Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 111

ayıyıvurmadan postunu satmak * henüz ele geçmemiş bir şey üzerinde hesap yapmak.
ayin * Dinî tören, ibadet.
* Mevlevî tekkelerinde okunan ağır bestelerin biçimi.
ayinicem * Mevlevî ve Bektaşî tekkelerinde kadın ve erkeğin birlikte katıldığı, dinî müzikli sohbet töreni.
aykırı * Alışılmışa, doğru diye bellenmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir.
* Gidilen yol üzerinde olmayıp gidişyönüne ters düşen.
* Çapraz, ters.
* Bütün noktalarıaynıdüzlemde bulunmayan.
aykırıdoğrular * Aynıdüzlemde bulunmayan doğrular.
aykırıdüşmek * uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek.
aykırıkatmanlaşma * Katmanları düzenli bir biçimde olmayan katmanlaşma.
aykırı olmak * ters olmak, zıt olmak.
aykırılama * Aykırılamak işi.
aykırılamak * Dikey olarak gelmek; kestirmeden gitmek, düz yoldan ayrılmak.
aykırılaşma * Aykırılaşmak işi.
aykırılaşmak * Aykırıduruma gelmek.
aykırılık * Aykırı olma durumu, mugayeret, muhalefet.
ayla * Ayın ve bazıyıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, hale.
* Bazıkutsal kişilerin başıetrafında gösterilen ışık çevresi.
aylak * İşsiz, boşgezen, avare.
* İşsiz, bir şey yapmayarak.
aylak olmak * boşta olmak, yapacak bir işi olmamak, boşoturmak.
aylakçı * Temelli işi olmayan işçi.
aylakçılık * Temelli işsahibi olmama durumu.
* İşsizlik, avarelik.
aylaklık * Aylak olma durumu, işsizlik, avarelik.
aylaklık etmek * boşdurmak, boşoturmak, işsiz güçsüz dolaşmak, çalışmamak.
aylama * Aylamak işi.
aylamak * Beklemek.
* Sürmek, devam etmek.
* Ayıdolduran bir süre geçirmek, aylarca kalmak.
aylandız * Sedef otugillerden, Avrupa’ya Çin’den getirilmiş, kısa zamanda yetişip boy attığı için bir gölge ağacı olarak
dikilen, kötü kokan bir ağaç, kokar ağaç (Ailanthus glandulosa).
aylanma * Aylanmak işi.
aylanmak * Bir yerin çevresinde dolanmak.
aylı * Üzerinde ay biçimi bulunan.
* Ay ışığı olan, mehtaplı.
aylığa geçmek * çalışmasıkarşılığı olarak her ay belirli bir para alınacak bir işe başlamak.
* gündelikten veya ücretten kadroya geçmek.
aylık * Birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş.
* Bir ay içinde olan veya bir ay süren.
* Ayda bir kez yapılan veya çıkan.
* … aydan beri var olan.
* Ay olarak, bir ay için.
aylık almak * bir aylık çalışma karşılığında para almak.
aylık bağlamak * emekli olan veya başka sebeplerle çalışmayanlara her ay için belirli bir parayıödemeyi üstlenmek.
aylık vermek * aylık olarak üstlenilen parayıödemek.
aylıkçı * Aylıkla çalışan kimse.
* Başka geliri olmayıp yalnız aldığı aylıkla geçinen kimse.
aylıklı * Aylık alan (kimse), maaşlı.
* Karşılığı aylıkla ödenen.
ayma * Aymak işi.
aymak * Kendine gelmek, aklı başına gelmek, ayılmak.
* Gerçeği anlamak.
aymaz * Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, gafil.
aymazlık * Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu, aymaza yakışacak durum, gaflet.
ayn * Göz.
ayna * Işığıyansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilâlıve sırlıcam.
* Gemilerde işaretçi erlerin kullandığıdürbün.
* Akıntıve anaforun birleştiği yerde oluşan su burgacı.
* Doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taşlevha.
* Küreğin yassıuç bölümü.
* (atlarda) Diz kapağı.
* İyi bir durumda, yolunda.
* (Karagöz oyununda) Perde.
* Bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran olay, durum, şey.
ayna gibi * dümdüz ve parlak.
* (deniz için) kımıltısız, durgun.
ayna taşı * Yapı, anıt ve çeşme gibi yerlere konan yazılıveya yazısız süslü taşlevha.
ayna tırnağı * Aynayıduvara tutturmak için kullanılan nikel veya kromla kaplanmışmetal parçası.
aynabakar * Büyük, yumurtamsı, kırmızımsımavi renkli bir erik türü.
aynacı * Ayna yapan veya satan kimse.
* Hileci, işine hile karıştıran.
aynacılık * Aynacının yaptığı işveya aynacı olma durumu.
aynalı * Aynası olan.
* Parlak yüzlü, yakışıklı, güzel.
aynalısazan * Üzerinde az sayıda büyük pullar bulunan bir tür sazan balığı.
aynalık * Geminin ve bağlı bulunduğu limanın adıyazılan, düz veya az yuvarlak kıç bölüm.
aynalık tahtası * Sandalların kıç taraflarında oturanın sırtınıdayamasına yarayan tahta.
aynasız * Aynası olmayan.
* Hoşa gitmeyen, kötü, yakışıksız, çirkin, ters, biçimsiz.
* Polis.

Bir yanıt yazın