açık kapısiyaseti | * Açık kapıpolitikası. |
açık konuşmak | * gerçeği çekinmeden söylemek. |
açık kredi | * Bankaların güvendikleri müşterilere rehin, ipotek veya kefil istemeksizin verdikleri borç para. |
açık liman | * Bütün gemilerin formalite yönünden kolayca girip çıktıklarıliman. * Hava şartlarından kolayca etkilenen liman. |
açık maaşı | * Görevinden alınan birine yasaca tanınan, belirli bir süre içinde ödenen aylık. |
açık mavi | * Mavinin bir ton açığı. |
açık mektup | * Zarfıyapıştırılmamışmektup. * Yazıldığı kimseye gönderilmeyip basın yoluyla açıklanan mektup. |
açık olmak | * (o yerde) kendisi her zaman iyi karşılanmak. |
açık ordugâh | * Kırda kurulan ordugâh. |
açık oturum | * Güncel, siyasî, sosyal ve bilimsel konuların veya sorunların herkesin izleyebileceği bir biçimde açık olarak tartışıldığı toplantı. |
açık oy | * Verenin adını gösteren ve konuşulan sorun üzerindeki düşüncesini belli edecek yolda verilen oy. |
açık öğretim | * Ders konularıradyo ve televizyon gibi araçlarla yayımlanan veya posta ile ilgililere ulaştırılan öğretim yöntemi. |
açık önerme | * İçerisinde değişken bulunan ve bu değişkenin alacağıdeğerle doğruluğu veya yanlışlığıkesinleşen önerme. |
açık pazar | * Gümrük kaydı olmayan, her devletin malınıserbestçe satabileceği şehir veya ülke. |
açık pembe | * Pembenin bir ton açığı. |
açık poliçe | * Eksik bilgileri sonradan tamamlanmak üzere düzenlenen poliçe. |
açık rejim | * Parlâmenter rejim. |
açık saçık | * Göreneğe aykırıderecede çıplak veya örtüsüz. |
açık saçık konuşmak | * cinsî konularla ilgili sözler söylemek. |
açık sarı | * Sarının bir ton açığı. |
açık sayım | * Bir seçim sonunda verilen oyların açık olarak sayılması, aleni tadat. |
açık seçik | * Çok açık, çok belirgin. |
açık senet | * Bkz. açık bono. |
açık söylemek | * anlaşılmamışyönünü bırakmadan anlatmak veya çekinmeden söylemek. |
açık sözlü | * Her şeyi olduğu gibi söyleyen, sözünü esirgemeyen. |
açık sözlülük | * Açık sözlü olma durumu. |
açık şehir | * Düşman saldırısına karşısavunma önlemleri alınmamış, içinde herhangi bir askerî hedef bulunmayan ve bu durumu önceden ilân edilmişolan şehir. |
açık taşıt | * Üstü örtülmemiştaşıt (araba, otomobil vb.). |
açık teşekkür | * Herhangi birine basın yoluyla edilen teşekkür. |
açık tohumlular | * Tohumlarıkozalak pullarıüzerinde açık olarak bulunan çiçekli bitkilerin ayrıldığı iki büyük daldan biri. |
açık tribün | * Açık havadaki spor müsabakalarında seyircilerin oturduğu ve üstü kapalı olmayan bölüm. |
açık tutmak | * bir işyerinin çalışır durumunu sürdürmek. |
açık vermek | * gelir, gideri karşılamamak. * gizlenmek istenen bir olayı, bir düşünceyi veya durumu elde olmayarak ortaya koymak, açıklamak. |
açık yara | * Kapanmamış, sürekli işleyen yara. |
açık yeşil | * Yeşilin bir ton açığı. |
açık yürekle | * özü sözü bir olarak, hiçbir şey saklamaksızın. |
açık yürekli | * Düşündüğünü olduğu gibi söyleyen, içi temiz, gizli yönü olmayan (kimse), samimî, açık kalpli. |
açık yüreklilik | * Açık yürekli olma durumu, samimiyet, açık kalplilik. |
açık zaman | * Tutkalın yüzeye sürüldüğü an ile pres edilip, sıkılması gereken an arasında geçen süre. |
açıkağız | * Turpgillerden bir bitki (Hesperis acris). |
açıkça | * Gizli bir yönü kalmaksızın, kolay anlaşılır bir biçimde. |
açıkçası | * Doğrusu, açık olanı, anlaşılır biçimi, gizli kapaklı olmayan yanı. * Açık olarak. |
açıkçı | * Borsada fiyat dalgalanmalarından yararlanarak açıktan para kazanan (kimse). |
açıkgöz | * Uyanık davranarak çıkarınısağlayan, imkânlardan kurnazca yararlanmasını bilen. |
açıkgözlük | * Açıkgözlülük. |
açıkgözlülük | * Açıkgöz olanın durumu, açıkgöze yakışacak davranış. |
açıklama | * Açıklamak işi, izah. |
açıklama cümlesi | * Bir önceki cümleyle bağlantıkuran yani, demek ki, öyle ki gibi bağlayıcılarla başlayan, söz konusu duygu veya düşünceyi bütünleyen cümle. |
açıklama yapmak | * herhangi bir konuyu aydınlığa kavuşturmak amacıyla konuşmak veya yazmak. |
açıklamak | * Bir konuyla ilgili olarak gerekli bilgileri vermek, izah etmek. * Bir sorunla ilgili olarak aydınlatıcı bilgi vermek, tavzih etmek. * Bir sözün, bir yazının ne anlatmak istediğini belirtmek, yorumlamak. * Açıkça söylemek, ifşa etmek. * Belirtmek, göstermek, açığa vurmak, izhar etmek. |
Kategoriler