- harass = taciz etmek, rahatsız etmek, bezdirmek, sıkmak, canına okumak molest, plague)
- harbour = (1) liman (2) barındırmak, sağlamak.sığınak
- hardship = zorluk, sıkıntı, güçlük, (difficulty, challenge), undue hardship – aşırı sıkıntı, economic hardship – ekonomik güçlük, yoksulluk, yokluk misery)
- harshly = sert bir şekilde, sertçe, kaba bir şekilde
- hasten = acele etmek, acele ettirmek (hurry, rush), hızlandırmak, (accelerate), telaşlandırmak
- havoc = hasar, yıkım,zarar, tahribat
- hazard = tehlike, risk
8.hazardous = tehlikeli (= perilous) - hectic = heyecanlı, telaşlı,
10.hesitate = çekinmek, duraksamak, tereddüd etmek (pause)
11.highly = oldukça, epey (= extremely), çok, son derece
12.hinder = ngellemek, aksatmak, (block, disturb), engel olmak, alıkoymak (delay), aksamak
13.hire = kiralamak,işe almak (= employ) - hitchhiker = otostopçu
- hollow = oyuk, boşluk, delik, oyuk, ağaç kovuğu
- hopefully = inşallah , umuyla, ümitle
- horrible = korkunç, kötü, berbat, iğrenç, horrible things – korkunç şeyler, horrible mascara – berbat maskara, horrible beast – iğrenç hayvan
- huge = iri, büyük , kocaman, muaazzam, dağ gibi
- humiliate = aşağılamak, rezil etmek, utandırmak (= embarrass)
- hunter = avcı, avcılık
- hurricane (hörikeyn) = kasırga, fırtına
- iceberg = buz dağı
- identify =tanımlamak, belirlemek, tanımak, belirtmek, kimliğini saptamak, bir tutmak, aynı saymak, (describe, detect, diagnose, designate), correctly identify – doğru tanımlamak, quickly identify – hızla belirlemek, strongly identify – güçlü tanımak
- idle = boş, çalışmayan, işlemeyen, boşa geçen, (empty, inoperative) idle session – boş oturum
- ignore = aldırmamak, görmezlikten gelmek, önemsememek, önem vermemek, boşlamak, bilmezlikten gelmek (disregard, neglect)
- illusion =yanılsama, illüzyon, hayal, yanılgı, aldatma, göz aldanması, aldatıcı görünüş
(delusion, deception), cosmic illusion – evrensel yanılsama, optical illusion – optik illüzyon, fundamental illusion – temel yanılgı - illustrate = örneklemek, göstermek
- imagine = üşünmek, sanmak, tasavvur etmek
- imitate = taklit etmek, benzetmek, taklidini yapmak, örnek almak, (ape, simulate, copy)
- immediate =hemen, derhal, doğrudan
- immobilize (immmobilayz) = hareketsiz hale getirmek, sabitlemek
- impact = etki, çarpma, tesir (effectiveness, collision, influence), environmental impact – çevresel etki, impact velocity – çarpma hızı, directly impact – doğrudan tesir
- impeach = suçlamak, itham etmek, şüphelenmek
- implement = gerçekleştirmek, uygulamak
- implicate = içermek, kapsamak, içine almak
- imply içermek, ima etmek (include, refer), anlamına gelmek, kastetmek, demek olmak, demeye gelmek
- impose = zorla kabul ettirmek, koymak( vergi), yük olmak,uygulamak, dayatmak
- imprisonment = hapse atmak (= incarceration),hapis, hapsedilme, hapsetme, tutukluluk
- improve = geliştirmek, gelişmek, iyileşmek, iyileştirmek, düzelmek, ilerlemek (enhance, develop, ameliorate), improve shape – geliştirmek şekli, constantly improve – sürekli gelişmek, artırmak, arttırmak
- inaudible = duyulamaz, işitilemez (ses vb)
- incapable of (inkepıbıl) = aciz, yetersiz, kabiliyetsiz, elinden gelmez, ehliyetsiz (unable, incompetent), utterly incapable – tamamen aci, entirely incapable – tamamen yetersiz, yeteneksiz
- incapacitate = aciz bırakmak, yapamaz hale getirmek
- incessant = aralıksız, sürekli,devamlı
- incline = eğmek, eğilimi olmak, fikrini vermek, eğilimli olmak, yatkın olmak
