Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 78

aralama * Aralamak işi.
aralamak * İki şey arasında açıklık oluşturmak, yarıaçmak.
* Aralıklıduruma getirmek, seyrekleştirmek.
* Bitkilerin fazla dal ve çubuklarınıkesmek, seyrekleştirmek.
aralanma * Aralanmak işi.
aralanmak * Biraz açılmak, aralık olmak.
* Gitmek, uzaklaşmak, yanından ayrılmak.
* Seyrelmek.
araları iyi * dostlukları düzenli.
aralarında dağlar kadar fark olmak * aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak, benzer nitelikler çok az olmak.
aralarından kara kedi geçmek (veya aralarına kara kedi girmek) * iki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek.
aralarından su sızmamak * birbirleriyle çok yakın, sıkıfıkıarkadaşlık kurmak.
aralarınıaçmak * iki kişi arasındaki dostluğu, ilişkiyi bozmak.
aralarını bozmak * iki kişi arasındaki ilişkiyi bozmak.
aralarını bulmak * birbirleriyle anlaşamayan iki kişiyi uzlaştırmak, barıştırmak.
aralatma * Aralatmak işi.
aralatmak * Aralık duruma getirtmek, biraz açtırmak.
aralık * İki şey arasındaki açıklık, mesafe.
* Sıra, vakit.
* Uygun, elverişli durum, fırsat.
* Evin iki bölümü veya iki oda arasındaki dar geçit, geçenek, koridor.
* Yılın 31 gün süren son ayı, ilk kânun.
* Ayakyolu.
* Yarıaçık, tam kapanmamış.
* Bir sesi bir başka sesten, kalına veya inceye doğru ayıran uzaklık.
* Toplu beden eğitiminde art arda dizilenleri ayıran açıklık.
* Portenin paralel çizgileri arasındaki boşluk.
* (basımcılıkta) Harfler veya satırlar arasındaki açıklık, espas.
* Borsada hisse senetlerinin alım satım emirlerinin verildiği süre.
aralık etmek * aralamak, yarıaçmak.
aralık oyunu * Tiyatroda iki perde arasında yapılan koro, bale, monolog gibi eğlendirici oyun.
aralık vermek * yeniden başlamak için bir işi kısa süre ile bırakmak.
* harfler arasında veya satırlar arasında boşluk bırakmak.
aralıklı * Birbirine bitişik olmayan, aralarında açıklık bulunan.
* Dizgide kelimeler, harfler veya satırlar arasında açıklığı olan, espaslı.
* Kesik kesik.
aralıksız * Birbirine bitişik olan, aralarında açıklık bulunmayan.
* Sürekli, aralık vermeden.
aralıkta * Öbür şeyler arasında.
arama * Aramak işi, taharri.
* Saklanan sanığın ve suç belgelerinin elde edilmesi için bir kimsenin ev, işyeri gibi yerlerde, üzerinde ve
eşyasında yapılan araştırma işlemi.
arama emri * Yapılacak araştırma işlemi için yetkili organdan alınan buyruk.
arama kararı * Arama yapılabilmesi için hâkim tarafından verilmişkarar.
arama tarama * Polisin kuşkulu gördüğü kimseler üzerinde bıçak, silâh, esrar gibi yasak şeyler araması.
* Denizdeki mayınlarıtoplama veya yok etme işlemi.
arama yapmak * birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, taharri etmek.
aramak * Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak.
* Bir yöntem bulmaya çalışmak.
* Araştırmak, yoklamak.
* Ziyarete, hatır sormaya gitmek.
* Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek.
* Önem verip istemek.
* Şart koşulmak.
aramak taramak (veya arayıp taramak) * dikkatle aramak, çok aramak.
aramakla bulunmaz * çok değerli, ancak rastlantı ile ele geçer.
Aramca * Bkz. Aramîce.
Aramîce * Samî dillerinin batılehçelerini içine alan ve milâttan önceki dönemlerde kullanılmış bulunan ölü bir dil.
aranılma * Aranılmak işi veya durumu.
aranılmak * Aramak işine konu olmak.
* Söz konusu olmak.
aranje * Bu söz “düzenlemek” anlamında “aranje etmek” biçiminde kullanılır.
aranjman * Düzenleme.
aranjör * Düzenleyici.
aranma * Aranmak işi.
aranmak * Aramak işine konu olmak.
* İsteklisi bulunmak.
* Eksikliği duyulmak.
* Kendi üstünü aramak veya ortalıkta kendi kendine bir şeyler aramak.
* Şart koşulmak.
* Olumsuz, kötü davranışlarda bulunarak cezayı gerektirmek.
arantı * Aranılan çözüm.
Arap * Orta Doğu ile Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünde yaşayan halk ve bu halkın soyundan olan (kimse).
* Arap halkına özgü olan şey.
* (küçük a ile) Zenci, fellâh.
* Koyu esmer veya kara.
arap * Negatif fotoğraf.
Arap gibi olmak * simsiyah olmak, kararmak.
Arap olayım * (şaka yollu) söylenen bir şeyin doğruluğuna inandırmak için kullanılır.
Arap rakamları * Bugün kullandığımız sayıları gösteren rakamlar.
Arap sabunu * Potasla yapılan, yumuşak, esmer bir sabun.
arap saçı gibi * karmakarışık.
arap saçına dönmek * işler çok karışıp çözümlenmesi güç bir duruma gelmek.
Arap tavşanı * Kemirgen memelilerden bir hayvan (Daculus daculus).
Arap uyandı(veya Arabın gözü açıldı) * geçen bir olaydan ders alındığınıanlatır.
Arap zamkı * Akasyadan elde edilen bir zamk, zamkıarabî.
Arapça * Samî dilleri ailesine giren ve Arap ülkelerinde kullanılan dil.
* Bu dile özgü olan.

Bir yanıt yazın