antikite | * Tarihte İlk Çağ, antik devir. |
antikomünist | * Komünizme karşı. |
antikomünizm | * Komünizm aleyhtarlığı. |
antikor | * Hastalık etkenlerini zararsız duruma getirmek için vücudun çıkardığımadde. |
antilop | * Antiloplardan, sıcak ülkelerde yaşayan, çok hızlıkoşan, boynuzlu bir hayvan (Anthilopus). * Bu hayvanın derisinden yapılmış. |
antiloplar | * Gevişgetiren memeli hayvanların bir familyası. |
antimon | * Atom numarası51, atom ağırlığı121,76 olan, 6300 C de eriyen, haddede veya çekiç altında işlenemeyen, çoğunlukla basım harfleri alaşımında kullanılan, mavimtırak beyaz renkte bir element. KısaltmasıSb. |
antinomi | * Çatışkı. |
antipati | * Sevimsizlik, soğukluk. * Karşıt duygu. |
antipatik | * Antipati uyandıran, sevimsiz, soğuk. |
antipatik bulmak | * sevimsiz bulmak, kanıkaynamamak. |
antipropaganda | * Karşıpropaganda. |
antisemit | * Yahudilik aleyhtarlığı. |
antisemitist | * Yahudilere karşıdüşmanca duygular besleyen ve Yahudilere karşıayırt edici tedbirler alınmasını isteyen görüşe bağlı olan (kimse). |
antisemitizm | * Yahudilere karşıdüşmanca duygular besleyen ve Yahudilere karşıayırt edici tedbirler alınmasını isteyenlerin görüşü veya tutumu. |
antisepsi | * Mikropları ilâçla öldürme yolları. |
antiseptik | * Antisepsi yapmak için kullanılan veya antisepsi özelliği olan (madde). |
antisiklon | * Yüksek basınçlıatmosfer kütlesi; havanın sarmal biçimli hareketi için kullanılır. |
antitez | * Karşısav. |
antitoksik | * Antitoksin. |
antitoksin | * İçine giren toksinleri zararsız hâle getirmek için vücudun çıkardığımadde. |
antlaşma | * İki veya daha çok devletin saldırmazlık, savaşta ittifak gibi konularda üstlenmelerini belirttikleri belge ve belgede belirtilen durum, muahede, pakt. |
antlaşmak | * Antlaşma yapmak, ahitleşmek. |
antlı | * Ant içmişveya ant içirilmiş. |
antoloji | * Şairlerin, yazarların, bestecilerin eserlerinden alınmışseçme parçalardan oluşan kitap, seçki, güldeste. |
antrakt | * Ara. |
antrasit | * Güçlükle tutuşan, koku, duman çıkarmadan, büyük bir ısıvererek yanan bir tür taşkömürü. |
antre | * Bir yapıda girip geçilen yer, methal. * Başlangıç yemeği. |
antrenman | * Bir spor dalında yapılan alıştırma veya hazırlık çalışması, idman, egzersiz. |
antrenman yapmak | * spor amacıyla çalışmak, alıştırma yapmak. |
antrenmanlı | * İdmanlı. |
antrenmansız | * Antrenmanı olmayan, idmansız. |
antrenör | * Bir spor dalında sporcuyu eğiten, yetiştiren ve çalıştıran kişi, çalıştırıcı. |
antrenörlük | * Antrenörün işi veya mesleği, çalıştırıcılık. |
antrepo | * Gümrüklere gelmişticarî eşyanın konulduğu, korunduğu yer, ardiye. |
antrepocu | * Antrepo işleten kimse. * Antrepoya bakan kimse. |
antrepoculuk | * Antrepocunun yaptığı iş. |
antrkot | * Sığırın iki kürek arasından ve pirzolalık yerinden çıkartılan kemiğinden sıyrılmışet dilimi. |
antrok | * Triyas devri katmanlarında bulunan, derisi dikenlilerden, deniz lâlelerinin saplarını oluşturan kalsiyum karbonat birleşimli fosil. |
antropoit | * Bkz. insansı. |
antropoitler | * Bkz. insansılar. |
antropolog | * İnsan bilimi uzmanı. |
antropoloji | * İnsanın kökenini, evrimini, biyolojik özelliklerini, toplumsal ve kültürel yönlerini inceleyen bilim, insan bilimi. |
antropolojik | * İnsan bilimiyle ilgili, insan bilimsel. |
antropomorfizm | * İnsan biçimcilik. |
antroponim | * Kişi adlarını inceleyen bilim dalı. |
antroposantrizm | * İnsanıtabiatın merkezi sayan, bütün öbür yaratıkların insan için yaratılmışolduklarınısöyleyen dinî nitelikli öğreti, insaniçincilik. |
antropozoik | * İnsanın belirmesi ve yayılmasınıniteleyen antropozoik devir teriminde geçer. |
antropozoik devir | * Antropozoik. |
antrparantez | * Söz arasında, sırası gelmişken, istitrat. |
Kategoriler