Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 17

adliyeci * Adliye kuruluşunda meslek görevlisi.
adrenalin * Böbrek üstü bezlerinin etkili bir maddesi; hekimlikte damarlarıdaraltma, bronşlarıaçma, kanamalarıkesme
gibi amaçlarla kullanılır.
adres * Bir kimsenin arandığında bulunabileceği yer, oturduğu yer.
* Gönderilen şeyin üzerine, alıcının adınıve bulunduğu yeri bildirmek için yazılan yazı.
adres bırakmak (göstermek veya vermek) * arandığında bulunabileceği, oturduğu yeri bildirmek.
adres defteri * Kişilerin kendilerine lâzım olan adresleri topladıklarıdefter.
adres kartı * Adres defteri.
adres kitabı * Genellikle belli bir işveya meslekte olanların işve ev adreslerini toplu olarak gösteren kitap.
adres makinesi * Posta gönderilerinin üzerine kâğıt, plâstik veya madenden, adres basan alet.
adres rehberi * Adres defteri.
adsız * Adı olmayan, isimsiz.
* Türklerde, ailesinden ayrıldığı için artık onun adınıtaşımak, onun adı ile anılmak hakkınıyitirmişolan ve
ancak bir yararlık gösterince ad kazanabilen delikanlı.
adsız parmak * Orta parmak ve serçe parmak arasındaki parmak, yüzük parmağı.
aerobik * Hızlımüzik temposu eşliğinde yapılan, vücudun çevikliğine ve hareketliliğine dayanan bir tür jimnastik.
aerobik solunum * Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şekli.
aerodinamik * Hareket hâlinde olan bir cisim üzerinde havanın yarattığıetkiyi inceleyen bilim.
* Aerodinamik bilim alanıyla ilgili.
* Fizik biliminin gazların hareketini inceleyen dalı.
af * Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama.
* Mazur görme veya görülme.
* (görevden) çıkarılma.
af buyurun! * “affedersiniz” veya “affınızırica ederim” anlamında bir söz.
af çıkarılmak * bir suçun bağışlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkarmak.
af dilemek * bağışlanmasını istemek.
af kapsamına alınmak * af kanununa girmek.
afacan * Zeki ve yaramaz (çocuk).
afacanlaşma * Afacanlaşmak işi.
afacanlaşmak * Yaramazlaşmak, yaramaz, ele avuca sığmaz duruma gelmek.
afacanlık * Afacan olma durumu, yaramazlık.
afak * Ufuklar, dört bir taraf.
afakan * Bkz. hafakan.
afakî * Belli bir konu üzerine olmayan (konuşma), dereden tepeden.
* Nesnel, objektif.
afakîlik * Bkz. objektiflik.
afal afal * Şaşkın bir biçimde.
afallama * Afallamak işi.
afallamak * Şaşkınlıktan sersemleşmek.
afallaşma * Afallaşmak işi.
afallaşmak * Şaşkınlık içinde kalmak, şaşırıp bir şey yapamaz olmak.
afallaştırma * Afallaştırmak işi.
afallaştırmak * Şaşkınlık içinde bırakmak, birini şaşırıp bir şey yapamaz duruma sokmak.
afallatma * Afallatmak işi.
afallatmak * Şaşkınlığa düşürerek sersemleştirmek.
afat * Afetler, belâlar, kıranlar.
afazi * Bkz. söz yitimi.
aferin * Okşama, alkışlama, beğenme gibi duyguları belirtmek için söylenir, bravo.
* Eskiden öğrencilere verilen beğenme ve takdir kâğıdı.
aferin almak * değerli görülüp beğenilmek.
aferist * Vurguncu, dalavereci, çıkarını bilen, çıkarcı.
afet * Doğanın sebep olduğu yıkım.
* Kıran.
* Çok kötü.
* Güzelliği ile insanışaşkına çeviren, aklını başından alan kadın.
* Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk.
afetzede * Afete uğramış, afet görmüş.
affa uğramak * bağışlanmak, affedilmek.
affedersin veya affedersiniz * özür dilemek için söylenir.
* karşıçıkmak için söylenir.
affedilme * Bağışlanma.
affedilmek * Bağışlanmak.
affetme * Bağışlama.
affetmek * Bağışlamak.
* Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek.
* Görev veya işten çıkarmak.
affetmemek * bağışlamamak, hoşgörmemek.

Bir yanıt yazın