Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 24

ağıtçı * Ölüye ağıt söylemek için para ile getirilen kimse, sağucu.
ağıtçılık * Ağıtçının işi veya mesleği.
ağıtlama * Ölmüşleri anmak için düzenlenen törende okunan övgü.
ağız * Yüzde, avurtlarla iki çene arasında, ses çıkarmaya, soluk alıp vermeye ve besinleri içine almaya yarayan
boşluk.
* Bu boşluğun dudaklarıçevrelediği bölümü.
* Kapların veya içi boşşeylerin açık yanı.
* Bir akarsuyun denize veya göle döküldüğü yer, munsap.
* Koy, körfez, liman, yol gibi yerlerin açık yanı.
* Birkaç yolun birbirine kavuştuğu yer, kavşak.
* Kesici aletlerin keskin yanı.
* Bir dilin sınırları içinde, bölgelere ve sınıflara göre değişen söyleyişözelliği.
* Birini yanıltmak, kandırmak amacıyla dolambaçlı birtakım sözler söyleme özelliği.
* Bir bölge ezgilerinde görülen özelliklerin tümü.
* Bazen “kez” anlamına gelir.
* Üslûp, ifade özelliği.
* (tehlikeli şeyler için) Pek yakın yer.
ağız * Yeni doğurmuşmemelilerin ilk sütü.
ağız açmak * söz söylemek, konuşmak.
* azarlamak, paylamak.
ağız açmamak * tek bir söz olsun söylememek, susup kalmak.
ağız açtırmamak * çok konuşarak başkalarının söz söylemesine, konuşmasına engel olmak.
ağız ağıza * ağzına kadar, tamamen.
ağız ağıza vermek (veya konuşmak) * iki kişi birbirine pek yakın durarak başkaları işitmeyecek biçimde konuşmak.
ağız alışkanlığı * Çok söylendiği için bir sözü sık sık kullanma durumu.
ağız aramak (veya yoklamak) * öğrenmek istenilen şeyi söyletecek yolda dil kullanmak.
ağız birliği * Bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşma, söz birliği.
ağız birliği etmek * bir konuda anlaşarak aynışekilde konuşmak, söz birliği etmek.
ağız birliği etmek * bir konuda anlaşarak aynı biçimde konuşmak, söz birliği etmek.
ağız burun birbirine karışmak * dayak yeme sonunda yüzü, yara bere içinde kalmak.
* yüzde aşırıöfke, üzüntü, yorgunluk gibi durumların izleri görünmek.
ağız dalaşı * Ağız kavgası, karşılıklıatışma, bağrışma, dil dalaşı.
ağız değişikliği * Yemeğin çeşidinde değişiklik.
ağız değiştirmek * önce söylediğini başka türlü anlatmak.
ağız dil vermemek * hiç konuşmamak, susmak.
ağız dolusu * Ağzın alabileceği kadar.
* (küfür için) Birbiri ardınca, birçok.
ağız kâhyası * Birinin söyleyeceği sözlere karışan kimse.
ağız kalabalığı * Birbirini tutmayan gereksiz sözler.
ağız kalabalığına getirmek * birini gereksiz sözler söylemek yolu ile şaşırtmak.
* söz söyleme becerisine sahip olma.
ağız kavafı * Karşısındakini kandırmak için gerekli gereksiz çok söz söyleyen.
ağız kavgası * Karşılıklıağır sözler söyleyerek yapılan çekişme, atışma, dil kavgası.
ağız kokusu * Bir kimsenin çekilmez davranışları, istekleri, sözleri.
ağız kullanmak * duruma, ortama göre söz söylemek, sözünü amacına göre değiştirmek.
ağız nişanı * Yalnız sözle yapılan nişanlanma.
ağız satmak * yüksekten atarak kendini övmek.
ağız şakası * Sözle yapılan şaka.
ağız tadı * (ailede veya toplumda) Dirlik düzenlik, iyi geçinme veya rahatlık.
ağız tadıyla * huzurla, rahatlık içinde, içine sine sine, lezzetini duyarak.
ağız tamburasıçalmak * sözle avutmaya, oyalamaya çalışmak.
ağız tatsızlığı * Bir topluluk içindeki geçimsizlik, huzursuzluk.
ağız tıkamak * konuşma imkânıvermemek.
ağız tüfeği * Mermileri şiddetle üflenerek fırlatılan bir çeşit tüfek taslağı.
ağız tütünü * Keyif için ağızda çiğnenen bir tür tütün.
ağız ünlüsü * Geniz yoluna kaymadan çıkan ünlü, ağızsıl ünlü.
ağız yapmak * birini kandırma, yanıltma amacıyla duygularını, düşüncelerini olduğundan başka türlü gösterecek biçimde
konuşmak.
ağız yaymak * açık ve dürüst konuşmaktan kaçınmak.
ağız yer, yüz utanır * armağan alan, armağanıverenin isteğini yerine getirmeye çalışır.
ağız yoklamak * Bkz. ağız aramak.
ağızda dağılmak * (genellikle hamur işi için) iyi pişmişve lezzetli olmak.
ağızda sakız gibi çiğnemek * bir söz veya düşünceyi sık sık tekrarlayıp durmak.
ağızdan * Yazılı olmayarak, sözle, sözlü, şifahî.
ağızdan ağıza * Herkes birbirine söyleyerek.
ağızdan ağza dolaşmak (veya geçmek) * herkes birbirine söylemek.
ağızdan burun yakın, kardeşten karın yakın * “insanın kendi yararıher şeyden önemlidir” anlamında kullanılır.
ağızdan dolma * (top veya tüfek için) Namlusu ağzından doldurulan.

Bir yanıt yazın