adamsızlık | * Adamsız olma durumu. |
a’dan z’ye kadar | * baştan aşağı, bütünüyle. |
Adana kebabı | * Kıymasına bolca acı biber katılarak hazırlanan şişköfte. |
adanma | * Adanmak işi. |
adanmak | * Adamak işine konu olmak. |
adap | * Töre. * Yol yordam, yol yöntem. |
adap erkân | * Yol yöntem. |
adaptasyon | * Uyarlama. * Bir eseri çevrildiği dilin, konuşulduğu toplumun yaşayışına, inançlarına uyarlama. * Uyma. |
adapte | * Uyarlanmış. |
adapte etmek | * uyarlamak. |
adapte olmak | * uymak. |
adaptör | * Bir âletin çapları birbirinden farklı olan parçalarından birini ötekine geçirebilmek için yararlanılan bağlayıcı. |
adaş | * Adlarıaynı olanlardan her biri. |
adaşlık | * Adaşolma, aynıadıtaşıma durumu. |
adatepe | * Genellikle tropikal bölgelerde görülen ve çevresindeki alçak alanlar üzerinde dik yamaçlarla bir ada gibi yükselen, aşınımdan dolayı ortaya çıkmıştepe. |
adatma | * Adatmak işini yaptırmak. |
adatmak | * Adamak işini yaptırmak. |
adavet | * Düşmanlık, yağılık. |
aday | * Bir görev, bir işiçin kendini ileri süren veya başkalarıtarafından ileri sürülen kimse. * Bir işiçin yetiştirilmekte olan kimse, namzet. |
aday adayı | * Herhangi bir işi yapmak, bir görevi yüklenmek için adaylık aşamasınıkazanmak amacıyla başvuran kimse. * Milletvekili ve senatör seçimlerinde, partinin adayı olmak için, partisinde yapılan ön seçimlere adaylığını koyan kimse. |
aday göstermek | * bir işveya bir görev için birini aday olarak belirlemek: Anayasa. |
aday olmak | * herhangi bir işe alınmak veya seçilmek için istekli olmak. |
adayavrusu | * İki veya üç çifte kürekli küçük balıkçıteknesi. |
adaylığınıkoymak | * bir işveya göreve seçilmek için kendini ileri sürmek. |
adaylık | * Herhangi bir iş, bir görev için kendini ileri sürme veya başkalarıtarafından ileri sürülme, namzetlik. * Bir görevde yetiştirilme. |
adcı | * Adcılık öğretisiyle ilgili olan. * Bu öğretiye bağlıkimse. |
adcılık | * Kavramların gerçek varlıklar olduğunu kabul eden, kavram gerçekliğine karşıt olarak, tümel kavramların yalnızca nesnelerin adları olduğunu ileri süren görüş, isimcilik, nominalizm. |
addan türeme fiil | * Bkz. isimden türeme fiil. |
addedilme | * Addedilmek işi. |
addedilmek | * Sayılmak. |
addetme | * Addetmek işi. |
addetmek | * Saymak. |
addolunma | * Addolunmak işi veya durumu. |
addolunmak | * Sayılmak. |
adedî | * Adetçe, sayıca. |
adem | * Yokluk, hiçlik, ölüm. * Osmanlıca sözlerle birleşerek “-siz, -lik” anlamında kullanılır. |
Âdem | * Dinî inançlara göre ilk yaratılan insan ve ilk peygamber. * İnsan, insanoğlu, adam. * İnsanda bulunması gereken olumlu özelliklere sahip olan. |
Âdem baba | * İnsanlığın babası, Hz. Âdem. * Hapishanede çevresindeki mahkûmlarıharaca bağlayan kimse. * Afyonkeş. |
Âdem elması | * Gırtlak çıkıntısı. |
Âdem evlâdı | * Bkz. âdemoğlu. |
Âdemci | * Âdemcilik yanlısı olan kimse. |
Âdemcilik | * XX. yüzyılın başında simgeciliğe karşı bir tepki olarak Rusya’da ortaya çıkan bir edebiyat akımı. |
ademimerkeziyet | * Yerinden yönetim. |
ademimerkeziyetçi | * Yerinden yönetimci. |
ademimerkeziyetçilik | * Yerinden yönetimcilik. |
ademiyet | * Yokluk. |
âdemiyet | * İnsanlık. * Doğru dürüst insana yakışır durum, adamlık. |
âdemoğlu | * İnsan denilen yaratıkların hepsi. |
âdemotu | * Bkz. adamotu. |
adenit | * Lenf düğümleri iltihabı. |
Kategoriler