Kategoriler
B - Sözlük SÖZLÜK Türkçe Sözlük

Türkçe Sözlük B Sayfa 12

bal * Özellikle bal arılarının bitki ve çiçeklerden topladıkları bal özünden yapıp, kovanlarındaki petek gözlerine
doldurdukları, rengi beyazdan esmere kadar değişen tatlı, koyu, sıvımadde.
* Olgunlaşmışincirin, dışına sızan tatlısı.
* Ağaçların kabuğundan sızarak pıhtılaşan besi suyu.
bal alacak çiçeği bilmek (veya bulmak) * çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek veya bulmak.
bal arısı * Zar kanatlılardan, bal yapan eklem bacaklıtürü (Apis mellifica).
bal bal demekle ağız tatlılanmaz * sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz.
bal başı * En temiz bal.
bal çiçeği * Almaşık yapraklı, kırmızıveya kırmızıya çalar sarırenkli çiçekli ağaççık.
bal dök de yala * bir yerin çok temiz olduğunu anlatır.
bal dudak * Bkz. bal dudaklı.
bal dudaklı * Tatlıdilli.
bal gibi * pek tatlı.
* şüpheye yer bırakmadan, çok iyi, adamakıllı.
bal kabağı * İçi turuncu, iri ve tatlı bir kabak çeşidi (Cucurbita moschata).
* Aptal, beyinsiz kimse.
bal kelebeği * Bal kovanlarına çok zarar veren bir böcek (Galleria mellonella).
bal mumu * Arıların peteklerini yapmak için karın halkalarıarasından salgıladıklarıyumuşak ve sarımsımadde.
* Bu maddenin sanayide kullanılmak için yapay olarak hazırlanmışı.
bal mumu gibi erimek * çok zayıflamak.
bal mumu macunu * Mobilyadaki kusurların onarımında kullanılan, toprak boya ile renklendirilmiş bal mumu.
bal mumu yapıştırmak * unutulmaması için işaret edip dikkati çekmek.
bal özlü * Bal özü bulunduran.
bal özü * Bazıçiçeklerin içinde bulunan, arıların bal yapmak için emdikleri tatlısıvı, nektar.
bal özü bezi * Bitkilerin yaprak, yumurtalık ve erkek organlarının dibinde bulunan ve bal özü çıkaran bez.
bal özülük * Çiçeklerde bal özünü çıkaran bezlerin bulunduğu organ.
bal peteği * Arıların içine bal doldurduğu bal mumu levha.
bal rengi * Kahverengine çalan sarırenk.
* Bu renkte olan.
bal sağmak * kovandan bal ürünü almak.
bal tutan parmağınıyalar * imkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bu imkânlardan az da olsa yararlanır.
bala * Yavru, çocuk.
balaban * İri, büyük.
* Şişman, gürbüz (kimse, çocuk).
balaban * Atmaca veya doğan gibi yırtıcı bir kuş.
balaban kuşu * Bataklıklarda yaşayan, balıkçıla benzer, eti yağlıve ağır, iri bir kuş(Botaurus).
balabanlaşma * Balabanlaşmak durumu.
balabanlaşmak * Balaban duruma gelmek, irileşmek.
balabanlık * Balaban olma durumu.
balak * Bkz. malak.
balalayka * Üç köşeli, üç telli Rus halk sazı.
balama * Orta oyununda Rum tipi.
* Karagöz, matiz ve külhan beyi tipleri tarafından yabancıülkelerin tiplerine hitap ederken kullanılan söz.
balans * Denge, muvazene.
balans ayarı * Otomobilin sarsılmasınıönlemek için, tekerleklere gereği kadar balans pensi denen kurşun parçasıtakarak
denge sağlama işi.
balans pensi * Arabaların tekerleklerindeki dengeli dönmeyi sağlamak için cant ile lâstik kenarına sıkıştırılan kurşun
parçası.
balar * Çatıkirişi olarak kullanılan ve kiremitlerin altına döşenen ince tahta, pedavra.
balast * Demir yollarında traverslerin altına, şoselerde düzeltilmiştoprak üzerine döşenen taşkırıkları.
* Safra.
balast direnç * Gerilimin büyük değişimlerinde, devredeki akımısabit tutmak için konulan direnç.
balast gemi * Ambarlarında yük bulunmayan gemi.
balast yem * Çok büyük miktarda ham selüloz ihtiva eden ve dolayısıyla yoğun yemlerden çok daha düşük sindirilebilir
besin maddeleri ihtiva eden ve hayvanlara tokluk hissi vermek amacıyla kullanılan yem.
balat * Orta Çağda, üç bentten oluşan bir Batışiiri türü.
* Batıda, belirli danslara eşlik eden bir tür şarkı.
* Serbest biçimli, romantik, müzik araçlarıyla çalınan veya şarkı olarak okunan eser.
balata * Soğuk ve sıcakta büyük bir sürtünme kat sayısına sahip olan suya ve yağa dayanıklı, yavaşaşınan madde.
* Motorlu araçlarda fren yapmayısağlayan, tekerlek mili üzerine yerleştirilmişyarım ay biçimindeki alet.
balayı * Evlilik hayatının ilk ayıveya ilk günleri.
balbal * Eski Türklerde kişinin anılması için mezarının veya bazıkurganların etrafına dikilen taş.
balcı * Arıyetiştirip bal alan veya satan kimse.
balcılık * Arıyetiştirme veya bal alıp satma işi.
balçak * Kabza.
* Kabzanın demir siperi.
balçık * İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, daha çok killi, koyu, yapışkan çamur, mil.
* Güçlük çıkartan.
* İçindeki kil oranıyüksek, yağlı, su geçirmez, koyu toprak.

Bir yanıt yazın