- include = içermek, kapsamak, dahil etmek, içine almak (comprise, incorporate), include construction – inşaatını içermek, Bulunmak
- incorporate into = dahil etmek (= include, integrate)
- incredible = inanılmaz, harika, olağanüstü
- indicate = göstermek, belirtisi olmak, bildirmek
- indifference to = kayıtsızlık, ilgilenmeme, aldırmazlık, umursamama, umursamazlık, önemsizlik (unconcern, disregard)
- induce = indüklemek, kandırmak, uyarmak, ikna etmek, teşvik etmek, sebep olmak(exhort, convince, encourage, cause)
- inevitable = kaçınılmaz, beklenen, çaresiz, malum(imminent, certain), inevitable consequence – kaçınılmaz sonucu
- infer = sonuç çıkarmak, anlam çıkarmak, anlamına gelmek (conclude, imply)
- influence = etki, nüfuz, tesir
- influential (influwenşıl) = nüfuzlu, sözü geçer, çevresi geniş (=well-connected),
etkili, nüfuzlu, tesirli,etkileyici - inherit = mirasa konmak, miras olarak almak (= come into),devralmak (take), inherit permissions – izin devralmak, miras almak, miras olarak almak, kalıtımla kazanmak
- inhibit = göz dağı vermek, engellemek, kısıtlamak
- initially = başlangıçta, ilk etapta (= at first), öncelikle, ilk olarak
- initiate (inişiyeyt)= başlatmak, üyeliğe kabul etmek (launch), sunmak
- injure = yaralamak, sakatlamak, zarar vermek, incitmek, zedelemek (hurt, disable), injure opponents – rakiplerini yaralamak
- injustice = eşitsizlik, adaletsizlik , haksızlık
- innovate = yenilik yapmak, yenilik getirmek, değişiklik yapmak
- innovation = yenilik, yeni bir şey icad etmek
- innovative = yenilikçi, icatçı, yaratıcı
- insatiable (inseyşıbıl) = doyumsuz, doymak bilmez, açgözlü insatiable appetite – doyumsuz iştah
- insignificant = ehemmiyetsiz, önemsiz, anlamsız, manasız, değersiz
- insist (on) = ısrar etmek (= persist in)
- inspect = incelemek, muayene etmek, yoklamak (audit, search)
- instantaneously = anlık, bir anda olan, aniden (= immediately, instantly), hemen, derhal
- institute = kurmak
- instruct = bilgilendirmek, görevlendirmek, emir vermek (advise, order), istemek
- insulate (against) = yalıtmak, izole etmek, ayırmak, ayrı tutmak, tecrit etmek
(isolate) - integrate = birleştirmek, bütünlemek, integralini almak (combine), tümleştirmek, bütünleştirmek
- intelligence = (1) zeka, akıl (2) haber ajansı
- intention (intenşın) = niyet, plan, kasıt
- intentional = kasıtlı,maksatlı,bile bile
- interaction (with) = etkileşim
- interfere = karışmak, müdahale etmek, girişmek, araya girmek, parazit yapmak (intervene)
- interfere with = karışmak, müdahale etmek, engel olmak
- interpretation = yorum, çeviri, canlandırma
- interrogate = sorguya çekmek, sorgulamak
- interview = röportaj, röportaj yapmak, mülakat, mülakat yapmak
- intimate = samimi, ilişkisi olan, sıkı fıkı (close)
- introduce = tanıtmak, sunmak, tanıştırmak, başlamak, getirmek, takdim etmek, ortaya koymak, içeri sokmak
- invade = istila etmek, saldırmak, ele geçirmek (attack, conquer)
- invaluable = paha biçilmez, çok değerli (= priceless)
- invent = icat etmek, uydurmak, atmak (contrive), bulmak, keşfetmek (discover)
- invest (in) = para yatırımı yapmak, para yatırmak, satın almak
- investigate = araştırmak, incelemek, soruşturmak (examine, consider, inquire)
- invoke = çağırmak, yakarmak, hatırlatmak (call, recall)
- involve = içermek, kapsamak, gerektirmek,
- involvement = dahil olma, karışma (= association, participation), katılım, ilişki , ilgi
- irregularity = usulsüzlük (fraud), düzensizlik, kuralsızlık, kuraldışılık, düzgün olmama
- isolate = izole etmek, birbirinden ayırmak, tecrit etmek
Kategoriler