Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 113

ayrıcalıklı * Ayrıcalığı olan, ayrıcalık tanınan, imtiyazlı.
ayrıcalıksız * Ayrıcalığı olmayan, ayrıcalık tanınmayan, imtiyazsız.
ayrıcasız * Ayrıtutulmadan, istisnasız.
ayrıç * Yol kavşağı, iki yolun ayrıldığıyer.
ayrık * Ayrılmış.
* Ayrıtutulan, başkalarına benzemeyen, ayrıcalı, müstesna.
* Kur’a dışı, müstesna.
* Ayrık otu.
* Düzgün ve uygun olmayan, çarpık.
ayrık küme * Ortak elemanları olmayan küme.
ayrık otu * Buğdaygillerden, kökü hekimlikte idrar söktürücu olarak kullanılan yabanî bir bitki (Agropyrum repens).
ayrıklı * Ayrıtutulmuş, benzerlerine uymayan, kural dışı olan, istisnaî.
ayrıklık * Ayrıklı olma durumu, ayrıtutma, ayrıtutulma, istisna.
* Bir konik (elips, daire, parabol, hiperbol) üzerinde hareket eden bir cismi, odağa veya merkeze birleştiren
doğrunun büyük eksen ile yaptığı açı.
* Önermelerin birbirine bağlanması işleminde ya … ya ve ya da ile gösterilen ilişki.
* Kaplamları birbirinden ayrı olmakla birlikte aynıyakın cinsin kaplamına giren kavramlar arasındaki
bağlantı.
ayrıksı * Alışılagelmiştöre ve davranışlara aykırı olan, eksantrik.
ayrıksıay * Ayın yörüngesindeki en beri noktasından art arda iki geçişi arasındaki süre farkı.
ayrıksıyıl * Yerin kendi yörüngesindeki günberi noktasından art arda iki geçişi arasındaki süre farkı.
ayrıksılık * Ayrıksı olma durumu.
ayrıksız * Hiçbir ayrığı olmadan veya hiçbirini ayrık tutmaksızın, istisnasız, bilâistisna.
ayrılanma * Ayrılanmak durumu.
ayrılanmak * Ayrıduruma gelmek.
ayrılaşma * Ayrılaşmak işi, teferrüt.
ayrılaşmak * Benzerleri arasında ayrı bir yeri ve önemi olmak, teferrüt etmek.
ayrılı * Ayrılmışolan, ayrıduran, munfasıl.
ayrılık * Ayrı olma durumu.
* Birinden uzak düşme.
* Düşünce, görüşveya duygu arasındaki uymazlık, mubayenet.
* Evlilik birliğinin yargıç kararı ile geçici bir süre için kaldırılması.
ayrılış * Ayrılmak işi veya biçimi.
ayrılışma * Ayrılışmak işi veya durumu.
ayrılışmak * Birbirinden ayrılmak.
ayrılma * Ayrılmak işi.
* Bir biçmeden geçen beyaz ışığın türlü renklerde görünmesi.
ayrılmak * Ayırmak işine konu olmak.
* Bir yerden, bir kimseden, bir şeyden uzaklaşmak.
* (karıve koca için) Evlilik birliğini bozmak.
ayrılmazlık * Özelliklerin, kendilerini taşıyan nesnelerle; ilineklerin tözle bağlantısı, kalıcılık karşıtı.
ayrım * Ayırmak işi, tefrik.
* Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasınısağlayan ayrılık; benzer şeyleri birbirinden ayıran
özellik, başkalık, fark.
* Alt bölüm.
* Cinsleri ve türleri birbirinden ayıran ana karakter, fark.
* Ayrılma noktası.
* Bir veya daha çok sahne içinde geliştirilip, olayın tamamlanmış bir parçasınıveren film bölüğü.
ayrımlama * Senaryonun hazırlanmasında geliştirim ile çevrim senaryosu arasında yer alan, senaryonun sahne ve
ayrımlarının belirlendiği, başlıca karakterlerin ayrıntılarıyla çizildiği, konuşmaların son biçimini aldığı aşama.
ayrımlaşma * Ayrımlaşmak işi, farklılaşma.
* Hücrelerin veya canlı organizmaların işlevlerine veya yaşayıştürlerine ilişkin yapısal nitelik kazanması,
farklılaşma.
* Bir iç kayanın katılaşmasısürecinde yer ve zamana göre ayrımların ortaya çıkması, farklılaşma.
ayrımlaşmak * Ayrımlıduruma gelmek, farklılaşmak.
ayrımlı * Ayrımı olan, aralarında ayrım bulunan, değişik, farklı.
ayrımlılık * Ayrımlı olma durumu, farklılık.
ayrımsama * Ayrımsamak işi veya durumu.
ayrımsamak * Bir şeyi anlamak, bir şeyi görmek, fark etmek.
ayrımsız * Ayrımlı olmayan, aynı, farksız.
ayrımsızlık * Ayrımsız olma durumu, farksızlık.
ayrıntı * Bir bütünün önemce ikinci derecede olan ögelerinden her biri, detay.
* Edebiyat veya sanat eserlerinde bir bütünün ögelerinden her biri, teferruat, tafsilât.
* Bir tiyatro eserinde ana düşünceye yardımcı olan kelime, cümle veya eşya.
ayrıntılara inmek * bir konuyu en küçük noktasına kadar inceleyip araştırmak.
ayrıntılı * Ayrıntısı olan, teferruatlı, tafsilâtlı, detaylı, mufassal.
ayrışık * Ayrışmışolan.
* Ayrıtürden, çeşit çeşit, muhtelif.
ayrışıklık * Ayrışık olma durumu.
ayrışım * Ayrışmak işi.
ayrışma * Ayrışmak işi.
* Moleküllerin, türlü etkenlerle geçici olarak daha yalın atom ve moleküllere bölünmesi, tahallül.
ayrışmak * Birbirinden ayrılmak, birliği bozmak.
* Moleküller, türlü etkenler sebebiyle geçici olarak daha yalın atom veya moleküllere bölünmek.
ayrıştırma * Ayrıştırmak işi.
ayrıştırmak * Bütünün bozulmasına sebep olmak.
* Ayrışmasını sağlamak.
ayrıt * İki düzlemin ara kesiti.
aysar * Ayın etkisiyle huyunun değiştiği sanılan (kimse).
* Değişken huylu, kararsız (kimse).
aysberg * Buz dağı.
aysfild * Buzla, bankiz.

Bir yanıt yazın