Kategoriler
A - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük A Sayfa 9

açık kapısiyaseti * Açık kapıpolitikası.
açık konuşmak * gerçeği çekinmeden söylemek.
açık kredi * Bankaların güvendikleri müşterilere rehin, ipotek veya kefil istemeksizin verdikleri borç para.
açık liman * Bütün gemilerin formalite yönünden kolayca girip çıktıklarıliman.
* Hava şartlarından kolayca etkilenen liman.
açık maaşı * Görevinden alınan birine yasaca tanınan, belirli bir süre içinde ödenen aylık.
açık mavi * Mavinin bir ton açığı.
açık mektup * Zarfıyapıştırılmamışmektup.
* Yazıldığı kimseye gönderilmeyip basın yoluyla açıklanan mektup.
açık olmak * (o yerde) kendisi her zaman iyi karşılanmak.
açık ordugâh * Kırda kurulan ordugâh.
açık oturum * Güncel, siyasî, sosyal ve bilimsel konuların veya sorunların herkesin izleyebileceği bir biçimde açık olarak
tartışıldığı toplantı.
açık oy * Verenin adını gösteren ve konuşulan sorun üzerindeki düşüncesini belli edecek yolda verilen oy.
açık öğretim * Ders konularıradyo ve televizyon gibi araçlarla yayımlanan veya posta ile ilgililere ulaştırılan öğretim
yöntemi.
açık önerme * İçerisinde değişken bulunan ve bu değişkenin alacağıdeğerle doğruluğu veya yanlışlığıkesinleşen önerme.
açık pazar * Gümrük kaydı olmayan, her devletin malınıserbestçe satabileceği şehir veya ülke.
açık pembe * Pembenin bir ton açığı.
açık poliçe * Eksik bilgileri sonradan tamamlanmak üzere düzenlenen poliçe.
açık rejim * Parlâmenter rejim.
açık saçık * Göreneğe aykırıderecede çıplak veya örtüsüz.
açık saçık konuşmak * cinsî konularla ilgili sözler söylemek.
açık sarı * Sarının bir ton açığı.
açık sayım * Bir seçim sonunda verilen oyların açık olarak sayılması, aleni tadat.
açık seçik * Çok açık, çok belirgin.
açık senet * Bkz. açık bono.
açık söylemek * anlaşılmamışyönünü bırakmadan anlatmak veya çekinmeden söylemek.
açık sözlü * Her şeyi olduğu gibi söyleyen, sözünü esirgemeyen.
açık sözlülük * Açık sözlü olma durumu.
açık şehir * Düşman saldırısına karşısavunma önlemleri alınmamış, içinde herhangi bir askerî hedef bulunmayan ve bu
durumu önceden ilân edilmişolan şehir.
açık taşıt * Üstü örtülmemiştaşıt (araba, otomobil vb.).
açık teşekkür * Herhangi birine basın yoluyla edilen teşekkür.
açık tohumlular * Tohumlarıkozalak pullarıüzerinde açık olarak bulunan çiçekli bitkilerin ayrıldığı iki büyük daldan biri.
açık tribün * Açık havadaki spor müsabakalarında seyircilerin oturduğu ve üstü kapalı olmayan bölüm.
açık tutmak * bir işyerinin çalışır durumunu sürdürmek.
açık vermek * gelir, gideri karşılamamak.
* gizlenmek istenen bir olayı, bir düşünceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, açıklamak.
açık yara * Kapanmamış, sürekli işleyen yara.
açık yeşil * Yeşilin bir ton açığı.
açık yürekle * özü sözü bir olarak, hiçbir şey saklamaksızın.
açık yürekli * Düşündüğünü olduğu gibi söyleyen, içi temiz, gizli yönü olmayan (kimse), samimî, açık kalpli.
açık yüreklilik * Açık yürekli olma durumu, samimiyet, açık kalplilik.
açık zaman * Tutkalın yüzeye sürüldüğü an ile pres edilip, sıkılması gereken an arasında geçen süre.
açıkağız * Turpgillerden bir bitki (Hesperis acris).
açıkça * Gizli bir yönü kalmaksızın, kolay anlaşılır bir biçimde.
açıkçası * Doğrusu, açık olanı, anlaşılır biçimi, gizli kapaklı olmayan yanı.
* Açık olarak.
açıkçı * Borsada fiyat dalgalanmalarından yararlanarak açıktan para kazanan (kimse).
açıkgöz * Uyanık davranarak çıkarınısağlayan, imkânlardan kurnazca yararlanmasını bilen.
açıkgözlük * Açıkgözlülük.
açıkgözlülük * Açıkgöz olanın durumu, açıkgöze yakışacak davranış.
açıklama * Açıklamak işi, izah.
açıklama cümlesi * Bir önceki cümleyle bağlantıkuran yani, demek ki, öyle ki gibi bağlayıcılarla başlayan, söz konusu duygu
veya düşünceyi bütünleyen cümle.
açıklama yapmak * herhangi bir konuyu aydınlığa kavuşturmak amacıyla konuşmak veya yazmak.
açıklamak * Bir konuyla ilgili olarak gerekli bilgileri vermek, izah etmek.
* Bir sorunla ilgili olarak aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek.
* Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediğini belirtmek, yorumlamak.
* Açıkça söylemek, ifşa etmek.
* Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek.

Bir yanıt yazın