affetmişsin | * “hiç de öyle değil”, yanılıyorsun” anlamında kullanılır. |
affettirme | * Affettirmek işi. |
affettirmek | * Bağışlanmasını sağlamak. |
affettuoso | * Bir parçanın yumuşak ve duygulu bir biçimde çalınacağınıanlatır. |
affeyleme | * Affeylemek işi. |
affeylemek | * Affetmek. |
affınıdilemek (veya istemek) | * bir işveya görevi yerine getiremeyeceğini nezaketle bildirmek. |
affınıza sığınarak | * “bağışlayacağınıza güvenerek” anlamında bir nezaket sözü. |
affolunma | * Affolunmak işi. |
affolunmak | * Bağışlanmak, affedilmek. |
Afgan | * Afganistan halkından veya bu halkın soyundan olan kimse. * Afganistan’a ve Afganistan halkına özgü olan. |
Afganlı | * Afgan. |
afi | * Gösteriş, çalım, caka. |
afi kesmek (satmak veya yapmak) | * birine karşı gösterişyapmak, kabadayılık etmek. |
afif | * İffetli. |
afife | * Namuslu, iffetli, saygıdeğer (kadın). |
afili | * Gösterişli, çalımlı. |
afis | * Gümüş balığının küçüğü. |
afiş | * Bir şeyi duyurmak, tanıtmak için hazırlanan, çoğu resimli duvar ilânı. |
afişasmak | * duvarlara ilân yapıştırmak. |
afişyutmak | * yalana dolana kanmak. |
afişçi | * Afişyapan sanatçı. |
afişçilik | * Afişyapma sanatı. |
afişe | * Açığa çıkmış, duyulmuş. |
afişe etmek | * açığa vurmak, belirtmek, duyurmak, dile düşürmek, reklâm etmek. |
afişe olmak | * (bir kimse) bilinmeyen bir yönüyle tanınmak. |
afişleme | * Afişasma işi, afişlemek işi. |
afişlemek | * Afişasıp duyurmak. * Nitelemek, göstermek. |
afişte kalmak | * (oyun için) ilgi görerek günlerce oynanmak. |
afiyet | * Hasta olmama durumu, sağlık, esenlik. |
afiyet bulmak | * iyileşmek, sağlığınıkazanmak. |
afiyet olsun | * bir şey yiyip içenlere “yarasın” anlamında söylenen iyi dilek sözü. |
afiyet şeker olsun | * “yarasın, ağız tadıyla yensin'” anlamında söylenir. |
afiyet üzere olmak | * sağlıklı, rahat yaşamak. |
afiyetle | * ağız tadıyla, keyifle. |
afoni | * Bkz. Ses yitimi. |
aforizm | * Özlü söz, özdeyiş. |
aforoz | * Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen “cemaatten kovma” cezası. |
aforoz etmek | * kilise birliğinden çıkarmak. * darılıp biriyle konuşmamak, yakını olmaktan çıkarmak, ilgiyi kesip uzaklaştırmak, adınıduymak bile istememek. |
aforozlama | * Aforozlamak işi. |
aforozlamak | * Aforoz etmek, kovmak. |
aforozlu | * Aforoz edilmiş, kovulmuş, uzaklaştırılmış. |
afra tafra | * Çalım. * Çalımlı. |
afralıtafralı | * Çalımlı. |
Afrika çekirgesi | * Değişik boyda ve renkte genellikle kuzey Afrika’da ekilmemişarazilerde rastlanan zararsız bir çekirge (Locusta migratona). |
Afrika domuzu | * Çift parmaklılardan, kalın derili, Afrika’da yaşayan ve yaban domuzuna benzer bir hayvan (Phacochoerus aethiopicus). |
Afrika menekşesi | * İki çeneklilerden, tüylü yapraklı, mor, pembe, beyaz renkli çiçekleri olan, evlerde saksıda yetiştirilen çok yıllık bir süs bitkisi (Saintpaulia ionantha). |
Afrikalı | * Afrika kökenli olan kimse. * Afrikalı oyuncu. |
Afrikalılık | * Afrikalı olma. |
afsun | * Büyü, füsun. |
Kategoriler