Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 77

arabalıvapur * Arabaya taşıyan vapur, vapur, araba vapuru.
arabalık * Araba konulan yer, garaj.
* Araba dolduracak miktar.
araban * Klâsik Türk müziğinde bir makam.
arabanın ön tekerleği nereden geçerse art tekerleği de oradan geçer * çocuklar, büyüklerin yaşayışına uyarlar.
arabanın tekerine taşkoymak * güçlük çıkarmak.
arabankürdî * Klâsik Türk müziğinde az kullanılmış birleşik bir makam.
arabasınıdüze çıkarmak * karşılaştığı güçlükleri yenip işini kolay yürür hâle getirmek.
arabaşı * Pişmişve dondurulmuşhamur yanında yenen tavuklu veya hindili çorba.
arabesk * Arap üslûbunda olan (şey).
* Girişik bezeme.
arabeskçi * Arabesk müzik sanatçısı.
arabeskleşme * Arabesk durumuna gelme.
arabeskleşmek * Arabesk özelliği kazanmak veya arabesk durumuna gelmek.
Arabî * Araplarla ilgili, Araplara özgü olan.
* Arapça.
Arabist * Arap dili ve edebiyatıyla uğraşan kimse.
Arabistan defnesi * Dulaptal otugillerden, Asya ve Afrika’nın sıcak bölgelerinde yetişen, kabuklarıhekimlikte kullanılan bir
ağaççık (Daphne gnidium).
Arabistik * Arap dili ve kültürü araştırmaları.
arabizasyon * Araplaştırma.
arabozan * İki kişinin arasındaki dostluğu veya geçimi bozan (kimse), fesatçı, münafık, müzevir.
arabozanlık * İki kişinin arasındaki dostluk veya geçimi bozma işi, münafıklık, müzevirlik.
aracı * Uzlaştıran, anlaşma sağlayan kimse.
* Üretici ile tüketici arasında alım satım konusunda bağlantıkuran ve bundan kazanç sağlayan kimse,
mutavassıt.
aracıkoymak * bir kimseyi, uzlaşma sağlamak için görevlendirmek.
aracılığıyla * Aracı olarak, bağlantıkurarak, vasıtasıyla, yoluyla.
aracılık * Aracının gördüğü iş, tavassut, vasıta.
aracılık etmek * bir işin çözümünde araya girerek yardım etmek, tavassut etmek.
araç * Bir işyapmakta veya sonuçlandırmakta, gücünden yararlanılan nesne.
* Kişiler veya nesneler arasında bağlantısağlayan şey, vasıta.
* Bir şeye ulaşmak, bir şeyi elde etmek için yararlanılan kimse veya şey.
* Taşıt.
* Bir sonuca ulaşmak için kullanılan şey.
araççılık * Düşünme biçimlerinin, kuramların, mantık ve ahlâk biçimlerinin yalnızca hayatın değişik şartlarına uyma
araçları olduğunu savunan dünya görüşü, enstrümantalizm.
araçlı * Araçla yapılan veya olan, vasıtalı, bilvasıta.
araçlıjimnastik * Bkz. aletli jimnastik.
araçsız * Araç kullanılmadan, doğrudan doğruya yapılan veya olan, vasıtasız, bilâvasıta.
araçsızlık * Araçsız olma durumu.
arada bir * seyrek olarak.
arada çıkarmak * başka işler arasında bir işi de yapıvermek.
arada kalmak * iki tarafıuzlaştırmak üzere araya girme dolayısıyla güç duruma düşmek.
arada kaynamak * karışık bir durumda gereken ilgiyi görmemek.
aradan * o zamandan bu zamana dek.
aradan çekilmek * ilişiğini kesmek.
aradan çıkarmak * birçok işten birini yapıp bitirivermek.
aradan kaldırmak * işyapma imkânınıyok etmek.
Araf * Cennet ile cehennem arasında bir yer.
Arafat * Mekke’nin doğusunda, hacıların, kurban bayramının arife günü toplandıklarıtepe.
Arafatta soyulmuşhacıya dönmek * her şeyini kaybedip çırılçıplak kalmak, çaresiz kalmak.
aragonit * Beyaz, yeşil, mavimsi gri renkte billûrlaşmış bir tür kalsiyum karbonat.
arak * Ter.
* Pirinç ve şeker kamışından elde edilen bir tür rakı.
-arak / -erek * Fiillerden zarf yapan ek.
araka * İri taneli bezelye.
arakçı * Araklayan, çalan, hırsız.
arakçılık * Hırsızlık.
arakıye * Dervişlerin giydikleri, tiftikten yapılmışince külâh.
* Bir tür küçük zurna.
araklama * Araklamak işi, çalma, aşırma.
araklamak * Çalmak, aşırmak.

Bir yanıt yazın