ayıyıvurmadan postunu satmak | * henüz ele geçmemiş bir şey üzerinde hesap yapmak. |
ayin | * Dinî tören, ibadet. * Mevlevî tekkelerinde okunan ağır bestelerin biçimi. |
ayinicem | * Mevlevî ve Bektaşî tekkelerinde kadın ve erkeğin birlikte katıldığı, dinî müzikli sohbet töreni. |
aykırı | * Alışılmışa, doğru diye bellenmişe uygun olmayan, karşıt, ters, mugayir. * Gidilen yol üzerinde olmayıp gidişyönüne ters düşen. * Çapraz, ters. * Bütün noktalarıaynıdüzlemde bulunmayan. |
aykırıdoğrular | * Aynıdüzlemde bulunmayan doğrular. |
aykırıdüşmek | * uygun gelmemek, ters gelmek, ters düşmek. |
aykırıkatmanlaşma | * Katmanları düzenli bir biçimde olmayan katmanlaşma. |
aykırı olmak | * ters olmak, zıt olmak. |
aykırılama | * Aykırılamak işi. |
aykırılamak | * Dikey olarak gelmek; kestirmeden gitmek, düz yoldan ayrılmak. |
aykırılaşma | * Aykırılaşmak işi. |
aykırılaşmak | * Aykırıduruma gelmek. |
aykırılık | * Aykırı olma durumu, mugayeret, muhalefet. |
ayla | * Ayın ve bazıyıldızların dolayındaki ışık çevresi, ay ağılı, hale. * Bazıkutsal kişilerin başıetrafında gösterilen ışık çevresi. |
aylak | * İşsiz, boşgezen, avare. * İşsiz, bir şey yapmayarak. |
aylak olmak | * boşta olmak, yapacak bir işi olmamak, boşoturmak. |
aylakçı | * Temelli işi olmayan işçi. |
aylakçılık | * Temelli işsahibi olmama durumu. * İşsizlik, avarelik. |
aylaklık | * Aylak olma durumu, işsizlik, avarelik. |
aylaklık etmek | * boşdurmak, boşoturmak, işsiz güçsüz dolaşmak, çalışmamak. |
aylama | * Aylamak işi. |
aylamak | * Beklemek. * Sürmek, devam etmek. * Ayıdolduran bir süre geçirmek, aylarca kalmak. |
aylandız | * Sedef otugillerden, Avrupa’ya Çin’den getirilmiş, kısa zamanda yetişip boy attığı için bir gölge ağacı olarak dikilen, kötü kokan bir ağaç, kokar ağaç (Ailanthus glandulosa). |
aylanma | * Aylanmak işi. |
aylanmak | * Bir yerin çevresinde dolanmak. |
aylı | * Üzerinde ay biçimi bulunan. * Ay ışığı olan, mehtaplı. |
aylığa geçmek | * çalışmasıkarşılığı olarak her ay belirli bir para alınacak bir işe başlamak. * gündelikten veya ücretten kadroya geçmek. |
aylık | * Birine, görevi karşılığı olarak veya geçimi için her ay ödenen para, maaş. * Bir ay içinde olan veya bir ay süren. * Ayda bir kez yapılan veya çıkan. * … aydan beri var olan. * Ay olarak, bir ay için. |
aylık almak | * bir aylık çalışma karşılığında para almak. |
aylık bağlamak | * emekli olan veya başka sebeplerle çalışmayanlara her ay için belirli bir parayıödemeyi üstlenmek. |
aylık vermek | * aylık olarak üstlenilen parayıödemek. |
aylıkçı | * Aylıkla çalışan kimse. * Başka geliri olmayıp yalnız aldığı aylıkla geçinen kimse. |
aylıklı | * Aylık alan (kimse), maaşlı. * Karşılığı aylıkla ödenen. |
ayma | * Aymak işi. |
aymak | * Kendine gelmek, aklı başına gelmek, ayılmak. * Gerçeği anlamak. |
aymaz | * Çevresinde olup bitenlerin farkına varmayan, gafil. |
aymazlık | * Çevresinde olup bitenlerin farkına varamama durumu, aymaza yakışacak durum, gaflet. |
ayn | * Göz. |
ayna | * Işığıyansıtan, varlıkların görüntüsünü veren, cilâlıve sırlıcam. * Gemilerde işaretçi erlerin kullandığıdürbün. * Akıntıve anaforun birleştiği yerde oluşan su burgacı. * Doğramacılık ve yapıcılıkta çerçeve içine geçirilen tahta veya taşlevha. * Küreğin yassıuç bölümü. * (atlarda) Diz kapağı. * İyi bir durumda, yolunda. * (Karagöz oyununda) Perde. * Bir olayı, bir durumu yansıtan, göz önünde canlandıran olay, durum, şey. |
ayna gibi | * dümdüz ve parlak. * (deniz için) kımıltısız, durgun. |
ayna taşı | * Yapı, anıt ve çeşme gibi yerlere konan yazılıveya yazısız süslü taşlevha. |
ayna tırnağı | * Aynayıduvara tutturmak için kullanılan nikel veya kromla kaplanmışmetal parçası. |
aynabakar | * Büyük, yumurtamsı, kırmızımsımavi renkli bir erik türü. |
aynacı | * Ayna yapan veya satan kimse. * Hileci, işine hile karıştıran. |
aynacılık | * Aynacının yaptığı işveya aynacı olma durumu. |
aynalı | * Aynası olan. * Parlak yüzlü, yakışıklı, güzel. |
aynalısazan | * Üzerinde az sayıda büyük pullar bulunan bir tür sazan balığı. |
aynalık | * Geminin ve bağlı bulunduğu limanın adıyazılan, düz veya az yuvarlak kıç bölüm. |
aynalık tahtası | * Sandalların kıç taraflarında oturanın sırtınıdayamasına yarayan tahta. |
aynasız | * Aynası olmayan. * Hoşa gitmeyen, kötü, yakışıksız, çirkin, ters, biçimsiz. * Polis. |
Kategoriler