Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 82

arılaştırma * Arılaştırmak işi, özleştirme.
arılaştırmak * Arıduruma getirmek, özleştirmek.
arılık * Temizlik.
* Katışıksızlık.
* Günahsızlık.
arılık * Kovanların konulduğu yer, kovanlık.
arına dokunmak * utanç duymak.
arındırma * Arındırmak işi.
arındırmak * Arınmasını sağlamak.
arının yuvasına kazık (veya çöp) dürtmek * tehlikeli kişiyi kışkırtmak.
arınış * Arınmak işi veya biçimi.
arınma * Temizlenme.
* Ruhun tutkulardan temizlenmesi.
* Sanat yoluyla duyguların arınması.
arınmak * Temizlenmek.
* Katışıksız, arıduruma gelmek.
* Rahatlamak.
arış * Kolun dirsekten parmaklara kadar olan bölümü.
arış * Çözgü.
arış * Araba oku.
arıtıcı * Arıtma özelliği olan.
* Deterjan.
arıtıcılık * Arıtma işi.
arıtım * (petrol, yağvb. için) Arıtma işi, rafinaj.
arıtım evi * Şeker, petrol gibi maddelerin arıtıldığıyer, tasfiyehane, rafineri.
arıtış * Arıtmak işi veya biçimi.
arıtma * Arıtmak işi.
arıtma ünitesi * Doğal gaz üretim kuyularından toplama hatlarıyla gelen gazın içerisindeki hidrojen sülfür, karbondioksit ve
su buharo gibi hidrokarbon bileşiği olmayan gazlarla, hidrokarbon kondanstlarının tabiî gazdan ayrıldığı birim.
arıtmak * Temizlemek.
* Katışıksız duruma getirmek, tasfiye etmek.
arız * Sonradan ortaya çıkan.
* Bulaşmış, musallat olmuş.
arız olmak * bulaşmak, sürekli görünür durumda olmak.
* sonradan ortaya çıkmak.
arıza * Engebe.
* Aksama, aksaklık.
* Bir notanın sesini yarım ton yükseltmek, alçaltmak veya eski durumuna getirmek için notanın soluna
konulan diyez, bemol ve bekâr işaretlerinin ortak adı.
arıza yapmak * Bozulmak, işlemez duruma gelmek.
arızalanma * Arızalanmak işi.
arızalanmak * Arıza, aksaklık göstermek.
arızalı * Engebeli.
* (Araç vb. için) Aksayan, işlemeyen, bozulmuş.
* Yarım yamalak, idare edecek biçimde.
arızasız * Engebesiz, düz.
* Aksamayan, bozulmadan işleyen.
* Huzurlu, rahat, mutlu.
arızî * Sonradan olan, dıştan gelen.
* Geçici, eğreti.
Ari * İran’dan geçerek Kuzey Hindistan’a yerleşen halk veya bu halktan olan kimse.
* Bu halkla ilgili, bu halka özgü.
arî * Çıplak.
* Özgür, hür.
Ari dil * Hint-Avrupa dil ailesinin Hint-İran grubuna verilen ad.
aria * Operalarda solistlerden birinin orkestra eşliğinde söylediği şarkı, arya.
arif * Çok anlayışlıve sezgili (kimse), varışlı.
arif olan anlasın (veya anlar) * herkesin anlayacağıkadar açık söylenmeyen bir sözün gerçek anlamınıkavrayanlar için söylenir.
arifane * Arif olana yakışacak yolda, biçimde.
* Yiyeceği ortaklaşa sağlanan (toplantı).
arifane ile * ortaklaşa.
arife * Belirli bir günün, olayın bir önceki günü veya ona yakın günler, ön gün.
arife günü * Dinî bayramlardan önceki gün.
arioso * Dramatik ve lirik bakımdan yüksek bir anlatım gücü olan ağır başlıhava.
Aristocu * Aristotelesçi.
Aristoculuk * Aristotelesçilik.
aristokrasi * Ekonomik, toplumsal ve siyasî gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihî yönetim biçimi.
* Soylular sınıfı.
aristokrat * Aristokrasi yanlısı.
* Soylu.
aristokratik * Aristokratlıkla ilgili.
aristokratlık * Aristokrat olma durumu.
Aristotelesçi * Aristotelesçilik yanlısı olan kimse.
Aristotelesçilik * Yunan filozoflarından Aristoteles’in felsefesi, gezimcilik.
* Bu felsefeyi benimsemişolma durumu.

Bir yanıt yazın