aralama | * Aralamak işi. |
aralamak | * İki şey arasında açıklık oluşturmak, yarıaçmak. * Aralıklıduruma getirmek, seyrekleştirmek. * Bitkilerin fazla dal ve çubuklarınıkesmek, seyrekleştirmek. |
aralanma | * Aralanmak işi. |
aralanmak | * Biraz açılmak, aralık olmak. * Gitmek, uzaklaşmak, yanından ayrılmak. * Seyrelmek. |
araları iyi | * dostlukları düzenli. |
aralarında dağlar kadar fark olmak | * aralarında her yönden büyük ayrılıklar bulunmak, benzer nitelikler çok az olmak. |
aralarından kara kedi geçmek (veya aralarına kara kedi girmek) | * iki dost birbirine gücenmek, iki dostun arasına soğukluk girmek. |
aralarından su sızmamak | * birbirleriyle çok yakın, sıkıfıkıarkadaşlık kurmak. |
aralarınıaçmak | * iki kişi arasındaki dostluğu, ilişkiyi bozmak. |
aralarını bozmak | * iki kişi arasındaki ilişkiyi bozmak. |
aralarını bulmak | * birbirleriyle anlaşamayan iki kişiyi uzlaştırmak, barıştırmak. |
aralatma | * Aralatmak işi. |
aralatmak | * Aralık duruma getirtmek, biraz açtırmak. |
aralık | * İki şey arasındaki açıklık, mesafe. * Sıra, vakit. * Uygun, elverişli durum, fırsat. * Evin iki bölümü veya iki oda arasındaki dar geçit, geçenek, koridor. * Yılın 31 gün süren son ayı, ilk kânun. * Ayakyolu. * Yarıaçık, tam kapanmamış. * Bir sesi bir başka sesten, kalına veya inceye doğru ayıran uzaklık. * Toplu beden eğitiminde art arda dizilenleri ayıran açıklık. * Portenin paralel çizgileri arasındaki boşluk. * (basımcılıkta) Harfler veya satırlar arasındaki açıklık, espas. * Borsada hisse senetlerinin alım satım emirlerinin verildiği süre. |
aralık etmek | * aralamak, yarıaçmak. |
aralık oyunu | * Tiyatroda iki perde arasında yapılan koro, bale, monolog gibi eğlendirici oyun. |
aralık vermek | * yeniden başlamak için bir işi kısa süre ile bırakmak. * harfler arasında veya satırlar arasında boşluk bırakmak. |
aralıklı | * Birbirine bitişik olmayan, aralarında açıklık bulunan. * Dizgide kelimeler, harfler veya satırlar arasında açıklığı olan, espaslı. * Kesik kesik. |
aralıksız | * Birbirine bitişik olan, aralarında açıklık bulunmayan. * Sürekli, aralık vermeden. |
aralıkta | * Öbür şeyler arasında. |
arama | * Aramak işi, taharri. * Saklanan sanığın ve suç belgelerinin elde edilmesi için bir kimsenin ev, işyeri gibi yerlerde, üzerinde ve eşyasında yapılan araştırma işlemi. |
arama emri | * Yapılacak araştırma işlemi için yetkili organdan alınan buyruk. |
arama kararı | * Arama yapılabilmesi için hâkim tarafından verilmişkarar. |
arama tarama | * Polisin kuşkulu gördüğü kimseler üzerinde bıçak, silâh, esrar gibi yasak şeyler araması. * Denizdeki mayınlarıtoplama veya yok etme işlemi. |
arama yapmak | * birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak, taharri etmek. |
aramak | * Birini veya bir şeyi bulmaya çalışmak. * Bir yöntem bulmaya çalışmak. * Araştırmak, yoklamak. * Ziyarete, hatır sormaya gitmek. * Bir şeyin yokluğunu duyarak geri gelmesini istemek, özlemek. * Önem verip istemek. * Şart koşulmak. |
aramak taramak (veya arayıp taramak) | * dikkatle aramak, çok aramak. |
aramakla bulunmaz | * çok değerli, ancak rastlantı ile ele geçer. |
Aramca | * Bkz. Aramîce. |
Aramîce | * Samî dillerinin batılehçelerini içine alan ve milâttan önceki dönemlerde kullanılmış bulunan ölü bir dil. |
aranılma | * Aranılmak işi veya durumu. |
aranılmak | * Aramak işine konu olmak. * Söz konusu olmak. |
aranje | * Bu söz “düzenlemek” anlamında “aranje etmek” biçiminde kullanılır. |
aranjman | * Düzenleme. |
aranjör | * Düzenleyici. |
aranma | * Aranmak işi. |
aranmak | * Aramak işine konu olmak. * İsteklisi bulunmak. * Eksikliği duyulmak. * Kendi üstünü aramak veya ortalıkta kendi kendine bir şeyler aramak. * Şart koşulmak. * Olumsuz, kötü davranışlarda bulunarak cezayı gerektirmek. |
arantı | * Aranılan çözüm. |
Arap | * Orta Doğu ile Kuzey Afrika’nın büyük bir bölümünde yaşayan halk ve bu halkın soyundan olan (kimse). * Arap halkına özgü olan şey. * (küçük a ile) Zenci, fellâh. * Koyu esmer veya kara. |
arap | * Negatif fotoğraf. |
Arap gibi olmak | * simsiyah olmak, kararmak. |
Arap olayım | * (şaka yollu) söylenen bir şeyin doğruluğuna inandırmak için kullanılır. |
Arap rakamları | * Bugün kullandığımız sayıları gösteren rakamlar. |
Arap sabunu | * Potasla yapılan, yumuşak, esmer bir sabun. |
arap saçı gibi | * karmakarışık. |
arap saçına dönmek | * işler çok karışıp çözümlenmesi güç bir duruma gelmek. |
Arap tavşanı | * Kemirgen memelilerden bir hayvan (Daculus daculus). |
Arap uyandı(veya Arabın gözü açıldı) | * geçen bir olaydan ders alındığınıanlatır. |
Arap zamkı | * Akasyadan elde edilen bir zamk, zamkıarabî. |
Arapça | * Samî dilleri ailesine giren ve Arap ülkelerinde kullanılan dil. * Bu dile özgü olan. |
Kategoriler