Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 104

buz kesilmek * buz gibi soğumak; buz durumuna gelmek.
* çok üşümek, donmak.
* şaşılacak, üzülecek bir durum karşısında donakalmak.
buz kesmek * çok üşümek.
buz torbası * Tedavi amacıyla kullanılan ve içinde buz parçaları bulunan plâstik bir torba.
buz tutmak * (sıvı için) üstünde buz oluşmak, buzla kaplanmak.
buz üstüne yazıyazmak * süresi, etkisi çok az olacak bir işyapmak.
* bir kimseye etki yapmayan sözler söylemek.
buz yalağı * Yüksek dağlarda kalıcıkar ve buzulun birlikte oluşturduğu, arkasıve yanlarıdik, önü açık, çember biçimli
çukurluk.
buzağı * Sütten kesilmemişsığır yavrusu.
buzağılama * Buzağılamak işi.
buzağılamak * (sığır için) Yavrulamak.
buzağılaşma * Buzağılaşmak işi.
buzağılaşmak * Buzağıdurumuna gelmek.
buzağılı * Buzağısı olan.
buzağısız * Buzağısı olmayan.
buzcu * Buz satan kimse.
buzculuk * Buzcunun işi veya mesleği.
buzçözer * Buzu çözen, donmayıönleyen alet, defroster.
buzdolabı * Yiyecek ve içecek gibi şeyleri soğuk olarak saklamaya yarayan, motorla çalışan dolap.
buzhane * Buz yapılan yer.
* Soğuk hava deposu.
buzkıran * Donmuşdeniz, göl veya ırmaklarda ulaşımıöteki gemilere kolaylaştırmakta kullanılan, buzlarıkırarak yol
açmak için yapılmışgemi.
buzla * Deniz suyunun donmasıyla kutup bölgelerinde oluşan buz alanı, bankiz, aysfild.
buzlanma * Buzlanmak işi.
buzlanmak * Buzla kaplanmak, buz tutmak.
buzlar çözülmek * buzlar erimeye ve kırılmaya başlamak.
* aradaki soğukluk, dargınlık, gerginlik ortadan kalkmak.
buzlaşma * Buzlaşmak işi.
buzlaşmak * Buz durumuna gelmek.
buzlu * Buz tutmuş, buz bağlamışolan.
* Buz içinde tutularak, içine buz katılarak soğutulmuş.
* Buğulanmışgibi olan, saydam olmayan.
buzlu cam * Saydamlığı giderilmiş cam.
* Televizyon ekranı.
buzluğan * Üzerinde buz eksik olmayan yüksek dağtepesi.
buzluk * Yiyecek ve içecekleri soğutarak saklamak için kullanılan, buzla soğutulan kap veya dolap.
* Buzdolabının içinde buz yapan bölme.
buzuki * Bağlamaya benzer, bozuk düzen çalınan bir Yunan çalgısı.
buzul * Kutup bölgelerinde veya dağbaşlarında aşağıya doğru ağır ağır yer değiştiren büyük kar ve buz kütlesi,
cumudiye.
buzul bilimci * Buzul bilimi uzmanı, glâsyolojist.
buzul bilimi * Fizikî coğrafyanın buzullarıve yeryüzündeki işlevlerini konu alan bölümü, glâsyoloji.
buzul çağı * Dördüncü zamanın, yeryüzünün bugünkünden daha büyük bölgelerinin buzullarla örtülü bulunduğu
dönemi, pleistosen.
buzul dönemi * Buzulların yayıldığıdördüncü zaman.
buzul kar * Bir buzulun oluşmasında temel olan katılaşmışkar kümesi.
buzul kaynağı * Buzulun eriyerek toprağın altına inen suyunu dışarıya veren kaynak.
buzul masası * Çevresindeki buzlar erirken, altına rastlayan bölümü erimekten koruyan ve böylece buzdan bir ayak
üzerinde kalan kütle.
buzul seli * Buzulun erimesiyle oluşan sel.
buzul taş * Buzulların taşıyıp biriktirdikleri, üzerleri çok kez parıltılıveya çizikli taşlar, moren.
buzullaşma * Buzul durumuna gelme.
* Geçmişçağlarda ve şimdi genişveya dar bir bölgenin buzullarla örtülmesi olayı.
buzullaşmak * Buzul durumuna gelmek.
buzullu * Buzulu olan.
buzulsuz * Buzulu olmayan.
bücür * Ufak tefek ve kısa boylu, bodur (kimse).
bücürleşme * Bücürleşmek işi.
bücürleşmek * Bücür duruma gelmek.
bücürlük * Bücür olma durumu.
Büdü * Bkz. Edi ile Büdü.
büfe * İçine sofra takımlarının konduğu dolap.
* Toplantılarda yiyecek ve içeceklerin konulduğu masa.
* İçki, yiyecek türü şeylerin satılıp tüketildiği yer.

Bir yanıt yazın