anut | * İnatçı, ayak direyici. |
anüri | * İdrarınıyapamama şeklinde ağır bir böbrek rahatsızlığı belirtisi. |
anüs | * Sindirim kanalının doğru bağırsak denilen son bölümündeki çıkışdeliği, makat, şerç. |
anüs yüzgeci | * Balıklarda anüs bölgesinde tek olarak bulunan yüzgeç. |
anyon | * Negatif elektrikle yüklü iyon, eksin. |
anzarot | * Sıcak ülkelerde yetişen bodur bir ağaç (Sarcocolla). * Bu ağacın yara tedavisinde kullanılan reçinesi. * Rakı. |
aort | * Kalbin sol karıncığından çıkan ve vücuda kırmızıkan dağıtan büyük atardamar. |
apacı | * Çok acı. |
apaçık | * Çok açık, çok belirgin. |
apaçıklık | * Apaçık olma durumu. * Bir şeyin, hiçbir kuşkuya yer bırakmaksızın aydınlık, açık bir biçimde görünmesi. |
apak | * Çok ak. |
apala | * Abla. |
apalak | * (bebekler ve küçük çocuklar için) Tombul, gürbüz, iri. |
apandis | * Kör bağırsağın ince bir parmak gibi olan son bölümü. |
apandisit | * Apandisin iltihaplanması. |
apansız | * Hiç beklenmedik bir sırada, pek ansızın. |
apansızın | * Birdenbire, çok anî olarak. |
apar topar | * Telâşve acele ile, yaka paça. |
aparey | * Çeşitli parçalardan meydana gelen alet, cihaz. |
aparkat | * Boksta bükük kolla aşağıdan yukarıya doğru atılan yumruk. |
aparma | * Aparmak işi. |
aparmak | * Almak, alıp götürmek. * Gizlice almak, alıp kaçmak, çalmak. |
apart otel | * Müşterilerin kendi yeme ve içme ihtiyacınıkarşılayabilmek için gerekli malzemeler ile donatılmış bağımsız apartman veya villâ tipinde inşa edilmişancak otel gibi işletilen konaklama tesisi. |
apartman | * Birkaç katlıve her katında bir veya birkaç daire bulunan yapı. |
apaş | * Külhan beyi, kabadayı, hayta. |
apatit | * Doğada, kemik dokusunda bulunan, içinde flüor veya klor olan doğal kalsiyum fosfat. |
apaydın | * Çok aydınlık. |
apaydınlık | * Apaydın olma durumu. |
apayrı | * Büsbütün ayrı, bambaşka. |
apaz | * Avuç. * Bir avuç dolusu. |
apaz | * Çok az. |
apazlama | * Apazlamak işi. * Pupa ile orsa arasında geminin omurgasına 450 açı ile esen (rüzgâr). * Böyle esen bir rüzgârla. |
apazlamak | * Avuçlamak. * Yelken rüzgârla dolup şişmek. * (gemi) Apazlama rüzgârla gitmek. |
apel | * Anonim ortaklıklarda sermaye artırımı için yapılan ödeme çağrısı. |
aperitif | * İştahıaçmak için yemekten önce içilen içki, açar. |
apış | * Butların iç tarafı, iki bacak arası. |
apışarası | * İki bacağın arasında kalan yer. |
apışak | * Bacaklarınıaçarak yürüyen, ayrık bacaklı. * Bacaklarıaça aça yürüme. |
apışık | * Yorgun, güçsüz, şaşkın. * Kuyruğunu apışarasına alarak yılgın yılgın giden (hayvan). |
apışıp kalmak | * şaşırmak. |
apışlık | * Ağ. |
apışma | * Apışmak işi. |
apışmak | * Hayvan yorgunluktan bacaklarını birbirinden ayırarak çöküvermek. * Oturmak, bacaklarıayırarak çömelmek. * Ne yapacağınıkestirememek, şaşırmak. |
apıştırma | * Apıştırmak işi. |
apıştırmak | * Hayvanıçok yorarak yürüyecek gücünü bırakmamak. * Çifte demir atarak döndükçe geminin bir alan içinde kalmasını sağlamak. |
apiko | * Geminin, zinciri toplayıp demirini kaldırmaya hazır bulunması. * Hazır, tetik. * Derli toplu, süslü, şık. |
aplik | * Duvar şamdanı, duvar lâmbası. |
aplikasyon | * Uygulama. * Bir kumaşüzerine başka bir kumaşparçasınıveya bir danteli dikme yolu ile uygulayarak yapılan süs. * Eldeki haritaya göre arazi üzerinde bir parseli kazıklarla belirtme. |
aplike | * Düz veya desenli bir kumaştan kesilmişmotiflerin bir başka kumaşa işlenmişdurumu. |
apokaliptik | * Anlaşılmaz, kapalı, karanlık (söz veya yazı). |
Kategoriler