atomik | * Atomla ilgili olan. |
atonal | * Yeni bir bestecilik çığırına göre, ton ve makam temeline bağlıkalmadan oluşturulan (beste). |
atölye | * Zanaatçıların veya resim, heykel sanatlarıyla uğraşanların çalıştığıyer, işlik. |
atölye resmi | * Bir işin ayrıntılarını gösteren ve atölyede yapım sırasında kullanılan 1/1 ölçüdeki teknik resim. |
atraksiyon | * Gazino gibi yerlerde yapılan, müşterileri oyalayıcı, eğlendirici, ilgi çekici gösteri. |
atropin | * Güzelavrat otundan çıkarılıp hekimlikte kullanılan zehirli bir ilâç. |
atsan atılmaz, satsan satılmaz | * işe yaramadığıveya sıkıntıverdiği hâlde vazgeçilemeyen şeyler ve kimseler için söylenir. |
attan inip eşeğe binmek | * bulunduğu önemli görevden daha aşağı bir göreve alınmak. |
attar | * Bkz. aktar. |
attığıtırnak kadar olamamak | * bir kimsenin sözü edilenden daha değersiz olduğunu anlatmak için kullanılır. |
attırma | * Attırmak işi. |
attırmak | * Atmak işini yaptırmak. |
Au | * Altın’ın kısaltması. |
aut | * Top oyunlarında topun karşıtakım oyuncularının vuruşuyla oyun alanının veya kale çizgisinin arkasına geçmesi. |
av | * Karada, denizde, gölde veya akarsularda evcil olmayan hayvanlarıvurma veya yakalama işi. * Bir hayvanın bir başka hayvanıyemek için yakalaması. * Bu yollarla yakalanan hayvan. * Tuzağa düşürülen, kendisinden yararlanılan kimse. |
-av / -ev | * Fiilden isim türeten ek: sına-v, gör-ev, öd-ev, işle-v, türe-v vb. |
av avlanmış, tav tavlanmış | * olan olmuş, işişten geçmiş, artık yapacak bir şey yok. |
av dönemi | * Av hayvanlarının avlanmasıveya bu amaçla kullanılan av araçlarının kullanılmasının serbest olduğu yılın belirli bölümü. |
av köpeği | * Tazı, kopoy, zağar gibi ava yardımcılık etmeye alıştırılmışköpek. |
av kuşu | * Avlanılan kuş. |
av mevsimi | * Av dönemi. |
av yasağı | * Yılın av dönemi dışında kalan zamanda konulan yasak. |
ava çıkmak | * avlanmak için gitmek. |
avadancı | * Eski Osmanlısarayında bir sınıf hademe. |
avadanlık | * Bir işi yapmak, bir aracı onarmak için kullanılan alet takımı. |
aval | * Ticarî senetlerde, ödemeden sorumlu olanların ödememesi hâlinde üçüncü bir kişinin alacaklılara senet bedelini ödeyeceğine ilişkin verdiği güvence. |
aval | * Saflığısersemlik derecesine varan (kimse). |
aval aval | * Aptal bir biçimde, aptal aptal. |
avam | * Halkın aşağıtabakası. * Halk. |
avanak | * Kolaylıkla kandırılabilen veya aldatılabilen, aptal, bön. |
avanakça | * Avanak gibi, avanağa uygun düşen biçimde. |
avanaklık | * Avanak olma durumu, avanakça davranış. |
avanaklık etmek | * aptallık etmek, avanak gibi davranmak. |
avangart | * Öncü. |
avans | * Alacağına sayılmak üzere önceden yapılan ödeme, öndelik, peşinat. |
avans almak | * öndelik almak. |
avans çekmek | * öndelik çekmek. |
avans vermek | * öndelik vermek. |
avanta | * Bir kimsenin, emek vermeden sağladığıkazanç. |
avantacı | * Çıkarcı, beleşçi, bedavacı. |
avantacılık | * Çıkarcılık, beleşçilik, bedavacılık. |
avantadan | * bedavadan, beleşten. |
avantaj | * Üstünlük sağlayan şey, yarar, kâr. |
avantajlı | * Yarar sağlayan, yararlı(durum veya şey). |
avantajsız | * Yarar sağlamayan, yararsız. |
avantür | * Serüven, macera. |
avantüriyer | * Serüvene atılan, maceracı. |
Avar | * Kuzeydoğu Kafkasya’da Dağıstan Federe Cumhuriyeti’nde yaşayan halk. * III. – VI. yüzyıllar arasında Moğolistan’da VI. – IX. yüzyıllar arasında Orta Avrupa’da yaşamışhalk. |
avara | * Bir geminin başka bir gemiden veya kıyıdan açılması. * Kıyıya dayanılarak sandalın açılması için kürekçilere verilen komut. |
avara | * İşe yaramaz, kötü. * Üzerinde döndüğü ve kendisini taşıyan milden bağımsız olarak çalışan mekanizma. |
Kategoriler