Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 31

ahlâksızca * Ahlâksız biçimde veya tarzda.
ahlâksızlık * Ahlâksız olma durumu.
* Ahlâk kurallarına uymama, ahlâksızca davranış.
ahlâksızlık etmek * ahlâksızca davranmak.
ahlama * Ahlamak işi.
ahlamak * İç çekmek, ah etmek, ah çeker gibi ses çıkarmak.
ahlat * Gülgillerden, kendi kendine yetişen, üzerine armut aşılanan ağaç, yaban armudu (Pirus piraster).
* Bu ağacın, armuda benzeyen ve ancak iyice olgunlaştıktan sonra yenilebilen yemişi.
* Kaba adam, yol iz bilmez kimse.
ahlât * Bir karışım içindeki parçalar, ögeler.
* Beden yapısının temelini oluşturan ögeler.
ahlâtıerbaa * Bedende bulunduğu var sayılan dört öge.
ahlatın (veya armudun) iyisini (dağda) ayılar yer * kendilerine yakışmayan güzel bir şeyi eline geçirenler için kullanılır.
ahmağa yüz, abdala söz vermeye gelmez * ahmağa gereğinden çok ilgi gösterirseniz sizi sık sık uğraştırır.
ahmak * Aklını gereği gibi kullanamayan, bön, budala, aptal.
ahmak yerine koymak * bir kimseye aptalmış, anlamazmışgibi davranmak.
ahmakça * Biraz ahmak.
* (ahmak’ça) Ahmağa yakışır nitelikte, aptalca.
ahmakıslatan * Yavaşyavaşve ince ince yağan yağmur, çisenti.
ahmaklaşma * Ahmaklaşmak durumu.
ahmaklaşmak * Ahmak duruma gelmek, aptallaşmak.
* Bir an için şaşalayıp bocalamak.
ahmaklaştırma * Ahmaklaştırmak işi.
ahmaklaştırmak * Ahmaklaşmasına sebep olmak, aptallaştırmak.
ahmaklık * Zekâsıaz gelişmişolma durumu, budalalık, anlayışsızlık, akılsızlık.
ahraz * Dilsiz, sağır ve dilsiz.
ahret * Dinî inanışa göre, insanın öldükten sonra dirilip sonsuza dek kalacağıve Tanrı’ya hesap vereceği yer, öbür
dünya.
ahret adamı * Dünya işlerinden el çekip sürekli ibadetle uğraşan kimse.
ahret kardeşi * İnanç ve ibadette birbirinden ayrılmayan ve bu ilişkiyi ahrette de sürdüreceklerini düşünen kadınlara
verilen ad.
ahret suali * Gereksiz ve usandırıcısoru.
ahret yolculuğu * Ölüm.
ahreti (veya öbür dünyayı) boylamak * ölmek.
ahretini yapmak (veya zenginleştirmek) * hayır işleri yaparak sevap kazanmak.
ahretlik * Besleme kız.
* Ahret kardeşi olan kadınlardan her biri.
ahrette on parmağıyakasında olmak * kendisine karşısorumlu olan kimseden ahrette davacı olmak.
ahşa * İnsanın veya hayvanın göğsü ve karnı içindeki organlar, bağırsak, ciğer gibi şeyler.
ahşap * Ağaçtan, tahtadan yapılmış.
ahtapot * Kafadan bacaklılardan, dokunaçlı bir mürekkep balığıtürü (Octopus).
* Genellikle burun zarıüzerinde çıkan bir çeşit ur, polip.
ahtapot gibi * sırnaşık, yapışkan kimse.
* sömürmek amacıyla birçok işe, konuya el atan, yayılan.
ahu * Ceylan, karaca.
* Güzel, ince, zarif kadın.
ahu gibi * çok güzel, çekici.
ahu gözlü * Güzel gözleri olan.
ahu parçası * Çok güzel, çekici.
ahududu * Gülgillerden, dikenli bir bitki (Rubus idaeus).
* Bu bitkinin duta benzeyen, kırmızırenkli, sulu ve kokulu yemişi, ağaç çileği.
ahval * Durumlar, hâller, vaziyetler.
* Davranışlar.
* Olaylar.
ahzetme * Ahzetmek işi.
ahzetmek * Almak, kabul etmek.
ahzüita * Alışveriş, alım satım, aksata.
ahzükabz * Kendine mal etme.
aidat * Ödenti.
* Kesenek.
aidiyet * Ait olma durumu, ilişkinlik.
aile * Evlilik ve kan bağına dayanan, karı, koca, çocuklar, kardeşler arasındaki ilişkilerin oluşturduğu toplum
içindeki en küçük birlik.
* Karı, koca ve çocuklardan oluşan topluluk.
* Aynısoydan gelen kimseler zinciri.
* Aralarında kandaşlık veya hısımlık bulunan kimselerin tümü.
* Birlikte oturan hısım ve yakınların tümü.
* Eş, karı.
* Aynı gaye üzerinde anlaşan ve birlikte çalışan kimselerin bütünü.
* Temel niteliği bir olan dil, hayvan veya bitki topluluğu.
aile adı * Soyadı.
aile bahçesi * Ailelerin rahatlıkla gidebileceği, genellikle içkisiz yer.
aile bütçesi * Kısa bir süre içinde bir işçinin veya işçi ailesinin hayat seviyesinde meydana gelen değişmeleri belirlemek
amacıyla yapılan istatistik çalışması.
aile dostu * Ailece tanışılan ve evlerine gidilip gelinen ahbap, yakın.

Bir yanıt yazın