ay dede | * (çocuk dilinde) Ay. |
ay dedeye misafir olmak | * gece açıkta yatmak, geceyi açıkta geçirmek. |
ay dönümü | * Aybaşı. |
ay evi | * Ayla. |
ay gibi | * Bkz. ay parçası. |
ay harmanlanmak | * ayın çevresinde ayla oluşmak. |
ay ışığı | * Ayın yeryüzüne verdiği ışık. * Ayın dolunay durumundaki parlak durumu, mehtap. |
ay karanlığı | * Bulutlar arkasında kalan ayın yaydığıhafif aydınlık. |
ay modülü | * Gözlem araçlarını içinde taşıyan, ay araştırmaları için kullanılan ve ay yüzüne yumuşak inişyapan araç. |
ay örümceği | * Ay modülü. |
ay parçası(gibi) | * (kadın veya kız için) çok güzel. |
ay takvimi | * Ayın gökyüzündeki görünen hareketine ve evrelerine göre düzenlenen takvim, kamer takvimi. |
Ay tutulması | * Yer yuvarlağının Güneşile Ay arasına girmesiyle, Ay’ın yer yuvarlağı gölgesinde kalması, husuf. |
ay yıldız | * Türk bayrağındaki ayça ve beş ışınlıyıldızdan oluşmuşsimge. |
ay yılı | * Ayın on iki kez yeni aydan yeni aya gelmesi için geçen süre (354 gün 8 saat). |
aya | * Elin parmak dipleriyle bilek arasındaki iç bölümü, avuç içi; ayak tabanı. * Yaprakların düz ve parlak bölümü. |
ayağa düşmek | * işe ilgisiz ve yetkisiz kimseler karışmak. |
ayağa fırlamak | * hızla ayağa kalkmak. |
ayağa kaldırmak | * telâşve heyecana düşürmek. |
ayağa kalkmak | * ayaklarıüzerinde durmak, dikilmek. * telâşlanmak, telâşa kapılmak, heyecanlanmak. * (hasta) iyi olmak, iyileşmek. * saygı göstermek için oturma durumundan ayak üzeri durumuna geçmek. |
ayağı(veya ayakları) dolaşmak | * yürürken telâştan ayakları birbirine takılmak. |
ayağı(veya ayakları) suya ermek | * bir gerçeği anlayarak aklı başına gelmek. |
ayağıalışmak (veya alışmamak) | * bir yere sürekli gitmek (veya gitmemek). |
ayağıdüşmek | * Bkz. yolu düşmek. |
ayağıdüze basmak | * güçlükleri yenerek ilerisinden korkmayacak bir duruma girmek. |
ayağı ile (veya kendi ayağı ile) gelmek | * kendi isteğiyle gelmek veya emek çekilmeden elde edilmek. |
ayağıuğurlu | * geldiği yere uğur getirdiğine inanılan (kişi). |
ayağıüzengide | * hemen yola çıkmak üzere olan. |
ayağıyerden kesilmek | * ayağıyere değmez olmak. * bir taşıta binip yaya yürümekten kurtulmak. |
ayağıyürüten baştır | * halkın düzen içinde çalışmasını baştakiler sağlar. |
ayağına (veya ayaklarına) kapanmak | * alçalırcasına yalvarmak. * bağışlanmak için yalvarmak. |
ayağına (veya bacağına) geçirmek | * aceleyle bir şeyi giymek. |
ayağına bağolmak | * (biri) bulunduğu yerden ayrılmasına veya yaptığı işi sürdürmesine engel olmak. |
ayağına bağvurmak | * önüne bir engel çıkarmak. |
ayağına çabuk | * bir yere alışılandan daha kısa sürede gidip gelen. |
ayağına çağırmak | * yanına gelmesini istemek. |
ayağına çelme takmak | * biri yürürken ayaklarıarasına ayak uzatıp düşürmek. * (birinin) işinde yükselmesine engel olmak. |
ayağına dolanmak (veya dolaşmak) | * başkasına yapmayıtasarladığıkötülük kendi başına gelmek. * işyapmakta olan birine engel olmak, yürümesine engel olmak. |
ayağına düşmek | * çok yalvarmak. |
ayağına gelmek | * alçak gönüllülük göstererek birinin yanına gelmek. * emek çekilmeden elde edilmek. |
ayağına getirmek | * sıra, saygı gözetmeksizin birinin yanına gelmesini sağlamak. |
ayağına gitmek | * alçak gönüllülük ederek veya saygı göstererek birinin yanına varmak. |
ayağına ip takmak | * bir kimseyi çekiştirmek. |
ayağına kira istemek | * gelmeye nazlanmak, gitmeye üşenmek. |
ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? | * ender gelen bir konuğa yarısitem, yarısevinçle söylenen söz. |
ayağına üşenmemek | * hamarat olmak, ayak işlerini bıkmadan, yorulmadan yapmak. |
ayağında donu yok, fesleğen ister (veya takar) başına | * yoksulluğuna bakmayarak süs ve gösterişyapmak ister. |
ayağını(veya ayaklarını) altına almak | * tek bacağını(veya bacaklarını) kıvırıp üzerine oturmak. |
ayağını(veya ayaklarını) öpeyim | * yalvarırım. |
ayağınıalamamak | * ağrıveya uyuşma dolayısıyla ayağını oynatamamak. * alışılan bir yere gitmekten kendini alamamak. |
Kategoriler