Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 36

akılsallaştırmak * Bir şeyi akılsa duruma getirmek.
akılsız * Aklı, gerçeği görüp ona göre davranmaya elverişli olmayan, anlayışıkıt.
akılsız başın cezasınıayak çeker (veya akılsız iti veya köpeği yol kocatır) * düşüncesizlik veya tedbirsizlik yüzünden, gereksiz yere gidip gelme zahmetine katlanılır.
akılsızlık * Akılsız olma durumu.
* Akılsızca yapılan işveya davranış.
akılsızlık etmek * düşüncesiz ve yersiz davranmak.
akım * Akmak işi.
* Hava, su gibi akışkan maddelerin veya elektrik yüklerinin belli bir yönde akışı, yer değiştirmesi, cereyan.
* Sanatta, siyasette, düşünce hayatında ortaya çıkan yeni bir görüş, yöntem, hareket, cereyan tarz.
* Debi.
akım derken bokum demek * sözünü yolunca söyleyememek, düzensiz şeyler söylemek.
akım ölçümü * Bir akarsuyun veya kanalın su yolunda bir saniyede akan su hacmini ölçme.
akımcı * Belli bir akıma bağlıkişi.
akımölçer * Bir elektrik akımının şiddetini ölçmeye yarayan araç, amperölçer.
akımtoplar * Akü, akümülâtör.
akın * Kalabalık bir şeyin arkasıkesilmeyen bir gelişdurumunda olması.
* Düşman topraklarına tedirgin etme, yıldırma, çapul gibi amaçlarla toplu olarak yapılan baskın.
* Futbolda sayıyapmak amacıyla karşıtakım kalesine doğru genellikle topluca girişilen saldırı, hücum.
akın * Kazak-Kırgız Türklerinin saz şairlerine verdiği ad.
akın akın * Arkasıkesilmeyen kalabalık öbekler durumunda.
akın etmek * toplu olarak gitmek, üşüşmek.
* düşman ülkesine saldırmak, baskın yapmak.
akıncı * Düşman ülkesine akın yapan savaşçı.
* Görevi karşıtarafa top sürmek ve sayıyapmak olan ön sıradaki oyuncu, forvet.
akıncılık * Akıncı olma durumu.
akıncılık etmek * düşman ülkesinde karşı güçleri yıldırmak, tedirgin etmek.
akındırık * Reçine, çam sakızı, akma.
akınkayası * Kaya balığı giller familyasından derin ve uzaklarda yaşayan ince, uzun bir balık türü.
akıntı * Akmak işi.
* Havanın veya suyun herhangi bir yöne doğru yer değiştirmesi, akım, cereyan.
* Hastalık sebebiyle vücudun bir yerinden sulu madde akması.
* Eğiklik, eğim, meyil.
* Çam türü ağaçlarda bulunan reçinenin eriyerek akması olayı.
* Sıvıyapıştırıcıların ağaç yüzeylerine gereğinden çok sürülmesi ile oluşan durum.
akıntı bilimi * Deniz akıntılarını inceleme konusu edinen bilim dalı.
akıntıçağanozu * Akıntıya kapılmışyengeç.
* Vücudunda göze çarpacak bir çarpıklık bulunan kimseler için kullanılır.
akıntılı * Akıntısı olan, eğik, meyilli.
akıntıölçer * Bir akarsuyun ve kanalın akıntıhızınıve düzeyini ölçmeye yarayan alet.
akıntıya kapılmak * bir akıntının etki alanına girmek, akıntı ile birlikte sürüklenmek.
* etki altında kalarak bir topluluğun davranışına katılmak.
akıntıya kürek çekmek * olmayacak bir işuğrunda boşuna çabalamak.
akıp gitmek * (zaman için) çabuk geçmek.
akış * Akmak işi veya biçimi.
* Geçip gitme, sürüp gitme.
* Akın.
akışkan * Kendilerine özgü bir biçimleri olmayıp içinde bulunduklarıkabın biçimini alan ve yığın oluşturmayan (sıvı
veya gaz), seyyal.
akışkanlaşma * Akışkan duruma gelme.
akışkanlaşmak * Akışkan duruma gelmek.
akışkanlaştırıcı * Akışkan duruma getirme özelliği olan.
akışkanlaştırıcılık * Akışkan duruma getirme özelliği olma.
akışkanlaştırma * Akışkanlaştırmak işi.
* Akışkanların niteliğini düzeltmek için yoğunlaşan akımı içinde parçacıkların asıltısınısağlayan yöntem.
akışkanlaştırmak * Akışkan duruma getirmek.
akışkanlık * Akışkan olma durumu.
akışma * Kulağa hoşgelen veya kolayca söylenen seslerin özelliği.
akışmalı * Akışma özelliği olan.
akışmaz * Dışetkenlerin tesiriyle akışmazlığıdeğişmeyen, durağan.
akışmazlık * Akışmaz veya durağan maddenin durumu.
akıtma * Akıtmak işi.
* Hayvanların, özellikle atların alınlarında bulunan ve burunlarına doğru uzanan beyaz leke.
* Un, süt, yağ, yumurta, şeker veya pekmezle yoğrularak cıvık bir duruma getirilen hamurun kızgın saç
üzerinde pişirilmesiyle yapılan bir çeşit tatlı.
* Enli bilezik.
akıtmak * Akmasını sağlamak, akmasına yol açmak, dökmek.
akıtmalı * Alnında akıtması olan (hayvan).
akide * Bir şeye inanarak bağlanış, inanç, din inancı.
akide * Şekerin kaynatılarak ağda durumuna getirilmesi yolu ile yapılmışrenkli ve kokulu, ağızda güç eriyen şeker;
daha çok akide şekeri yerine kullanılır.
akide şekeri * Bkz. akide.
akidesi bozuk * İnancızayıf olan (kimse).
akideyi bozmak * doğru bilinen bir inanışveya gidişten ayrılmak.
akik * Yüzük taşı, mühür gibi şeyler yapmakta kullanılan, türlü renklerde, yarısaydam, parlak ve değerli bir taş;
kalseduan kuvarsının bir türüdür.

Bir yanıt yazın