ağzısulanmak | * imrenmek. |
ağzısüt kokmak | * çok genç ve toy olmak. |
ağzıteneke kaplı(olmak) | * çok sıcak veya çok acışeyleri kolaylıkla içebilen veya yiyebilenler için şaka yollu söylenir. |
ağzıtorba değil ki büzesin | * herkesin dedikodu yapmasının önüne geçilemeyeceğini anlatır. |
ağzıvar, dili yok | * pek sessiz, kendi hâlinde. * konuşmayan, derdini anlatamayan. |
ağzıvarmamak | * söylemeye, açıklamaya gönlü elvermemek. |
ağzıyanmak | * o şeyden büyük zarar görmek. |
ağzına (veya diline) kira istemek | * söylemesi beklenen şeyi söylemekte nazlıdavranmak. |
ağzına (veya diline) sağlık | * bir sözü yerinde söyleyen kişilere söylenir. |
ağzına (veya önüne) bir kemik atmak | * birini küçük bir çıkar göstererek susturmak. |
ağzına abdestle almak | * o kişiyi anarken çok saygılıdavranmak. |
ağzına almak | * söylemek. |
ağzına almamak | * adınıağzına almamak. |
ağzına almamak | * söz konusu etmemek, anmamak, söylememek. |
ağzına atmak | * yemek için ağza koymak. |
ağzına bakakalmak | * sözlerine hayran olmak. |
ağzına baktırmak | * kendini zevk ile dinletmek. |
ağzına bir parmak bal çalmak | * birini tatlısözlerle veya çeşitli hediyelerle bir süre için kandırmak, oyalamak. |
ağzına bir şey (veya bir çöp) koymamak | * hiçbir şey yememek. ağzına bir zeytin verir, altına (veya ardına) tulum tutar. * yaptığıküçük iyiliklere karşılık büyük çıkar bekler. |
ağzına burnuna bulaştırmak | * bir işi beceremeyip berbat etmek, bozmak. |
ağzına düşmek | * çok yaygın olarak bilinip konuşulmak. |
ağzına etmek | * haddini bildirmek. |
ağzına geldiği gibi | * önünü sonunu düşünmeden. |
ağzına geleni söylemek | * nezaket dışına çıkarak ağır ve kırıcısözler söylemek. * çok ve düşüncesizce konuşmak. |
ağzına gem vurmak | * susturmak, söyletmemek. |
ağzına kadar | * boşyeri kalmayacak biçimde. |
ağzına kilit takmak (veya vurmak) | * susturmak. |
ağzına koymamak | * yememek veya içmemek. |
ağzına lâyık | * bir yiyeceğin tadıanlatılırken “sen de yesen, beğenirsin” anlamı ile söylenir. |
ağzına sakız olmak | * dedikodusuna konu olmak. |
ağzına sürmemek | * bir şeyden hiç yememek. |
ağzına taşalmış | * söze karışmayıp susanlar için kullanılır. |
ağzına tıkamak | * susturmak, fazla konuşmasına engel olmak. |
ağzına tükürmek | * birini küçültmek üzere küfür olarak kullanılan uygunsuz sözler sarf etmek. * birine benzemek. |
ağzına verilmesini beklemek (veya istemek) | * çalışmayıp, işlerinin başkalarıtarafından yapılmasını beklemek. |
ağzına vur, lokmasınıal | * yumuşak huylu kimseye her istenileni kolaylıkla yaptırabilme anlamında bir atasözüdür. |
ağzına yakışmamak | * söylemesi ayıp kaçmak, uygun düşmemek, yakışık almamak. |
ağzında bakla ıslanmamak | * hiç sır saklamamak. |
ağzında bırakmak | * Bkz. lâf ağzında kalmak. |
ağzında büyümek | * sevmediğinden veya içi almadığından yutamamak. |
ağzında gevelemek | * açıkça söylememek. |
ağzında yaşkalmamak | * bir düşüncesini bir kimseye birçok kez söylemişolmak. |
ağzından | * birisinden dinleyerek. * adına. |
ağzından baklayıçıkarmak | * Bkz. baklayıağzından çıkarmak. |
ağzından bal akmak | * çok tatlıkonuşmak. |
ağzından çıkanı(veya çıkan sözü) kulağıduymamak (işitmemek) | * sözlerini tartmadan söylemek. |
ağzından çıkmak | * bir sözü istemeden, farkına varmadan söylemek,söylemiş bulunmak. |
ağzından çıt çıkmamak | * hiçbir şey söylememek. |
ağzından dirhemle çıkmak | * çok az konuşmak. |
ağzından dökülmek | * açıkça söylemekten çekindiği şey, konuşmasından belli olmak. |
Kategoriler