Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 5

acemi er * Askere yeni alınan ve eğitim dönemini henüz tamamlamamışer.
acemi ocağı * Osmanlı ordusuna kapıkulu eri yetiştirmek için kurulan okul.
acemi oğlanı * Yeniçeri ocağında yetiştirilmek üzere tutsaklardan veya devşirme yoluyla Hristiyanlardan toplanan çocuk.
acemice * Toyca, beceriksizce.
acemileşme * Acemileşmek durumu.
acemileşmek * Beceriksizlik göstermek, bocalamak.
acemilik * Acemi olma durumu, aceminin çekingenliği ve ürkekliği, acemice davranış, toyluk.
acemilik çekmek * henüz alışmadığı bir işte zorluk çekmek, bocalamak.
acemilik etmek * düşüncesizce hareket etmek, acemice davranmak.
acemkürdi * Klâsik Türk müziğinde birleşik bir makam.
acemleşme * Acemleşmek durumuna gelmek.
acemleşmek * Kültür ve medeniyet bakımından İran’ıveya İran halkınıörnek almak.
* Kendini İranlı gibi hissetmek veya İranlı gibi davranmak.
acemleştirme * Acemleştirmek işi.
acemleştirmek * Kültür veya medeniyet bakımından İran’ıveya İran halkınıörnek aldırmak, Acem kültürünü
yaygınlaştırmak.
acente * Bir kuruluşun malî veya ticarî işlerini kazanç karşılığında yürüten ticarethane.
* Vapur ortaklığıveya banka şubesi.
* Bir kurumun veya şubelerinin başında bulunan kimse.
* Bir kuruluşa bağlı olmaksızın sözleşmeye dayanarak belirli bir yer ve bölge içinde sürekli olarak ticarethane
veya işletmeyi ilgilendiren işlerde aracılık eden, bunları o işletme adına yapan kimse.
acentelik * Acentenin yaptığı iş.
* Acente kuruluşu.
acep * Acaba.
aceze * Acizler, güçsüzler, eli ermezler, düşkünler.
acı * Tat alma organında bazımaddelerin bıraktığıyakıcıdurum, tatlıkarşıtı.
* Tadı bu nitelikte olan.
* Keskin, hoşa gitmeyen, şiddetli.
* Renk için, koyu.
* Ağrı, sancı.
* Dışarıdan gelen bir etki ile dışorganlarda birdenbire oluşan ve o etkilerin kalkması ile duyulan rahatsızlık,
ıstırap.
* Kırıcı, üzücü, incitici, dokunaklı, korkunç.
* Ölüm, yangın, deprem gibi olayların yarattığıüzüntü, keder, elem.
acıacı * Acı olarak, acıvererek, acıduyurarak, üzüntü içinde.
* Dokunaklı, kırıcı, üzücü olarak, üzüntü içinde.
acıağaç * Sedef otugillerden, sıcak ülkelerde yetişen, kabuğu ve odunu hekimlikte kullanılan küçük bir ağaç, kavasya
(Quassia amara).
acı badem * Gülgillerden bir meyve ağacı(Amygdalus amara).
* Bu ağacın acımtırak, keskin kokulu meyvesi.
acı badem kurabiyesi * İrmik ve şekerle yoğrularak üzerine acı badem konduktan sonra fırında pişirilen bir çeşit kurabiye.
acı bakla * Baklagillerden, acı olan taneleri suda tatlılaştırılarak yenilen otsu bir bitki, Yahudi baklası(Lupinus termis).
acı bal * Deli bal.
acı balık * Sazangillerden, Avrupa’da ve ülkemiz göllerinde yaşayan, 8-10 cm uzunluğunda bir balık, gördek (Rhodeus
amarus).
acıceviz * Genellikle Kuzey Amerika’da yetişen, güzel görünüşlü bir ceviz türü.
acıçekmek (veya duymak) * ağrı, sızıduymak.
* üzülmek, üzüntü içinde kalmak.
acıçiğdem * Zambakgillerden, 10-30 cm boyunda, şerit yapraklıve açık renk çiçekli, tohumlarıromatizma tedavisinde
kullanılan zehirli bir çiğdem türü, güz çiğdemi (Colchicum autumnale).
acıelma * Bkz. ebucehil karpuzu.
acı gelmek * dokunaklı, kırıcı, üzücü gelmek.
acı görmüş * kötü günler yaşamış.
acıhıyar * Bkz. ebucehil karpuzu.
acıkarpuz * Bkz. ebucehil karpuzu.
acıkavak * Dağkavağıveya titrek kavak (Populus tremula).
acıkavun * Bkz. eşek hıyarı.
acıkök * Loğusa otu köklerinin kurutularak dövülmesiyle elde edilen acı bir toz.
acıkuvvet * Sert, etkili, zorlu kuvvet.
acımarul * Birleşikgillerden, tadıacı, dişli yapraklı, sürgününden çıkan sütü uyuşturucu ve yatıştırıcı olarak kullanılan
iki yıllık bir bitki (Lactuca virosa).
acımeyan * Bkz. dikenli meyan.
acı ot * Kuzey Anadolu dağlarının ormanlarında yetişen, toprak altında bilek kalınlığında kökü bulunan çok yıllık
ve otsu bir bitki (Tamus communis).
acıpatlıcanıkırağıçalmaz * kötü durumda olan bir kimseyi yeni kötü durumlar etkilemez.
acısakız * Çam sakızı.
acısöylemek * olumsuz bir davranışa karşı gerçeği olduğu gibi söylemek.
acısöz * Kişinin onuruna dokunan gönlünü inciten söz.
acısu * İçindeki minerallerin etkisiyle tadısert olan kuyu veya pınar suyu.
acıtatlı * İyi kötü.
acıvermek * üzüntüye sebep olmak, incitmek.
acıyavşan * Tüylü dalak otu.
acıyitimi * Sinir bozukluğu, çok ilâç alma, donma gibi sebeplerle acıduyumunun birazının veya tamamının yok
olması, analjezi.

Bir yanıt yazın