balyoz | * Taşlarıkırmak, kazık çakmak gibi işlerde kullanılan, çok iri ve ağır çekiç, varyos. |
balyoz gibi | * çok ağır, ezici (kol veya yumruk). |
balyozlama | * Balyozlamak işi. |
balyozlamak | * Balyozla vurmak, balyozla dövmek. |
balyozlanma | * Balyozlanmak işi veya durumu. |
balyozlanmak | * Balyoz ile dövülmek. |
bam teli | * Bazısazlarda kalın ses veren tel veya kiriş. * Sakalın, alt dudağın hemen altındaki bölümü. |
bam teline basmak (veya dokunmak) | * en çok kızacağışeyi yapmak veya sözü söylemek. |
bambaşka | * Büsbütün başka, apayrı, değişik, farklı. |
bambaşkalık | * Bambaşka olma durumu. |
bambu | * Buğdaygillerden, sıcak ülkelerde yetişen, boyu 25 m kadar olabilen, mobilya, merdiven, baston gibi birçok eşyanın yapımında kullanılan bir tür kamış, Hint kamışı, hezaren (Bambusa vulgaris). * Bu kamıştan yapılmışolan. |
bambul | * Kurtçuk evresinde ekinlerin kökünü, ergin evrede başaklarıkemiren, kahverengi, kın kanatlı böcek (Anisoplia austriaca). |
bambul otu | * Sıcak ve ılıman bölgelerde yetişen otsu veya çalıtürü bir bitki (Heliotropium). |
bamya | * Ebegümecigillerden bir bitki (Hibiscus esculentus). * Bu bitkinin hem taze, hem kurutularak yenilen ürünü. |
bamya tarlası | * Mezarlık. |
ban | * Osmanlıİmparatorluğu döneminde Macaristan ve Hırvatistan’da sancak beylerine ve küçük prenslere verilen unvan. |
ban ağacı | * Asya’nın tropik bölgelerinde ve Afrika’nın kuzeyinde yetişen, yapraklarıtelek damarlı, çiçekleri salkım durumunda, meyvesinden kokusuz bir yağelde edilen ağaç (Moringa oleifera). * Sepetçi söğüdü, sorgun. |
ban otu | * Asya, Kuzey Afrika ve Avrupa’nın sıcak bölgelerinde yetişen zehirli ve otsu bir bitki (Hyoscyamus). |
ban yağı | * Hint yağı. |
bana | * Ben zamirinin yönelme hâli ekli biçimi. |
bana bak! | * “beni dinle” anlamında teklifsiz bir seslenme ve gözdağısözü. |
bana da … demesinler | * bir işin kesinlikle yapılacağını belirtmek için söylenir. |
bana dokunmayan (veya beni sokmayan) yılan bin yaşasın | * birçok kimseler, kendilerine kötülüğü dokunmayan kişiye dokunmak istemezler. |
bana mısın dememek | * hiçbir şey etkili olmamak, aldırışetmemek. |
banak | * Ekmek parçası, lokma. |
banal | * Herkesin kullandığı, herkesin anladığı. * Bayağı, sıradan. |
banallik | * Banal olma durumu. |
banço | * Amerika zencilerinin çaldığı gitar biçiminde, madenî gövdesi olan beşveya daha çok teli olan bir müzik aleti. |
bançolaşma | * Bançolaşmak durumu. |
bançolaşmak | * Banço durumuna gelmek. |
banda almak | * bir sesi, ses cihazı ile bant üzerine kaydetmek. |
bandaj | * Sargı ile sarma. * Bağ, sargı. |
bandajlama | * Bandajlamak işi. |
bandajlamak | * Sargı ile sarmak. |
bandajlatma | * Bandajlatmak işi. |
bandajlatmak | * Sargı ile sardırmak, bandaj yaptırmak. |
bandıra | * Geminin hangi devlete ait olduğunu gösteren bayrak. * Yabancıdevlet bayrağı. |
bandıralı | * Bandırası olan. |
bandırma | * Bandırmak işi. * İpe dizilmiş ceviz, badem ve benzerlerinin, nişasta ile kaynatılmışüzüm suyuna veya başka bir tatlıya batırılmasıyla yapılan sucuk. * Kurutulacak üzümün güneşe serilmeden önce içine batırıldığıpotaslısuyun konulduğu kap. |
bandırmak | * Banmak. * Çabuk kurumasıve renginin parlak sarı olması için üzüm salkımlarınıveya inciri küllü veya potaslıılık suya daldırıp çıkarmak. |
bando | * Türlü üfleme ve vurgulu çalgılardan oluşan ve daha çok geçit törenlerinde kullanılan mızıkacılar topluluğu veya takımı, mızıka. |
bandocu | * Bandoda görevi olan kimse, mızıkacı. |
bandoculuk | * Bandocu olma işi veya durumu. |
bandrol | * Paket veya şişelerin ağızlarına konulan şerit veya etiket. * Devletçe verginin kesildiğini gösteren etiket. * Bayrak direğinin tepesine süs olarak konulan uzun, kumaşşerit. |
bandrollü | * Bandrolü bulunan. |
bangır bangır | * Yüksek sesle, gürültüyle. |
bangır bangır ağlamak | * yüksek sesle, hıçrıkarak ağlamak. |
bangır bangır bağırmak | * yüksek sesle, avazıçıktığıkadar bağırmak. |
bangırdama | * Bangırdamak işi. |
bangırdamak | * Öfkelenerek yüksek sesle bağırıp çağırmak, bangır bangır bağırmak. |
Kategoriler