bütünleşme | * Bütünleşmek işi. |
bütünleşmek | * Bütün duruma gelmek. |
bütünletme | * Bütünletmek işi. |
bütünletmek | * Bütün durumuna getirmek, tamamlatmak. |
bütünleyen | * Bütün durumuna getiren, mütemmim. |
bütünleyici | * Bütünleme işini yapan. |
bütünlük | * Bütün olma durumu. |
bütünsel | * Bütün niteliğinde olan, bütünle ilgili, total. |
bütünsellik | * Bütün olma durumu. |
büve | * Daha çok sığırlara saldıran, onların kanınıemen, vızıltılarıyla tedirginlik yaratan sokucu sinek (Hypoderma bovis). |
büvelek | * Büve. |
büvet | * Bkz. Büğet. |
büvet | * (istasyon, tiyatro, sinema gibi yerlerde) Yiyecek ve içecek satılan küçük büfe. |
büyü | * Tabiat kanunlarına aykırısonuçlar elde etmek iddiasında olanların başvurdukları gizli işlem ve davranışlara verilen genel ad, afsun, sihir, füsun, bağı. * Karşıdurulmaz güçlü etki. |
büyü bozmak | * yapılmış bir büyüyü etkisiz duruma getirmek. |
büyü bozulmak | * yapılmış bir büyü etkisiz duruma getirilmek. |
büyü yapmak | * büyü yolu ile etki altına almaya veya aldırmaya çalışmak. |
büyücek | * Biraz büyük, büyüğe yakın. |
büyücü | * Büyü yapan kimse, sihirbaz. * Çevresindekileri çabuk ve güçlü olarak etkileyen kimse. |
büyücülük | * Büyücünün yaptığı iş, sihirbazlık. |
büyüğümsü | * Büyüğe yakışır, büyük gibi, büyüklere özgü. |
büyük | * (somut nesneler için) Boyutları, benzerlerinden daha fazla olan, küçük karşıtı. * (soyut kavramlar için) Çok, ortalamayıaşan. * Niceliği çok olan. * Üstün niteliği olan. * Yetişkin, belli bir yaşa gelmiş. * Önemli. |
büyük (söz) söylemek | * yapacağı bir şey hakkında kesin konuşarak övünmek. |
büyük abdest | * Dışkı, kaka. |
büyük abdesti gelmek | * göden bağırsağını boşaltma gerekliğini duymak. |
büyük aile | * Büyük baba, büyük anne ile bunların evli oğullarından, gelinlerinden ve çocuklarından oluşan aile. |
büyük amiral | * Bazıülkelerde kara ordusunda mareşale denk sayılan donanma subaylarının en yüksek aşamasındaki amiral. |
büyük ana | * Büyük anne. |
büyük anne | * Annenin veya babanın annesi, nine. |
büyük atardamar | * Kalbin kasılması ile karıncıklardaki kanı bütün vücuda taşıyan ana atardamar. |
büyük baba | * Annenin veya babanın babası, dede. |
büyük balık küçük balığıyutar | * güçlüler, güçsüzleri ezer. |
büyük başın derdi büyük olur | * büyük işlerin başında bulunanların karşılaşacağı güçlükler de çoktur. |
büyük boy | * Normal ölçülerden daha büyük. |
büyük çember | * Bir kürenin merkezinden geçen bir düzlemde ara kesiti olan çember. |
büyük dalga | * (radyo yayını için) Uzun dalga. |
büyük defter | * Ticarî bir kuruluşun aylık ve bilânço hesaplarını gösteren defter. |
büyük elçi | * Üstün aşamalıelçi. |
büyük elçilik | * Büyük elçi olma durumu. * Büyük elçinin makamı. |
büyük görmek (bilmek veya tutmak) | * kendini veya başkasını olduğundan üstün saymak, yüceltmek. |
büyük hanım | * Yaşlıkadın. |
büyük harf | * Özel adlarla cümle başları gibi yerlerde kullanılan ve büyük yazılan, özel biçimli harf, majüskül. |
büyük kalori | * 1 atmosfer basınç altında 1 kg suyun sıcaklığını14.50 C den 15.50 C ye çıkarmak için gereken ısımiktarı, kilokalori. |
büyük kan dolaşımı | * Kalbin sürekli kasılıp gevşemesiyle kan ve lenfin vücudun büyük bölümünü dolaşması. |
büyük lâf etmek | * Bkz. büyük söz söylemek. |
büyük lokma ye büyük söyleme | * başaramayacağın, sonuçlandıramayacağın bir konuda kesin sözler söyleme. |
büyük mağaza | * Her türlü tüketim maddesinin bol miktarda satışa sunulduğu yer. |
büyük mevlit ayı | * Ay takviminin üçüncü ayı, rebiyülevvel. |
büyük oynamak | * çok para koyarak kumar oynamak. * büyük bir tehlikeyi göze alarak bir işe girişmek. |
büyük önerme | * Tasımın öncüllerinden büyük olanı, majör. |
Kategoriler