Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 44

al benden de o kadar * ben de aynıdurumdayım veya ben de aynıdüşüncedeyim.
al birini, vur ötekine (veya birine) * hiçbiri işe yaramaz, hepsi bir ayarda.
al elmaya taşatan çok olur * değerli kimselere sataşan çok olur.
al giymedim ki alınayım * “bu işle hiçbir ilgim olmadığı için söylenen sözleri kendi üzerime almadım” anlamında kullanılır.
al gülüm ver gülüm * iki sevgilinin birbirine sevgi gösterisinde bulunmaları.
* bir kimseye yapılan hizmetin hemen karşılığını bekleme durumu.
al kan * Doymuşalifatik hidrokarbonların genel adı, parajin.
al kanlara boyanmak * yaralanmak, vurularak ölmek; şehit olmak.
al karısı * Loğusalara musallat olarak onları boğduğu sanılan görüntü.
al kiraz üstüne kar yağmış * düşünülmeyen, beklenilmeyen şeylerin de olabileceğini anlatır.
al sana bir daha * yeni bir aksilik olunca bezginlik bildirmek için “işte” anlamında söylenir.
al takke ver külâh * uzun bir çekişmeden sonra, çekişe çekişe.
* aralarındaki senli benli ilişkiyi sürdürerek.
ala * Karışık renkli, çok renkli, alaca.
* Açık kestane renginde olan, elâ (göz).
* Kekliğin boynundaki siyah halka.
* Alabalığın kısaltılmışadı.
âlâ * İyi, pek iyi.
-ala- / -ele- * Fiilden sıklık (tekerrür) çatısıtüreten ek: çalk-ala-, şaş-ala-, silk-ele-, it-ele-, kak-ala-, kov-ala- vb.
ala ala * Toplu olarak yapılan işlerde bağrışarak söylenen ala ala hey! ünleminde geçer.
ala alaya kalkmak * bağrışarak gürültü etmeye kalkmak.
ala gün * Yazın güneş bulut arkasında kaldığında oluşan gölgeli durum.
ala sulu * Yeni olgunlaşmaya başlamış(meyve).
* İyi pişmemiş, suluca (yemek).
ala tav * Az tavlı, yarıyaşyarıkuru olan (toprak).
ala tavlı * Bitkinin çimlenmesi için yeterli tavı bulmamış(toprak).
* İyice pişmemiş(yemek).
Ala Yuntlu * Oğuz Türklerinin 24 boyundan biri.
alabacak * Ayağısekili (at).
* Ara bozucu, dönek, uğursuz (kimse).
alabalık * Ala balıkgillerden, soğuk ve duru sularda yaşayan, eti turuncu ve lezzetli, 250 gr dan 2 kg a kadar gelen bir
tatlısu balığı(Trutta faris).
alabalıkgiller * Omurgalıhayvanlardan, kemikli balıkların bir familyası.
alabanda * Deniz teknelerinin iç yanları, borda karşıtı.
alabanda ateş * Geminin bir yanında bulunan toplarla birden ateşedilmesi komutu.
alabanda etmek * dümeni sağa veya sola, sonuna kadar çevirmek.
alabanda iskele * Dümeni sol yana doğru sonuna kadar çevirme komutu.
alabanda sancak * Dümeni sağyana doğru, sonuna kadar çevirme komutu.
alabanda vermek * azarlamak, paylamak, haşlamak.
alabandayıyemek * adamakıllıazarlanmak.
alabaş * Turpgillerden, şalgama benzeyen bir bitki.
alabildiğine * Sınırsız, uçsuz bucaksız.
* Aşırıderecede, gereğinden çok.
* Olanca hızı ile.
alabora * Geminin devrilecek kadar yan yatması.
* Bir serenin yatay durumdan düşey duruma getirilmesi.
* Selâmlamak için filika küreklerinin yukarıya kaldırılması.
* Balığıtoplamak için dalyan ağının yukarıya alınması.
alabora olmak * tekne, sandal vb. deniz araçlarıdevrilip ters dönmek.
* işler alt üst olmak.
alabros * Fırça gibi dik kesilmiş(erkek saçı).
alaca * Birkaç rengin karışımından oluşan renk.
* İki veya daha çok renkli.
* Birkaç renkli iplikten yapılmışdokuma.
* Ağaçta ilk olgunlaşan meyve.
* Keklik, bıldırcın gibi kuşlarıavlamak için kullanılan iki renkli bez.
* Meyvelere, daha çok üzüme düşen ben.
* Kötü huy.
alaca aş * Aşure.
alaca bulaca * Çok karışık renkli.
alaca düşmek * (meyve) olgunlaşmaya başlamak.
alaca karanlık * Güneşdoğmadan önce veya battıktan hemen sonraki aydınlık, yarıkaranlık.
alacabalıkçıl * Balıkçılgiller familyasından, uzunluğu 50 cm, kül rengi, akla kara karışık, sazlıklarda yaşayan bir kuştürü
(Ardeola ralloides).
alacağı olmak * birinden alınacak parası olmak.
* vakit darlığından bir öneriyi kibarca geri çevirmek.
alacağı olsun! * “günün birinde ondan öcümü alırım” anlamında göz korkutma sözü.
alacağım olsun da ala kargada olsun * alacaklı olmak iyi bir şeydir.
alacağına şahin, vereceğine karga (veya kuzgun) * alırken kolaylık gösteren, verirken de güçlük çıkaran kimse.
alacağına tutmak * bir şeyi vereceğe veya borca karşılık saymak.
alacak * Bir hesap gereğince daha alınmamışolan para, mal veya başka şey, matlûp.
* Para verilerek alınacak şey.
alacak verecek * alışverişilişkisi.
alacakarga * Saksağan.

Bir yanıt yazın