bakılma | * Bakılmak işi. |
bakılmak | * Bakmak işine konu olmak veya bakmak işi yapılmak. |
bakım | * Bir şeyin iyi gelişmesi, iyi bir durumda kalması için verilen emek veya emek verme biçimi. |
bakım evi | * Bakıma ihtiyacı olan kimselerin bakıldıkları, barındıklarıkuruluş. * Kademe. * Kurum ve kuruluşlarda motorlu araçların onarıldığıve korunduğu yer veya birim. |
bakım yapmak | * araç ve gereçlerin düzenli çalışması için onarımınıyapmak. |
bakım yurdu | * Yoksul veya kimsesiz yaşlıve sakatların barındırılıp bakıldıklarıyurt, darülâceze. |
bakımcı | * Bakım işini yapan kimse. |
bakımından | * Bakışveya görüşaçısı, yönü, değerlendirme açısı, -e göre. |
bakımlı | * İyi bakılmış, üzerinde iyi çalışılmış. |
bakımlık | * Filmin kartpostal büyüklüğünde cam bir perde üzerinde görünmesini sağlayan cihaz. |
bakımlılık | * Bakımlı olma durumu. |
bakımsız | * Özen gösterilmemiş, bakılmamış. |
bakımsızlık | * Bakımsız olma, terk edilme, yüzüstü bırakılma durumu. |
bakıncak | * Tüfeklerde hedefin uzaklığına, yakınlığına göre ayar edilecek biçimde yapılmışiner kalkar gez, nişangâh. |
bakındı | * Bak hele, olacak şey mi? gibi şaşma anlatır. |
bakınma | * Bakınmak işi. |
bakınmak | * Bakmak işi yapılmak, çevreye göz gezdirmek, araştırmak. * Muayene olmak. |
bakır | * Atom numarası29, yoğunluğu 8.95 olan, 10840 C ye doğru eriyen, doğada serbest veya birleşik olarak bulunan, ısıve elektriği iyi ileten, kolay dövülür ve işlenir olduğundan eski çağlardan beri türlü işlerde kullanılan, kızıl renkli element. KısaltmasıCu. * Bakırdan yapılmışkap. * Bakırdan yapılmış. |
bakır alaşımı | * %1’in üzerinde çözünmüşelementlerin oluşturduğu bakır alaşımlarının genel adı. |
bakır çalığı | * Bakır tuzları ile zehirli duruma gelmiş. * Yeşile çalar mavi renk. |
bakır çalmak | * (bakır kaptaki yemek) bakır tuzları ile zehirli duruma gelmek. |
bakır kaplama | * Demir benzeri madenlerin yüzeyinde bakır katman oluşturma işlemi. |
bakır oksit | * Kimyasal formülü CuO veya Cu2O olan bakırın oksit biçimi. |
bakır pası | * Bakır üzerinde nemli havalarda oluşan bakır hidrokarbonat. |
bakır rengi | * Kızıla yakın kahverengi. * Bu renkte olan. |
bakır sülfat | * Göz taşı. |
bakır taşı | * Malakit. |
bakır tuzu | * Bakır sülfat, göz taşı. |
bakırcı | * Bakır işleyen veya bakır kap kacak satan kimse. |
bakırcılık | * Bakır kap yapma veya satma işi. |
bakırlaşma | * Bakırlaşmak durumu. |
bakırlaşmak | * Bakır rengini almak, (rengi) bakırın rengine benzemek. |
bakırlı | * Bakır içeren maddeler. |
bakış | * Bakmak işi veya biçimi. |
bakışaçısı | * Bir olayda, konuyu, düşünceyi belirli bir yönden inceleme, görüşaçısı. |
bakışatmak | * kısa bir sürede bakıp geçmek. |
bakışık | * Bkz. bakışımlı. |
bakışıksız | * Bkz. bakışımsız. |
bakışım | * İki veya daha çok şey arasında konum, biçim ve belirli bir eksene göre ölçü uygunluğu. * Eksen olarak alınan bir doğrudan, benzer noktalarıkarşılıklı olarak aynıuzaklıkta bulunan iki benzer parçanın birbirine göre olan durumu, tenazur, simetri. |
bakışımlı | * Bakışımı bulunan, simetrik, mütenazır. |
bakışımsız | * Aralarında bakışım bulunmayan (iki şey) veya iki yanıarasında bakışım olmayan (bir şey), asimetrik. |
bakışımsızlık | * Bakışımsız olma durumu, asimetri. |
bakışma | * Bakışmak işi. |
bakışmak | * İki veya daha çok kimse birbirine bakmak. * Kaçamak ve gizli olarak birbirine bakmak. |
baki | * Sürekli, kalıcı, daimî. * Bir şeyden artan (miktar). |
baki kalmak | * sürekli, kalımlı olmak. * bir şeyden artmak. * artakalan, geride kalan, öteki. |
bakir | * Cinsel ilişkide bulunmamış(erkek). * El değmemiş, kullanılmamış. * (toprak için) İşlenmemiş. * Eskimemiş, yıpranmamış, yeni. |
bakire | * Cinsel ilişkide bulunmamışdişi; kız, kız oğlan kız. |
bakirelik | * Bakire olma durumu, erdenlik. |
bakirlik | * Bakir olma durumu; el değmemişlik, bozulmamışlık. |
Kategoriler