Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 114

aysız * Ay ışığı olmayan (gökyüzü, gece).
ayşekadın * Kılçıksız, lezzetli bir tür taze fasulye.
aytışma * Aytışmak işi.
aytışmak * Atışmak, tartışmak, münakaşa etmek.
* Halk şairleri belli bir ayak çerçevesinde karşılıklıatışmak.
ayva * Gülgillerden, çiçekleri iri ve pembe, yapraklarının altıtüylü, orta yükseklikte bir ağaç (Cydonia vulgaris).
* Bu ağacın büyük, sarırenkte, tüylü, mayhoş, dokusu sertçe, ufak çekirdekli meyvesi.
ayva göbekli * göbeği çukur olan (kimse).
ayva hoşafı * Ayvadan yapılan hoşaf.
ayva kompostosu * Ayvadan yapılan komposto.
ayva marmelâdı * Ayva ve şekerden yapılan ezme.
ayva reçeli * Ayva ve şekerden yapılan kokulu reçel.
ayva tüyü * Vücuttaki ince, sarıtüyler.
ayvadana * Yüksekliği 15-70 cm , sık tüylü, soluk sarıçiçekli, çok yıllık ve otsu bir bitki (Achillea nobilis).
ayvalık * Ayva ağaçlarının çok bulunduğu yer.
ayvan * Teras, sundurma.
* Bir tarafıdışarıya açık olan oda.
ayvayıyemek * kötü duruma düşmek, işi bozulmak.
ayvaz * Büyük konaklarda mutfak ve yemek hizmetlerinde çalıştırılan uşak.
* Koca, erkek, eş.
ayvaz kasap hep bir hesap * ha öyle ha böyle, ikisi de bir.
ayvazlık * Ayvazın görevi.
ayyar * Dolandırıcı, hilekâr.
ayyarlık * Dolandırıcılık.
ayyaş * İçkiye düşkün, içkici, içken, bekri.
ayyaşlık * Ayyaşolma durumu.
ayyuk * Göğün en yüksek yeri.
* Göğün kuzey yarım küresinde bulunan bir takım yıldızın en parlak yıldızı.
ayyuka çıkmak * (ses için) yükselmek.
* (dedikodu için) herkesçe duyulmak, yayılmak.
Az * Azot’un kısaltılması. Bu gaz N kısaltması ile de gösterilir.
az * Alışılmışolandan, umulandan veya gerekenden eksik, çok karşıtı.
* Nicelik, güç, nitelik, süre bakımından eksiklik bildirir.
az az * Uzun süreli, yavaşyavaş.
* Küçük ölçülerle.
az buçuk * Bir parça, biraz.
az bulmak * yeterli görmemek, az saymak, azımsamak.
az buz olmamak * (bir şey) azımsanacak kadar olmak.
az çok * Bir parça, oldukça.
az daha * az kalsın, neredeyse.
az değil! * birinin herhangi bir karakter bakımından göründüğü gibi olmadığınıanlatmak için söylenir.
az gelişmiş * gelişmesi gecikmişolan.
* eğitim düzeyi düşük kalmış, üretimi daha çok ilkel tarıma dayanan, doğal kaynaklarını gereğince
değerlendiremeyen (ülke).
az gelmek * yetmemek, daha çok istemek.
az görmek * umduğundan eksik bulmak.
* azımsamak.
az günün adamı olmamak * çok yaşamış, çok görmüş bulunmak.
az kaldı(veya az kalsın) * bir işin olması, gerçekleşmesi, bitmesi çok yakınken olmadığınıanlatır.
az tamah çok ziyan getirir * hırslıve pinti insan her zaman zararlıçıkar.
aza * Organlar, vücut parçaları.
* Üye.
* Vücut parçası, organ.
aza çoğa bakmamak * olanla yetinmek.
aza sormuşlar: “nereye?” “çoğun yanına” demiş * küçük kazançların bile hep varlıklıkimselere düştüğü inancını belirtir.
azade * Başı boş, erkin, serbest.
* Başı boş, erkin, serbest olarak gürültüden azade yaşamak.
azade azade * bir şeyden kurtulmuş, uzak.
azadelik * Azade olma durumu, serbestlik.
azalma * Azalmak işi, eksilme, tenakus.
azalmak * Az denecek bir miktara inmek veya eskisinden az bir duruma gelmek.
* Etkisini yitirmek, hafiflemek.
azaltma * Azaltmak işi.
azaltmak * Az denecek bir miktara indirmek veya eskisinden az bir duruma getirmek, kırmak.
* Etkisini yitirmesine sebep olmak, hafifletmek.
azamet * Ululuk, büyüklük.
* Gurur.
* Görkem, heybet.
* Debdebe.
* Çalım, kurum, tekebbür.

Bir yanıt yazın