bal | * Özellikle bal arılarının bitki ve çiçeklerden topladıkları bal özünden yapıp, kovanlarındaki petek gözlerine doldurdukları, rengi beyazdan esmere kadar değişen tatlı, koyu, sıvımadde. * Olgunlaşmışincirin, dışına sızan tatlısı. * Ağaçların kabuğundan sızarak pıhtılaşan besi suyu. |
bal alacak çiçeği bilmek (veya bulmak) | * çıkar sağlanabilecek yeri veya şeyi bilmek veya bulmak. |
bal arısı | * Zar kanatlılardan, bal yapan eklem bacaklıtürü (Apis mellifica). |
bal bal demekle ağız tatlılanmaz | * sözde kalan dilek ve tasarıların iş bitirmede hiçbir etkisi olmaz. |
bal başı | * En temiz bal. |
bal çiçeği | * Almaşık yapraklı, kırmızıveya kırmızıya çalar sarırenkli çiçekli ağaççık. |
bal dök de yala | * bir yerin çok temiz olduğunu anlatır. |
bal dudak | * Bkz. bal dudaklı. |
bal dudaklı | * Tatlıdilli. |
bal gibi | * pek tatlı. * şüpheye yer bırakmadan, çok iyi, adamakıllı. |
bal kabağı | * İçi turuncu, iri ve tatlı bir kabak çeşidi (Cucurbita moschata). * Aptal, beyinsiz kimse. |
bal kelebeği | * Bal kovanlarına çok zarar veren bir böcek (Galleria mellonella). |
bal mumu | * Arıların peteklerini yapmak için karın halkalarıarasından salgıladıklarıyumuşak ve sarımsımadde. * Bu maddenin sanayide kullanılmak için yapay olarak hazırlanmışı. |
bal mumu gibi erimek | * çok zayıflamak. |
bal mumu macunu | * Mobilyadaki kusurların onarımında kullanılan, toprak boya ile renklendirilmiş bal mumu. |
bal mumu yapıştırmak | * unutulmaması için işaret edip dikkati çekmek. |
bal özlü | * Bal özü bulunduran. |
bal özü | * Bazıçiçeklerin içinde bulunan, arıların bal yapmak için emdikleri tatlısıvı, nektar. |
bal özü bezi | * Bitkilerin yaprak, yumurtalık ve erkek organlarının dibinde bulunan ve bal özü çıkaran bez. |
bal özülük | * Çiçeklerde bal özünü çıkaran bezlerin bulunduğu organ. |
bal peteği | * Arıların içine bal doldurduğu bal mumu levha. |
bal rengi | * Kahverengine çalan sarırenk. * Bu renkte olan. |
bal sağmak | * kovandan bal ürünü almak. |
bal tutan parmağınıyalar | * imkânları geniş bir işin başında bulunan kimse bu imkânlardan az da olsa yararlanır. |
bala | * Yavru, çocuk. |
balaban | * İri, büyük. * Şişman, gürbüz (kimse, çocuk). |
balaban | * Atmaca veya doğan gibi yırtıcı bir kuş. |
balaban kuşu | * Bataklıklarda yaşayan, balıkçıla benzer, eti yağlıve ağır, iri bir kuş(Botaurus). |
balabanlaşma | * Balabanlaşmak durumu. |
balabanlaşmak | * Balaban duruma gelmek, irileşmek. |
balabanlık | * Balaban olma durumu. |
balak | * Bkz. malak. |
balalayka | * Üç köşeli, üç telli Rus halk sazı. |
balama | * Orta oyununda Rum tipi. * Karagöz, matiz ve külhan beyi tipleri tarafından yabancıülkelerin tiplerine hitap ederken kullanılan söz. |
balans | * Denge, muvazene. |
balans ayarı | * Otomobilin sarsılmasınıönlemek için, tekerleklere gereği kadar balans pensi denen kurşun parçasıtakarak denge sağlama işi. |
balans pensi | * Arabaların tekerleklerindeki dengeli dönmeyi sağlamak için cant ile lâstik kenarına sıkıştırılan kurşun parçası. |
balar | * Çatıkirişi olarak kullanılan ve kiremitlerin altına döşenen ince tahta, pedavra. |
balast | * Demir yollarında traverslerin altına, şoselerde düzeltilmiştoprak üzerine döşenen taşkırıkları. * Safra. |
balast direnç | * Gerilimin büyük değişimlerinde, devredeki akımısabit tutmak için konulan direnç. |
balast gemi | * Ambarlarında yük bulunmayan gemi. |
balast yem | * Çok büyük miktarda ham selüloz ihtiva eden ve dolayısıyla yoğun yemlerden çok daha düşük sindirilebilir besin maddeleri ihtiva eden ve hayvanlara tokluk hissi vermek amacıyla kullanılan yem. |
balat | * Orta Çağda, üç bentten oluşan bir Batışiiri türü. * Batıda, belirli danslara eşlik eden bir tür şarkı. * Serbest biçimli, romantik, müzik araçlarıyla çalınan veya şarkı olarak okunan eser. |
balata | * Soğuk ve sıcakta büyük bir sürtünme kat sayısına sahip olan suya ve yağa dayanıklı, yavaşaşınan madde. * Motorlu araçlarda fren yapmayısağlayan, tekerlek mili üzerine yerleştirilmişyarım ay biçimindeki alet. |
balayı | * Evlilik hayatının ilk ayıveya ilk günleri. |
balbal | * Eski Türklerde kişinin anılması için mezarının veya bazıkurganların etrafına dikilen taş. |
balcı | * Arıyetiştirip bal alan veya satan kimse. |
balcılık | * Arıyetiştirme veya bal alıp satma işi. |
balçak | * Kabza. * Kabzanın demir siperi. |
balçık | * İçinde çeşitli organik maddeler bulunan, daha çok killi, koyu, yapışkan çamur, mil. * Güçlük çıkartan. * İçindeki kil oranıyüksek, yağlı, su geçirmez, koyu toprak. |
Kategoriler