art avurt | * Avurdun arka bölümü. |
art avurt ünsüzü | * Dil ucunun art damağa çarpmasından oluşan ve dilin yanlarından akan ses. |
art bölge | * Deniz kıyısında bulunan bir yerin gerisindeki bölge, hinterland. |
art damak | * Damağın arka bölümü. |
art damak ünsüzü | * Ciğerlerden gelen havanın dil sırtıyardımıyla art damağın çeşitli noktalarında bazen patlayarak, bazen de sızarak oluşturduğu ünsüz: k, g, ğ. |
art düşünce | * Bir düşüncenin arkasında gizli tutulan asıl düşünce. |
art elden | * birini oyalayıp, ondan gizli olarak. |
art eteğinde namaz kıl | * çok temiz huylu kimseler için söylenir. |
art niyet | * Art düşünce. |
art oda | * Gözde iris ile billûr cismin arasındaki boşluk. |
art teker | * İtici gücü sağlayarak bisikleti yürüten teker. |
art zamanlı | * Evrim açısından ele alınan süre içinde birbirini izleyen, diyakronik. |
art zamanlıdil bilimi | * Dil olaylarınıdeğişik zaman ve evrim açısından ele alan dil bilimi. |
art zamanlılık | * Değişik zaman ve evrim açısından incelenen dil olaylarının özelliği, diyakroni. |
artağan | * Alışılandan veya beklenilenden artık verimi olan, bereketli. * Çoğalan, fazlalaşan, artımlı. |
artağanlık | * Alışılandan veya beklenilenden artık ürün verme durumu, bereket. |
artakalma | * Artakalmak işi veya durumu. |
artakalmak | * Artmak, geriye kalmak, fazla bulunmak. |
artçı | * Yürüyüşdurumunda bulunan bir askerî birliğin güvenliğini sağlamak için arkadan gelmek üzere bırakılan kıta, dümdar. * Geçmiş bir sanat veya edebiyat çığırınısürdüren (sanatçı, hareket). |
artçılık | * Artçının görevi. |
arter | * Atardamar. * Trafiği yoğun olan ana yol. |
arterit | * Atardamar bozukluğu. |
artezyen | * Toprağı burgu ile delinerek açılan ve suyu yükseğe fışkıran kuyu. |
artezyen kuyusu | * Artezyen. |
artı | * Toplama işleminde + işaretinin adı, zait. * Sıfırdan büyük, önünde artı işareti bulunan (sayı), eksi karşıtı, pozitif. |
artısayı | * Kendisinden önce + işareti bulunan, sıfırdan büyük sayı, pozitif sayı. |
artıuç | * Elektrikli çözümlemede, sıvıya batırılıp akımın geçmesini ağlayan, metal uçlardan artıyüklü olanı, anot. |
artık | * İçildikten, yenildikten veya kullanıldıktan sonra geriye kalan. * Kalan veya artan bölüm. * Bir şey harcandıktan sonra onun artan bölümü. * Daha çok, daha fazla. * Bundan böyle, sonra, daha, yeter. |
artık değer | * İşçinin, işgücünün karşılığı olarak, ödenen değerin üzerinde ürettiği ve işverenin, karşılığınıödemeksizin sahip olduğu ek değer. |
artık emek | * İşçinin, ek süre içinde harcadığıve sonucunda artık değer yarattığı, karşılığıödenmeyen emek. |
artık gün | * Artık yıllarda şubat ayına eklenen, dört yılda bir gelen 29. gün. |
artık yıl | * Dört yılda bir gelen 366 günlük yıl, seneikebire. |
artıklama | * Artıklamak işi. |
artıklamak | * Yemekte artık bırakmak. |
artım | * Artma, artış, çoğalma. |
artımlı | * Pişince şiştiği için miktarıartmışgibi görünen, artağan. |
artın | * Katyon. |
artırılma | * Artırılmak işi. |
artırılmak | * Artırmak işine konu olmak, çoğaltılmak, tezyit edilmek. |
artırım | * Bir şeyi idareli harcayarak onun bir bölümünü artırma işi, tasarruf. * Müzayedede artırma. |
artırma | * Artırmak işi. * Alıcılar arasındaki yarışmaya dayanan ve en yüksek fiyatısürene malın verilmesiyle biten yöntem, müzayede. |
artırmak | * Artmasını sağlamak, çoğaltmak. * Bir malı başka alıcıların verdiği fiyattan daha yüksek bir fiyatla almak istemek. * Tutumlu davranıp biriktirmek, tasarruf etmek. * Herhangi bir davranışta ileri gitmek. |
artış | * Artmak işi veya biçimi, artma, artım, çoğalış. |
artist | * Güzel sanatlardan birini meslek edinen kimse, sanatçı, sanatkâr. * Eğlence yerlerinde gösteri yapan kimse. |
artist gibi | * boylu poslu, güzel ve alımlı(kimse). |
artistçe | * Artiste benzer biçimde, artist gibi. |
artistik | * Güzel sanatların gerektirdiği niteliğe uygun, sanatlı. |
artistlik | * Artistin görevi. * Artist olma durumu. |
artma | * Artmak işi. |
artmak | * Büyük heybe. |
Kategoriler