Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 25

ağızdan kapmak * başkalarından dinlemek yolu ile yarım yamalak birtakım bilgiler edinmek.
ağızlama * Ağızlamak işi.
ağızlamak * Bir işi kolaylamak.
* Bir parçayıyuvasına geçirmek için önce yuvanın ağzınıayarlamak.
* Bir boğazın veya bir limanın ağzını ortalamak.
ağızlara sakız olmak * herkesin diline düşmek.
ağızlaşma * Ağızlaşmak işi veya durumu.
ağızlaşmak * İki kan damarı, birbiri içine açılmak.
ağızlı * Ağzıherhangi bir biçimde olan.
ağızlık * Bir ucuna sigara takılan, öbür ucundan nefes çekilen çubuk biçimindeki araç.
* Nefesli çalgılarda ağza gelen yer.
* Yemişküfelerinin üzerine yapraklıdallarla yapılan kapak.
* Kuyu bileziği.
* Su tesisatında su alıp vermeye yarayan vanalıuç.
* Hayvanın ısırmasına, zararlı bir şey yemesine engel olmak için ağzına takılan tel, deri gibi kafes.
* (dokumacılıkta) Çözgünün açılıp kapandığıve içinde mekiğin geçtiği yer.
* Telefon ve benzeri cihazlarda ağza yaklaştırılan bölüm.
* Bir şeyin başladığıyer.
* Huni.
ağızlıkçı * Ağızlık yapan veya satan kimse.
ağızotu * Toplarıateşlemek için falyaya konulan ve barutun patlamasına sebep olan madde.
ağızsıl * Ağızla ilgili.
ağızsıl ünlü * Bkz. ağız ünlüsü.
ağızsız * Ağzı olmayan.
* Yumuşak huylu, sessiz.
ağladıağlayacak * ağlamak üzere olan.
ağlama * Ağlamak işi.
ağlamak * Üzüntü, acı, sevinç, pişmanlık aldanma vb.nin etkisiyle göz yaşıdökmek.
* Ağaç budandığında kesilen yerlerden besi suyu veya öz su akmak.
* Sızlanmak, yakınmak.
* Bir duruma karşıüzüntü duymak.
ağlamak para etmez * üzülmenin yararı olmaz.
ağlamaklı * Ağlar gibi olan, üzüntülü.
ağlamaklı olmak * ağlayacak duruma gelmek.
ağlamalı * Ağlar gibi olan, ağlayacak gibi.
* Acıma duygusu uyandıracak hâlde, sızlamalı.
ağlamayan çocuğa meme vermezler * hakkınıaramasını bilmeyen kimsenin işi görülmez.
ağlamsı * Ağlayacak gibi, ağlamalı.
ağlanma * Ağlanmak işi.
ağlanmak * Ağlamak işi yapılmak.
ağlantı * Hafif hafif ağlama.
ağlar gözden, sahte sözden kendini sakın * “kendini acındıranlardan kork” anlamında kullanılır.
ağlaşma * Ağlaşmak işi.
ağlaşmak * Birlikte ağlamak.
* Sızlanmak.
ağlata ağlata * Sürekli ağlatarak, devamlıeziyet ederek, üzerek.
ağlatı * Trajedi.
ağlatıcı * Ağlamaya yol açan.
ağlatış * Ağlatmak işi veya biçimi.
ağlatma * Ağlatmak işi.
ağlatmak * Ağlamasına yol açmak.
ağlaya ağlaya * Ağlayarak.
ağlayanın malı gülene hayretmez * birinden haksız olarak alınan malın onu alana yararı olmaz.
ağlayıcı * Ölünün ardından ağlamak için para ile tutulan kimse, ağıtçı, yasçı.
ağlayış * Ağlamak işi veya biçimi.
ağlı * Ağı bulunan.
ağma * Ağmak işi.
* Akan yıldız, şahap.
ağmak * Sarkmak, aşağıya inmek, eğilmek, meyletmek.
* Yükselmek, yukarıçıkmak.
ağnam * Koyun ve keçi başına alınan vergi, sayım vergisi.
ağnama * Ağnamak işi.
ağnamak * (hayvan) Yere yatıp yuvarlanmak.
ağnamcı * Ağnam vergisi toplayan kimse.
ağraz * Kötü niyet ve düşmanlıklar.
ağrı * Vücudun herhangi bir yerinde duyulan sürekli ve şiddetli acı.
ağrıkesici * Acıyı, sızıyıdindirici (ilâç).
ağrıkesimi * Ağrıduyusunun kendiliğinden veya tedavi sonucu yok olması, analjezi.
ağrısızı * Rahatsızlık veren acı, sancı.

Bir yanıt yazın