Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 112

aynasızlık * Aynasız olma durumu.
aynaz * Bataklık.
aynaz * Köy oyunlarınıyöneten kimse.
aynen * Olduğu gibi, değiştirmeden, aynıyla.
aynı * Başkasıdeğil, yine o.
* Ayırt edilemeyecek kadar benzeri özdeşi, tıpkısı.
* Değişmeyen, aralarında ayrım olmayan.
aynıağzıkullanmak * aynışeyi söylemek, aynıdüşünceyi ileri sürmek.
aynıkapıya çıkmak * sonuç bakımından fark etmemek, aynısonuca varmak.
aynıpotada erimek * benzer konularıve sorunları birlikte düşünmek veya değerlendirmek.
aynıtelden çalmak * aynışeyi söylemek.
aynıyolun yolcusu * kötü sonları birbirine eşolan.
aynızamanda * Hem de, bununla birlikte.
aynılık * Aynı olma durumu, özdeşlik, ayniyet.
aynısefa * Birleşikgillerden, çiçekleri sarırenkli bir kır bitkisi (Calendula arvensis).
aynıyla * Hiçbir değişiklik olmadan, olduğu gibi.
aynî * Gözle ilgili.
aynî * Para olarak değil, madde olarak verilen.
aynî hak * Taşınır veya taşınmaz üzerinde doğrudan doğruya egemenlik yetkisi veren ve herkese karşı ileri sürülebilen
haklar.
ayniyat * Kullanılmaya veya harcamaya elverişli, taşınmasıkolay eşya.
ayniyet * Aynılık, özdeşlik.
aynştayniyum * Bkz. einsteiniyum.
ayol * Daha çok kadınların kullandığı bir seslenme sözü.
ayraç * Yay ayraç.
ayraç açmak * söz veya yazı içine, asıl konu ile ilgisi az olan bir bölüm sıkıştırmak.
ayran * Süt veya yoğurt yayıkta çalkalanarak yağıalındıktan sonra kalan sulu bölüm.
* Yoğurdu sulandırarak yapılan içecek.
ayran ağızlı * Aptal, budala, sersem.
ayran budalası * Aptal, sersem.
ayran delisi * Bön, safdil.
ayran gönüllü * Çabuk âşık olan.
ayrancı * Ayran yapan veya satan kimse.
ayrancılık * Ayran yapıp satma işi.
ayranıkabarmak * öfkelenmek, coşmak.
* aşırı bir cinsel arzu duymak.
ayranıyok içmeye, atla (veya tahtırevanla) gider sıçmaya * yoksulluğuna bakmadan gösterişyapmaya kalkanların gülünçlüğünü anlatmak için kullanılır.
ayranım budur, yarısısudur * yapılan bir işin yarım yamalak olduğu bildirilmek için kullanılır.
ayranlaşma * Ayranlaşmak özelliği veya durumu.
ayranlaşmak * Ayran durumuna gelmek.
ayrı * Yerleri bir olmayan.
* Başka, başka türlü.
* Yalnız, tek başına olan.
ayrıayrı * Birbirinden ayrı olan, değişik.
* Her biri için.
* (her biri) Ayrı olarak.
ayrı basım * Genellikle bir dergide yayımlanmış bilimsel bir yazının ayrı bir broşür olarak basımı.
ayrı başçekmek * topluluktan ayrılıp kendi başına işyapmak.
ayrıcinsten * Farklıyapıda olan, heterojen.
ayrıçanak yapraklılar * Çanak yaprakları birbirine bitişmişolmayan bitkiler.
ayrıdüşmek * birbirinden uzakta kalmak.
* uyuşmamak.
ayrı gayrı bilmemek (veya ayrısı gayrısı olmamak) * birbirinden hiçbir şey esirgemeyecek durumda olmak.
ayrıseçi yapmak * birkaç şey arasında fark gözetmek.
ayrıtaç yapraklılar * Taç yaprakları birbirine bitişik olmayıp yan yana yer almış bulunan bitkiler.
ayrıtutmak * farklıdavranmak.
ayrıca * Ayrı olarak.
* Ayrı bir önem verilerek.
* Bundan başka.
ayrıcalı * Başkalarına benzemeyen, ayrıtutulan, müstesna.
ayrıcalık * Başkalarından ayrıve üstün tutulma durumu, imtiyaz.
ayrıcalık tanınmak (veya göstermek) * başkalarından ayrıve üstün tutmak.

Bir yanıt yazın