akıl doktoru | * Psikiyatrist. |
akıl durdurmak | * bir şey çok şaşırtıcınitelikte olmak, insanışaşırtmak. |
akıl erdirememek (veya ermemek) | * ne olduğunu anlayamamak, sırrınıçözememek. |
akıl erdirmek | * anlamak, sırrınıçözmek. |
akıl etmek | * herhangi bir önlem veya çareyi zamanında düşünmek, vaktinde hatırlamak. |
akıl hastahanesi | * Akıl hastalarının yatırıldığıhastahane. |
akıl hastası | * Ruh hastası, deli. |
akıl havsala almamak | * akla mantığa sığmamak. |
akıl hocası | * Birine yol gösterip akıl öğreten kimse. * Herkese akıl öğretmeye meraklıkimse. |
akıl için yol (veya tarik) birdir | * iyi düşünülünce ayrıayrıkimselerce varılacak sonuç hep aynıdır. |
akıl işi değil | * akla uygun değil, doğru değil. |
akıl kârı olmamak | * akıllı bir kişinin yapacağı işolmamak. |
akıl kethüdası | * Herkese akıl öğretme merakında olan kimse. |
akıl kumkuması | * Çok bilmişkimse. |
akıl kutusu | * Çok akıllı, zeki kimse. |
akıl öğretmek | * nasıl davranacağını göstermek, yol göstermek, akıl vermek. |
akıl sır ermemek | * bir işin niteliğini, gizli yönlerini anlayamamak. |
akıl terelelli | * pek delişmen, kendisinden ciddî bir düşünce, davranış beklenmeyen (kimse). |
akıl var, yakın var (veya akıl var, izan var) | * kafa yormaya gerek yok. |
akıl vermek | * bir konuda yol göstermek, akıl öğretmek. |
akıl yaşta değil, baştadır | * akıllı olma ile yaşlı olma arasında ilgi yoktur; bazıküçükler büyüklerden daha akıllı olabilir. |
akıl yormak | * hatırlamaya çalışmak, zihnini zorlamak. |
akıl yürütmek | * herhangi bir konuda fikir vermek. |
akıl zayıflığı | * Deliliğe kadar varmayan akıl bozukluğu. |
akılcı | * Akılcılıkla ilgili. * Akılcılıktan yana olan kimse, usçu, rasyonalist. |
akılcılık | * Akla dayanan, doğruluğun ölçütünü duyularda değil, düşünmede ve tümden gelimli çıkarmalarda bulan öğretilerin genel adı, usçuluk, akliye, rasyonalizm. * Akla ve akıl yolu ile varılan yargıya inanma, akla aykırıveya akıl dışıhiçbir şeyi tanımama davranışıve tutumu, akliye, rasyonalizm. * Bilginin evrensellik ve zorunluluğunun deneyden ve deneye dayanan genellemeden değil, yalnızca akıldan çıkartılabileceğini savunan öğreti, rasyonalizm. |
akılda kalmak | * akılda yer etmek, unutulmamak. |
akılda tutmak | * unutmamak. |
akıldan çıkarmak | * düşünmemek, unutmak, umudunu kesmek. |
akıldan çıkmak | * unutulmak. |
akıldan çıkmak | * unutmak. |
akıldan çıkmamak | * unutamamak. |
akıldan geçirmek | * bir şey yapmayıdüşünmek, tasarlamak. |
akıllandırma | * Akıllandırmak işi, durumu. |
akıllandırmak | * Aklınıkullanmasını sağlamak, aklını başına getirmek. |
akıllanma | * Akıllanmak işi. |
akıllanmak | * Karşılaşılan olayların sonuçlarından yararlanarak davranmak. * Uslanmak. |
akıllara durgunluk vermek | * çok şaşılacak bir sey olmak. |
akıllarıpazara çıkarmışlar, herkes yine kendi akılınıalmış(veya akıllar gelin olmuş, herkes kendininkini beğenmiş) | * “insan kendi aklını başkasınınkinden üstün görür” anlamında kullanılır. |
akıllı | * Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan. * Karşısındakinin düşüncesizliğini belirtmek için söylenilen uyarma sözü. * (alay yollu) Düşüncesiz, aptal. |
akıllıdüşününceye kadar deli çocuğunu (veya oğlunu) everir | * kendini akıllısananlar çok kez akılsız diye tanınanlardan daha az başarı gösterir. |
akıllı geçinmek | * kendini çok akıllısanmak. |
akıllıköprü arayıncaya dek deli suyu geçer | * atak kişi tehlikeyi göze alarak işe girişir ve çabuk sonuç alır. |
akıllı olmak | * gerçeklere uygun davranmak. |
akıllıuslu | * Akıllı olarak, yaramazlık etmeyerek, dengeli. |
akıllıca | * Akla yakın, doğru olarak. * Akla yakın, doğru, makul. |
akıllılık | * Akıllı olma durumu; uyanıklık. |
akıllılık etmek | * yerinde ve uygun davranmak. |
akılsal | * Düşünceyi ve gerçeği somut değerlerle birbirine bağlayan hakikati içine alan şey. |
akılsallaştırma | * Akılsallaştırmak durumu. * Bilinç dışı olayların mantık ve akla dayalı olarak açıklanması. |
Kategoriler