abartmak | * Bir şeyi olduğundan büyük veya çok göstererek anlatmak, mübalâğa etmek. |
abartmalı | * Abartılmış, mübalâğalı. |
abartmasız | * Abartılmamış, abartmadan, mübalâğasız. |
abasız | * Abası olmayan, aba giymemişolan. |
abaşo | * Alt, alttaki, aşağı. * Gemiyi baştan veya kıçtan halatla karaya bağlama. |
abat | * Bayındır, mamur. * Şen, rahat. |
abat etmek | * mamur etmek, rahata kavuşturmak, zenginleştirmek, gönendirmek. |
abat eylemek | * abat etmek. |
abat olmak | * mutlu olmak, rahata kavuşmak, gönenmek. |
abayısermek | * bir yere teklifsizce yerleşmek. |
abayıyakmak | * gönül vermek, tutulmak, âşık olmak. |
Abaza | * Kuzeybatı Kafkasya’da yaşayan bir halk ve bu halka mensup olan kimse. |
Abazaca | * Abazalar tarafından kullanılan dil. |
abazan | * Karnıaç olan (kimse). * Uzun süre kadınsız kalan (erkek). |
abazan kalmak | * uzun süre cinsel ilişkide bulunmamak, kadınsız kalmak. |
abazanlık | * Abazan olma durumu. |
Abbas yolcu | * yola çıkacak kimse. |
Abbasî | * Abbas bin Abdülmuttalib soyundan gelen, Bağdat merkez olmak üzere Ön Asya ve Kuzey Afrika’da 750- 1258 tarihleri arasında hüküm süren sülâle. |
abd | * Kul. * Köle. |
Abdal | * Safevîler devrinde İran’da yaşayan Türk oymaklarından biri. * Anadolu’da yaşayan birtakım oymaklara verilen ad. |
abdal | * Eskiden bazı gezgin dervişlere verilen ad. * Dilenci kılıklı, üstü başıperişan kimse. * Bkz. aptal. |
abdala malûm olur | * bir şeyin olacağınıönceden sezen kimseler için şaka yollu söylenir. |
abdallık | * Abdal olma durumu. |
abdest | * Müslümanların, bazı ibadetleri yapabilmek için el, ağız, burun, yüz, kol, ayak yıkama ve başa, enseye ıslak el gezdirme, kulağıtemizleme biçiminde yaptıklarıarınma. * İdrar yapma ve kalın bağırsağı boşaltma. |
abdest almak | * abdest yoluyla arınmak. * namaz kılmak için gerekli yıkama kurallarınıyerine getirmek. |
abdest bozmak | * ayak yoluna gitmek. |
abdest bozulmak | * yeniden abdest alma gereği ortaya çıkmak. |
abdest tazelemek | * yeniden abdest almak. |
abdestbozan | * Şeritgillerden, vücudu yassı, birbirine kenetlenmiş boğumları bulunan ve bazısı metrelerce boyda olan bir bağırsak asalağı, tenya, şerit. |
abdestbozan otu | * Gülgillerden, siyah ve yeşil boya çıkarılan bir bitki (Poterium spinosum). |
abdesthane | * Abdest bozacak yer, ayak yolu, tuvalet. |
abdesti gelmek (veya olmak) | * abdest bozmaya ihtiyaç duymak. |
abdesti kaçmak | * abdest bozma ihtiyacıvarken yok olmak. |
abdestinde namazında | * dindar. |
abdestinden şüphesi olmamak | * yaptığı işte kusuru olmadığını kesin olarak bilmek. |
abdestini vermek | * azarlamak. |
abdestli | * Abdest almış bulunan veya abdesti bozulmamış olan. |
abdestlik | * Abdest alınacak yer. * Abdest alınırken giyilen ve kolsuz hırkaya benzeyen bir tür giyecek. * Abdest almaya yarayan. |
abdestsiz | * Abdest almamışveya abdesti bozulmuşolan. |
abdestsiz yere basmamak | * din buyruklarına titizlikle uymak. |
abdiâciz | * Alçak gönüllülük bildirmek üzere “ben” yerine kullanılır. |
abdülleziz | * Akdeniz bölgesinde ve Afrika’da yetişen çok yıllık ve otsu bir bitki (Cyperus esculentus). * Bu bitkinin yemiş gibi yenilen, tatlıve yağlı ürünü. |
abece | * Bkz. alfabe. |
abece sırası | * Bkz. alfabe sırası. |
abecesel | * Bkz. alfabetik. |
aberasyon | * Sapınç. |
abes | * Akla ve gerçeğe aykırı. * Gereksiz, lüzumsuz, yersiz, boş. |
abes bulmak | * gereksiz, saçma saymak. |
abes kaçmak | * uygunsuz düşmek. |
abesle uğraşmak (veya abesle iştigal etmek) | * yersiz, yararsız şeylerle vakit öldürmek. |
Kategoriler