ayak vermek | * âşık atışmalarında dinleyicilerden biri uyak belirtmek. |
ayak yalın | * Yalın ayak. |
ayak yapmak | * birini aldatmak, kandırmak için dalavere çevirmek. |
ayakaltı | * Gelip geçenlerin çok olduğu yer. |
ayakaltına almak | * hakir görülmek, gözden çıkarılmak. |
ayakaltında bırakmak | * ezilmesine, yok olmasına göz yummak, korumamak. |
ayakaltında dolaşmak | * bir işe yaramadığıhâlde herkesin işine engel olacak biçimde ortalıkta dolaşmak. |
ayakbastı | * Bir yere dışarıdan gelen insan ve eşyadan alınan vergi, toprakbastı. |
ayakçak | * Merdiven, merdiven basamağı. * Dokuma tezgâhıayaklığı. * Çocukların, cambazların ayaklarına takıp yürüdükleri çifte sırık. |
ayakçı | * Ayak işlerinde kullanılan kimse. * Bir işsüresince tutulan hizmetçi. * Gezici satıcı, çerçi. |
ayakçın | * Dokuma tezgâhlarında atkı ipliklerini hareket ettirmek için ayakla basılan tahta ayaklık. |
ayakkabı | * Özellikle sokakta ayağıkorumak için giyilen ve altıkösele, lâstik gibi dayanıklımaddelerden yapılan ayak giyeceği, pabuç. |
ayakkabıvurmak | * (ayakkabı) ayağızedelemek, ayağırahatsız etmek. |
ayakkabıcı | * Ayakkabıyapan veya satan kimse, pabuççu. * Ayakkabısatılan yer. |
ayakkabıcılık | * Ayakkabıcının işi, pabuççuluk. |
ayakkabılarını çevirmek | * konuk ayakkabılarını gidişyönüne doğru düzgün biçimde sıralamak. * bazıdavranışlarla konuğu gitmeye zorlamak. |
ayakkabılık | * Ayakkabıkonulan yer, ayakkabıdolabı. * Ayakkabıyapmaya elverişli olan (deri, kösele gibi şeyler). |
ayaklama | * Ayaklamak işi. |
ayaklamak | * Ayakla ölçmek. |
ayaklandırma | * Ayaklandırmak işi. |
ayaklandırmak | * Ayaklanmak işini yaptırmak. |
ayaklanma | * Ayaklanmak işi. * Birçok kimsenin cebir ve şiddet kullanarak devlet güçlerine karşı gelmesi, başkaldırma, isyan, kıyam. |
ayaklanmak | * (çocuk için) Yürümeye başlamak. * (hasta için) Yürüyebilir duruma gelmek. * Ayağa kalkıp gitmeye davranmak. * (birçok kimse) Cebir ve şiddet kullanarak devlet güçlerine karşı gelmek, başkaldırmak, isyan etmek. * Uyanmak, uyanıp kalkmak. |
ayaklar altına almak | * önem verilmesi gereken şeyleri hiçe saymak, çiğnemek. |
ayaklar baş, başlar ayak olmak | * değersiz kimseler başa geçip, değerli kimseler ise en geride bırakılmak. |
ayaklarıdolaşmak | * yürürken ayakları birbirine takılmak. |
ayakları geri geri gitmek | * bir yere gönülsüz, istemeye istemeye gitmek. |
ayaklarıyere değmemek | * çok sevinmek. |
ayaklarına (veya ayağına) kara su (veya sular) inmek | * uzun süre ayakta kalmak veya yürümekten çok yorulmak. |
ayaklarınısürümek | * güçlükle yürümek, ayağınısürümek. |
ayaklarınıyerden kesmek | * bir taşıta binerek yürümekten kurtulmak. |
ayaklarının (veya ayağının) ucuna basmak | * çok yavaş, sessiz, gürültü yapmamaya özen göstererek yürümek. |
ayaklı | * Ayağı olan. * Bir destekle yere dayanan. * Ayakla işletilen. |
ayaklıcanavar | * Çok hareketli, yaramaz, cin gibi çocuk. |
ayaklıkoşma | * Halk şiirinde müstezat tarzında söylenen deyiş. |
ayaklıkütüphane | * Pek çok konuda bilgisi olan, çok şey okumuşve öğrenmişolan, sorulan her soruya cevap verebilen kimse. |
ayaklımani | * Cinaslıayaklarla söylenen bir mani türü. |
ayaklık | * Ayakla işletilen makinelerde ayağın bastığıyer, pedal. * Ayak basacak yer. * Ayakçak. * Taban. |
ayaksız | * Ayağı olmayan. |
ayaksızlar | * Omurgalıhayvanlarda amfibyumlar sınıfının en ilkel yapılıtürlerini içine alan bir takım. |
ayakta | * Ayağa kalkmışdurumda. * Telâşlı, heyecanlı. |
ayakta kalmak | * oturacak yer bulamamak. * yıkılmamak, çökmemek. * değerini yitirmemek, önemini korumak. |
ayakta tedavi | * hastanın yatağa yatırılması gerekli görülmeyerek kendisine ayakta yapılan tedavi. |
ayakta tutmak | * oturtmak gerekirken oturtmamak. * bozulmasına, yıkılmasına, çökmesine engel olmak. * bir kuruluşun yaşamasını sağlamak. |
ayakta tutmak | * o şeyin sürekliliğini sağlamak. |
ayakta uyumak | * aşırıdalgın, şaşkın veya yorgun olmak. |
ayaktan | * (kesim hayvanları için) canlı olarak. |
ayaktaş | * Arkadaş, yoldaş; hempa. |
ayakucu | * Yeryüzünde bir noktada çekülün gösterdiği doğrultudaki alt yön. |
ayaküstü | * Oturmadan, ayakta durarak; kısa sürede. * Acele olarak. * Hazır yemek, festfut. |
Kategoriler