ağaç sansarı | * Sansargillerden, sırtıkoyu esmer, karnıdaha açık, iyi tırmanan, postu değerli bir memeli türü (Martes martes). |
ağaç yaşiken eğilir | * çocuklar küçük yaşta kolay eğitilir, büyük insan kolay kolay eğitilemez. |
ağaççık | * Taflan gibi, dallarıdibinden başlayarak çatallanan küçük ağaç. |
ağaççılık | * Ağaç yetiştirme işi. |
ağaçdelen | * Yuva yapmak için ağaçları oyan böcek. |
ağaçkakan | * Serçegillerden, ağaç kurtları ile geçinen bir kuş(Picus). |
ağaçkesen | * Zar kanatlılardan, kurtçuklarıen çok gül fidanlarıüzerinde yaşayarak yapraklara zarar veren, kara renkli bir böcek (Hylotoma). |
ağaçlama | * Ağaçlamak işi. |
ağaçlamak | * Ağaçlandırmak. |
ağaçlandırılma | * Ağaçlandırılmak işi. |
ağaçlandırılmak | * Ağaçlıduruma getirilmek. |
ağaçlandırma | * Ağaçlandırmak işi. |
ağaçlandırmak | * Bir yeri ağaçlıduruma getirmek. |
ağaçlanma | * Ağaçlanmak işi. |
ağaçlanmak | * Ağaçlıduruma gelmek. |
ağaçlaşma | * Ağaçlaşmak durumu. * Bitki şekilleri gösteren ve akiklerde olduğu gibi maden filizlerinin gerek yüzeyinde gerek içlerinde rastlanan tabiî desen. |
ağaçlaşmak | * Ağaç durumuna gelmek. |
ağaçlı | * Ağacı olan. |
ağaçlık | * Ağaç öbeği. * Ağacı bol olan (yer). |
ağaçlıklı | * Ağaçları bol olan (yer). |
ağaçsı | * Ağaca benzeyen, ağacıandıran. |
ağaçsız | * Ağacı olmayan. |
ağalanma | * Ağalanmak işi. |
ağalanmak | * Ağa tavrıtakınarak çalım yapmak. |
ağalık | * Ağa olma durumu. * Kibar ve cömertçe davranış. |
-ağan / -eğen | * Fiilden sıfat ve isim yapma eki: yat-ağan, gez-eğen, ol-ağan, dur-ağan, piş-eğen vb. |
ağanın alnıterlemezse ırgadın burnu kanamaz | * işveren işçisi ile birlikte çalışmazsa işçi işe var gücüyle sarılmaz. |
ağanın eli tutulmaz | * cömertliği, elinin açıklığı, tartışılmaz. |
ağarık | * Aklaşmış, rengi solmuş. |
ağarma | * Ağarmak işi. * Tan atma, şafak sökme. |
ağarmak | * Ak olmak, ak duruma gelmek, beyazlanmak, solmak. * Aydınlanmak. |
ağartı | * Uzaktan ancak seçilebilen, belli belirsiz bir aklık. * Süt, yoğurt, peynir, ayran gibi yiyecek ve içecekler. |
ağartılma | * Ağartılmak işi. |
ağartılmak | * Temizlenmek, beyazlatılmak. |
ağartma | * Ağartmak işi. * Kuyumculukta gümüşü temizleme işi. |
ağartmak | * Ak duruma getirmek, beyazlatmak. |
ağbeneklilik | * Arpa bitkisinde görülen mantar hastalığı(Pyrenophora). |
ağcı | * Ağile balık tutarak geçinen kimse. |
ağcık | * Palmiyelerde çiçeklerin dibinin çevresindeki telli kın. |
ağcılık | * Ağile balık tutma. |
ağda | * Kaynatılarak çok koyu ve yapışkan bir macun durumuna getirilen pekmez veya limonlu şeker eriyiği. |
ağda yapmak | * vücuttaki fazla tüyleri ağda ile almak, temizlemek. |
ağdacı | * Şeker, tatlıve helva yapımında ağda hazırlayan işçi. * Ağda ile vücuttaki fazla tüyleri veya kıllarıtemizlemeyi meslek edinmişkimse. |
ağdalanma | * Ağdalanmak işi. |
ağdalanmak | * Ağda durumuna gelmek, ağdalaşmaya başlamak. * Ağda bulaşmak. |
ağdalaşma | * Ağdalaşmak durumu. |
ağdalaşmak | * Ağda durumuna gelmek, ağdalanmak. * (sohbet) Tam tadına varılır durum almak, koyulaşmak. |
ağdalaştırma | * Ağdalaştırmak işi. |
ağdalaştırmak | * Ağda durumuna getirmek. |
ağdalı | * Ağdalanmış. * (deyişiçin) Bilinmeyen kelimelerle, anlaşılması güç, dolambaçlıcümlelerden oluşan. * Karmaşık. |
Kategoriler