Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 41

aksettirme * Aksettirme işi.
aksettirmek * (sesi) Yankılamak.
* (ışığı) Yansıtmak.
* Haberi, durumu, ulaştırmak, yaymak, duyurmak.
aksırık * Herhangi bir sebeple burun zarının gıcıklanmasısonucu solunum kaslarının birdenbire kasılmasıyla ağız ve
burundan hızlı, gürültülü soluk boşalması olayı, aksırma, hapşırma, hapşırık.
aksırıklı * Aksırığa tutulmuş, aksırığı olan, sık sık aksıran, hapşırıklı.
aksırıklıtıksırıklı * Yaşlı, hastalıklı.
aksırış * Aksırma, aksırma biçimi.
aksırma * Aksırmak işi.
aksırmak * Burun zarlarının gıcıklanması ile solunum kaslarının birdenbire kasılmasıüzerine, ağız ve burundan hızlı,
gürültülü soluk boşaltmak, hapşırmak.
aksırtma * Aksırtmak işi.
aksırtmak * Birinin aksırmasına sebep olmak, hapşırtmak.
aksi * Ters, zıt, karşıt, olumsuz, menfi.
* Uygun olmayan.
* İnatçı, hırçın, huysuz.
aksi aksi * Olumsuz bir biçimde, ters ve kızgın olarak.
aksi gibi * istenmediği hâlde, aksilik olarak.
aksi hâlde * yoksa, öyle olmazsa.
aksi şeytan * işler yolunda gitmediği zaman “ne kadar ilgisiz, münasebetsiz” anlamında kullanılır.
aksi takdirde * yoksa, aksi hâlde.
aksi tesadüf * “şanssızlığa bak” anlamında kullanılır.
aksilenme * Aksilenmek işi.
aksilenmek * Aksileşmek, huysuzlanmak.
aksileşme * Aksileşmek işi.
aksileşmek * Huysuzlanmak, huysuzluk etmek, ters davranmak, inatçılık etmek.
aksiliği tutmak * güçlük çıkarmak, inadında direnmek.
aksiliği üstünde * olumsuz davranışlı.
aksilik * Terslik, inatçılık, huysuzluk.
* Bir işin yolunda gitmemesi durumu, uygunsuzluk, elverişsizlik.
aksilik çıkmak * engel ortaya çıkmak.
aksilik etmek * güçlük çıkarmak, uyuşmaya yanaşmamak, huysuzluk etmek, inatçılık etmek, ters davranmak.
aksine * Tersine.
aksiseda * Yankı.
aksiyom * Kendiliğinden apaçık olan ve böyle olduğu için öteki önermelerin ön dayanağı olan temel önerme, belit,
mütearife.
aksiyon * Bir kuvvetin, maddî bir etkenin, bir düşüncenin ortaya çıkması.
* İnsan etkinliğinin veya iradesinin açığa çıkması.
* Hareket, iş.
* Bir oyuncunun sahne üzerindeki hareketi, bu hareketten ortaya çıkan gelişim.
* Oyunun temasını geliştiren başlıca olay, hikâye, gelişim.
* Sermayenin belirli bir bölümü.
* Hisse senedi, pay senedi.
aksoğan * Ada soğanı.
akson * Sinir uyarmalarınısinir hücresinden ileriye uzatmaya yarayan, sinir hücrelerinin uzantılarından en belirli ve
uzun olanı.
aksona * Vurgun hastalığına karşıuygulanan emniyet durakları.
aksöğüt * Söğütgillerden, kabuklarıeczacılıkta kullanılan bir söğüt türü (Salix alba).
aksu * Gözdeki billûr cismin saydamlığınıyitirerek ağarmasından ileri gelen körlük, ak basma, perde, katarakt.
aksungur * Akdoğan.
aksülâmel * Tepki, reaksiyon.
akşam * Gündüzün son ve gecenin ilk saatleri.
* Gece.
* Akşam vakti kılınan namaz.
akşam ahıra sabah çayıra * hayatta yiyip içip yatmaktan başka kaygısı olmayanlar için söylenir.
akşam akşam * Akşamın olduğu şu dar zamanda.
akşam azadı * Ders çıkışı, ders paydosu.
akşam ezanı * Günün dördüncü namaz vaktini bildiren ezan; güneşin battığısıralar.
akşam gazetesi * Baskısıöğleden sonra, özellikle akşama doğru yapılan gazete.
akşam güneşi * Etkisi azalmışgün ışığı.
* Yaşlılık dönemi.
akşam karanlığı * Alaca karanlık.
akşam namazı * İkindi ile yatsınamazıarasında kılınan namaz.
akşam pazarı * Pazarlarda, işportalarda akşama doğru tezgâhta kalmışmalların ucuz fiyatla satılışı.
akşam piyasası * Akşam üzerleri belli bir yerde yapılan gezinti.
akşam saati * Akşam vakti, akşamleyin.
akşam simidi * İkindi üzeri çıkarılan sıcak, susamlısimit.

Bir yanıt yazın