Am | * Amerikyum’un kısaltması. |
am | * Dişilik organı, ferç. |
-am / -em | * Fiilden isim türeten ek: tut-am, dön-em vb. |
ama | * Çelişkili ve tutarsız iki cümleyi birbirine bağlamaya yarar, amma. * Uyarma veya şartlı bir ifade niteliğinde olan bir cümleyi, başka bir cümleye bağlamaya yarar. * Beklenmeyen bir sonucu anlatan iki cümleyi onun sebebi durumunda olan cümleye bağlar. * Bir yargıyıveya bir buyruğu pekiştirmek için de kullanılır. * Bazen dikkati çekmek için cümlenin sonuna getirilir. |
âmâ | * Görmez, kör. |
ama ne | * ne hoş. * şaşılacak niteliği olan. |
amabile | * Bir parçanın sevimli ve cana yakın çalınacağınıanlatır. |
amaç | * Erişilmek istenilen sonuç, maksat. * Gaye. * Hedef. |
amaç dışı | * Gaye dışı, hedeflenen amacın dışında. |
amaç edinmek | * bir amaca ulaşma isteğinde bulunmak. |
amaç gütmek | * bir amacı gerçekleştirmeye çalışmak. |
amaçlama | * Amaçlamak işi, hedef alma, istihdaf. |
amaçlamak | * Bir amaca ulaşmayı istemek, istihdaf etmek. |
amaçlanma | * Amaçlanmak işi. |
amaçlanmak | * Amaçlamak işine konu olmak. |
amaçlı | * Amacı olan, gayeli. * Bir amaca yönelik. |
amaçlılık | * Amaçlı olma durumu. |
amaçsız | * Amacı olmayan, gayesiz. |
amaçsızlık | * Amaçsız olma durumu. |
amade | * (bir işi) Yapmaya hazır. |
-amak | * Fiilden isim türeten ek: bas-amak, tutamak, kaç-amak vb. |
amal | * İşler, işlemler. |
âmâlık | * Âmâ olma durumu. |
amalierbaa | * Matematikte dört işlem terimine verilen ad. |
aman | * Yardım istendiğini anlatır. * Bir suçun bağışlanmasının istenildiğini anlatır. * Rica anlatır. * Usanç ve öfke anlatır. * Dikkat uyandırmak için kullanılır. * Çok beğenmeyi anlatır: Aman ne güzel şey! Bu anlamda kullanıldığında buna da edatıda getirilebilir. * Şaşma anlatır. |
aman Allah (Allahım) | * şaşma, beğenme veya beğenmeme, korku gibi duyguları belirtmek için kullanılır. |
aman bulmak | * kurtulmak. |
aman dedirtmek (veya amana getirmek) | * karşıkoyan birini boyun eğmek zorunda bırakmak, zor durumda bırakmak. |
aman derim! | * sakın ha, böyle bir işyapayım deme. |
aman dilemek | * önce direnirken zor karşısında boyun eğip canının bağışlanmasınıdilemek. |
aman vermek | * canını bağışlamak, öldürmemek. |
aman vermemek | * rahat bırakmamak, göz açtırmamak. * acımayıp öldürmek. |
aman zaman | * Karşısındakini yumuşatmak için söylenen sözleri anlatır. |
amana gelmek | * önce direnirken zor karşısında boyun eğmek. |
amanın | * Korkma ve şaşma sözü. |
amanname | * İslâm devletlerinde düşmana güvenlik içinde olduğunu bildirmek üzere verilen belge. |
amansız | * Aman vermez, hiç acımayan, cana kıyıcı. |
amansız hastalık | * Kanser. |
amansızca | * Öldürücü bir durumda, acımasız olarak. * Hoşgörüsüz olarak. |
amasımamasıyok! | * hiçbir özrün geçerli olamayacağınıanlatır. |
amasıvar | * herkesin bilmediği sakıncasıveya kusurlarıvar. |
Amasya’nın bardağı, biri olmazsa biri daha | * ele geçirilmeyen veya kaçan bir şeye üzülmek boştur, çünkü her zaman benzeri sağlanabilir. |
amatör | * Bir işi para kazanmak için değil, yalnız zevki için yapan kimse, hevesli, profesyonel karşıtı. |
amatörlük | * Amatör olma durumu. |
amazon | * (eski çağların Amazonlarına benzetilerek) Erkek gibi, savaşsaflarında yer alan kadın. * Ata binen kadın. |
ambalâj | * Eşyayısarmaya yarayan mukavva, kâğıt, tahta, plâstik madde gibi malzeme. |
ambalâj yapmak | * (bir şeyi) bu gibi maddelerle paketlemek, sandıklamak. |
ambalâjcı | * Ambalâj yapan kimse. |
ambalâjcılık | * Ambalâjcı olma durumu veya işi. |
ambalâjlama | * Ambalâjlamak işi. |
Kategoriler