanmaz, saygısız, hayta. |
zırtapozluk | * Delişmenlik. |
zırtlak | * Yavan, tatsız. |
Kategoriler