buz kesilmek | * buz gibi soğumak; buz durumuna gelmek. * çok üşümek, donmak. * şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak. |
buz kesmek | * çok üşümek. |
buz torbası | * Tedavi amacıyla kullanılan ve içinde buz parçaları bulunan plâstik bir torba. |
buz tutmak | * (sıvı için) üstünde buz oluşmak, buzla kaplanmak. |
buz üstüne yazıyazmak | * süresi, etkisi çok az olacak bir işyapmak. * bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek. |
buz yalağı | * Yüksek dağlarda kalıcıkar ve buzulun birlikte oluşturduğu, arkasıve yanlarıdik, önü açık, çember biçimli çukurluk. |
buzağı | * Sütten kesilmemişsığır yavrusu. |
buzağılama | * Buzağılamak işi. |
buzağılamak | * (sığır için) Yavrulamak. |
buzağılaşma | * Buzağılaşmak işi. |
buzağılaşmak | * Buzağıdurumuna gelmek. |
buzağılı | * Buzağısı olan. |
buzağısız | * Buzağısı olmayan. |
buzcu | * Buz satan kimse. |
buzculuk | * Buzcunun işi veya mesleği. |
buzçözer | * Buzu çözen, donmayıönleyen alet, defroster. |
buzdolabı | * Yiyecek ve içecek gibi şeyleri soğuk olarak saklamaya yarayan, motorla çalışan dolap. |
buzhane | * Buz yapılan yer. * Soğuk hava deposu. |
buzkıran | * Donmuşdeniz, göl veya ırmaklarda ulaşımıöteki gemilere kolaylaştırmakta kullanılan, buzlarıkırarak yol açmak için yapılmışgemi. |
buzla | * Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı, bankiz, aysfild. |
buzlanma | * Buzlanmak işi. |
buzlanmak | * Buzla kaplanmak, buz tutmak. |
buzlar çözülmek | * buzlar erimeye ve kırılmaya başlamak. * aradaki soğukluk, dargınlık, gerginlik ortadan kalkmak. |
buzlaşma | * Buzlaşmak işi. |
buzlaşmak | * Buz durumuna gelmek. |
buzlu | * Buz tutmuş, buz bağlamışolan. * Buz içinde tutularak, içine buz katılarak soğutulmuş. * Buğulanmışgibi olan, saydam olmayan. |
buzlu cam | * Saydamlığı giderilmiş cam. * Televizyon ekranı. |
buzluğan | * Üzerinde buz eksik olmayan yüksek dağtepesi. |
buzluk | * Yiyecek ve içecekleri soğutarak saklamak için kullanılan, buzla soğutulan kap veya dolap. * Buzdolabının içinde buz yapan bölme. |
buzuki | * Bağlamaya benzer, bozuk düzen çalınan bir Yunan çalgısı. |
buzul | * Kutup bölgelerinde veya dağbaşlarında aşağıya doğru ağır ağır yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesi, cumudiye. |
buzul bilimci | * Buzul bilimi uzmanı, glâsyolojist. |
buzul bilimi | * Fizikî coğrafyanın buzullarıve yeryüzündeki işlevlerini konu alan bölümü, glâsyoloji. |
buzul çağı | * Dördüncü zamanın, yeryüzünün bugünkünden daha büyük bölgelerinin buzullarla örtülü bulunduğu dönemi, pleistosen. |
buzul dönemi | * Buzulların yayıldığıdördüncü zaman. |
buzul kar | * Bir buzulun oluşmasında temel olan katılaşmışkar kümesi. |
buzul kaynağı | * Buzulun eriyerek toprağın altına inen suyunu dışarıya veren kaynak. |
buzul masası | * Çevresindeki buzlar erirken, altına rastlayan bölümü erimekten koruyan ve böylece buzdan bir ayak üzerinde kalan kütle. |
buzul seli | * Buzulun erimesiyle oluşan sel. |
buzul taş | * Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çok kez parıltılıveya çizikli taşlar, moren. |
buzullaşma | * Buzul durumuna gelme. * Geçmişçağlarda ve şimdi genişveya dar bir bölgenin buzullarla örtülmesi olayı. |
buzullaşmak | * Buzul durumuna gelmek. |
buzullu | * Buzulu olan. |
buzulsuz | * Buzulu olmayan. |
bücür | * Ufak tefek ve kısa boylu, bodur (kimse). |
bücürleşme | * Bücürleşmek işi. |
bücürleşmek | * Bücür duruma gelmek. |
bücürlük | * Bücür olma durumu. |
Büdü | * Bkz. Edi ile Büdü. |
büfe | * İçine sofra takımlarının konduğu dolap. * Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa. * İçki, yiyecek türü şeylerin satılıp tüketildiği yer. |
Kategoriler