Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 102

atomik * Atomla ilgili olan.
atonal * Yeni bir bestecilik çığırına göre, ton ve makam temeline bağlıkalmadan oluşturulan (beste).
atölye * Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığıyer, işlik.
atölye resmi * Bir işin ayrıntılarını gösteren ve atölyede yapım sırasında kullanılan 1/1 ölçüdeki teknik resim.
atraksiyon * Gazino gibi yerlerde yapılan, müşterileri oyalayıcı, eğlendirici, ilgi çekici gösteri.
atropin * Güzelavrat otundan çıkarılıp hekimlikte kullanılan zehirli bir ilâç.
atsan atılmaz, satsan satılmaz * işe yaramadığıveya sıkıntıverdiği hâlde vazgeçilemeyen şeyler ve kimseler için söylenir.
attan inip eşeğe binmek * bulunduğu önemli görevden daha aşağı bir göreve alınmak.
attar * Bkz. aktar.
attığıtırnak kadar olamamak * bir kimsenin sözü edilenden daha değersiz olduğunu anlatmak için kullanılır.
attırma * Attırmak işi.
attırmak * Atmak işini yaptırmak.
Au * Altın’ın kısaltması.
aut * Top oyunlarında topun karşıtakım oyuncularının vuruşuyla oyun alanının veya kale çizgisinin arkasına
geçmesi.
av * Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanlarıvurma veya yakalama işi.
* Bir hayvanın bir başka hayvanıyemek için yakalaması.
* Bu yollarla yakalanan hayvan.
* Tuzağa düşürülen, kendisinden yararlanılan kimse.
-av / -ev * Fiilden isim türeten ek: sına-v, gör-ev, öd-ev, işle-v, türe-v vb.
av avlanmış, tav tavlanmış * olan olmuş, işişten geçmiş, artık yapacak bir şey yok.
av dönemi * Av hayvanlarının avlanmasıveya bu amaçla kullanılan av araçlarının kullanılmasının serbest olduğu yılın
belirli bölümü.
av köpeği * Tazı, kopoy, zağar gibi ava yardımcılık etmeye alıştırılmışköpek.
av kuşu * Avlanılan kuş.
av mevsimi * Av dönemi.
av yasağı * Yılın av dönemi dışında kalan zamanda konulan yasak.
ava çıkmak * avlanmak için gitmek.
avadancı * Eski Osmanlısarayında bir sınıf hademe.
avadanlık * Bir işi yapmak, bir aracı onarmak için kullanılan alet takımı.
aval * Ticarî senetlerde, ödemeden sorumlu olanların ödememesi hâlinde üçüncü bir kişinin alacaklılara senet
bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence.
aval * Saflığısersemlik derecesine varan (kimse).
aval aval * Aptal bir biçimde, aptal aptal.
avam * Halkın aşağıtabakası.
* Halk.
avanak * Kolaylıkla kandırılabilen veya aldatılabilen, aptal, bön.
avanakça * Avanak gibi, avanağa uygun düşen biçimde.
avanaklık * Avanak olma durumu, avanakça davranış.
avanaklık etmek * aptallık etmek, avanak gibi davranmak.
avangart * Öncü.
avans * Alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme, öndelik, peşinat.
avans almak * öndelik almak.
avans çekmek * öndelik çekmek.
avans vermek * öndelik vermek.
avanta * Bir kimsenin, emek vermeden sağladığıkazanç.
avantacı * Çıkarcı, beleşçi, bedavacı.
avantacılık * Çıkarcılık, beleşçilik, bedavacılık.
avantadan * bedavadan, beleşten.
avantaj * Üstünlük sağlayan şey, yarar, kâr.
avantajlı * Yarar sağlayan, yararlı(durum veya şey).
avantajsız * Yarar sağlamayan, yararsız.
avantür * Serüven, macera.
avantüriyer * Serüvene atılan, maceracı.
Avar * Kuzeydoğu Kafkasya’da Dağıstan Federe Cumhuriyeti’nde yaşayan halk.
* III. – VI. yüzyıllar arasında Moğolistan’da VI. – IX. yüzyıllar arasında Orta Avrupa’da yaşamışhalk.
avara * Bir geminin başka bir gemiden veya kıyıdan açılması.
* Kıyıya dayanılarak sandalın açılması için kürekçilere verilen komut.
avara * İşe yaramaz, kötü.
* Üzerinde döndüğü ve kendisini taşıyan milden bağımsız olarak çalışan mekanizma.

Bir yanıt yazın