adliyeci | * Adliye kuruluşunda meslek görevlisi. |
adrenalin | * Böbrek üstü bezlerinin etkili bir maddesi; hekimlikte damarlarıdaraltma, bronşlarıaçma, kanamalarıkesme gibi amaçlarla kullanılır. |
adres | * Bir kimsenin arandığında bulunabileceği yer, oturduğu yer. * Gönderilen şeyin üzerine, alıcının adınıve bulunduğu yeri bildirmek için yazılan yazı. |
adres bırakmak (göstermek veya vermek) | * arandığında bulunabileceği, oturduğu yeri bildirmek. |
adres defteri | * Kişilerin kendilerine lâzım olan adresleri topladıklarıdefter. |
adres kartı | * Adres defteri. |
adres kitabı | * Genellikle belli bir işveya meslekte olanların işve ev adreslerini toplu olarak gösteren kitap. |
adres makinesi | * Posta gönderilerinin üzerine kâğıt, plâstik veya madenden, adres basan alet. |
adres rehberi | * Adres defteri. |
adsız | * Adı olmayan, isimsiz. * Türklerde, ailesinden ayrıldığı için artık onun adınıtaşımak, onun adı ile anılmak hakkınıyitirmişolan ve ancak bir yararlık gösterince ad kazanabilen delikanlı. |
adsız parmak | * Orta parmak ve serçe parmak arasındaki parmak, yüzük parmağı. |
aerobik | * Hızlımüzik temposu eşliğinde yapılan, vücudun çevikliğine ve hareketliliğine dayanan bir tür jimnastik. |
aerobik solunum | * Hücrede yalnız moleküler oksijenin kullanıldığı bir solunum şekli. |
aerodinamik | * Hareket hâlinde olan bir cisim üzerinde havanın yarattığıetkiyi inceleyen bilim. * Aerodinamik bilim alanıyla ilgili. * Fizik biliminin gazların hareketini inceleyen dalı. |
af | * Bir suçu, bir kusuru veya bir hatayı bağışlama. * Mazur görme veya görülme. * (görevden) çıkarılma. |
af buyurun! | * “affedersiniz” veya “affınızırica ederim” anlamında bir söz. |
af çıkarılmak | * bir suçun bağışlanması için Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun çıkarmak. |
af dilemek | * bağışlanmasını istemek. |
af kapsamına alınmak | * af kanununa girmek. |
afacan | * Zeki ve yaramaz (çocuk). |
afacanlaşma | * Afacanlaşmak işi. |
afacanlaşmak | * Yaramazlaşmak, yaramaz, ele avuca sığmaz duruma gelmek. |
afacanlık | * Afacan olma durumu, yaramazlık. |
afak | * Ufuklar, dört bir taraf. |
afakan | * Bkz. hafakan. |
afakî | * Belli bir konu üzerine olmayan (konuşma), dereden tepeden. * Nesnel, objektif. |
afakîlik | * Bkz. objektiflik. |
afal afal | * Şaşkın bir biçimde. |
afallama | * Afallamak işi. |
afallamak | * Şaşkınlıktan sersemleşmek. |
afallaşma | * Afallaşmak işi. |
afallaşmak | * Şaşkınlık içinde kalmak, şaşırıp bir şey yapamaz olmak. |
afallaştırma | * Afallaştırmak işi. |
afallaştırmak | * Şaşkınlık içinde bırakmak, birini şaşırıp bir şey yapamaz duruma sokmak. |
afallatma | * Afallatmak işi. |
afallatmak | * Şaşkınlığa düşürerek sersemleştirmek. |
afat | * Afetler, belâlar, kıranlar. |
afazi | * Bkz. söz yitimi. |
aferin | * Okşama, alkışlama, beğenme gibi duyguları belirtmek için söylenir, bravo. * Eskiden öğrencilere verilen beğenme ve takdir kâğıdı. |
aferin almak | * değerli görülüp beğenilmek. |
aferist | * Vurguncu, dalavereci, çıkarını bilen, çıkarcı. |
afet | * Doğanın sebep olduğu yıkım. * Kıran. * Çok kötü. * Güzelliği ile insanışaşkına çeviren, aklını başından alan kadın. * Hastalıkların dokularda yaptığı bozukluk. |
afetzede | * Afete uğramış, afet görmüş. |
affa uğramak | * bağışlanmak, affedilmek. |
affedersin veya affedersiniz | * özür dilemek için söylenir. * karşıçıkmak için söylenir. |
affedilme | * Bağışlanma. |
affedilmek | * Bağışlanmak. |
affetme | * Bağışlama. |
affetmek | * Bağışlamak. * Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek. * Görev veya işten çıkarmak. |
affetmemek | * bağışlamamak, hoşgörmemek. |
Kategoriler