barizleşmek | * Bariz duruma gelmek. |
bark | * Bkz. ev bark. |
barka | * Büyük sandal. |
barkarol | * Venedik gondolcülerinin söz ve müziği önceden yazılmadan, içlerinden geldiği gibi söyledikleri şarkı. * Ritmi üç zamanlımüzik eseri. |
barklanma | * Barklanmak işi veya durumu. |
barklanmak | * Ev sahibi olmak; evlenmek. |
barkot | * Çizgi im. |
barlam | * Bkz. barlam. |
barmen | * Bar tezgâhtarı. |
barmenlik | * Bar tezgâhtarlığı. |
baro | * Bir şehir veya bir bölge avukatlarının bağlı olduklarımeslek kuruluşu. |
baro başkanı | * Baro genel kurulunca en az on beşyıllık kıdemi olan avukatlar arasından seçilen ve baroyu temsil eden baro üyesi. |
barograf | * Bir hava taşıtının uçarken izlediği yolun yüksekliklerini çizgi hâlinde göstermeye veya işaretlemeye yarayan alet, yükseklikölçer. |
barok | * M.S 1600 ile 1750 yıllarıarasındaki klâsik sanatı izleyen resim, mimarlık üslûbu. * Batıedebiyatlarında dengeden çok harekete, düşünceden çok duyuma, biçimlerin serbestçe yaratılmasından duyulan coşkuya önem veren, abartmalı, etkileyici, çelişkiden çekinmeyen edebiyat akımı. |
barok müzik | * Çalgılar arasında veya çalgılarla sesler arasında karşıtlıklar kuran XVl-XVlll. yüzyıllar arasındaki müzik reformunu oluşturan müzik. |
barokçu | * Barokçuluk yanlısı olan kimse. |
barokçuluk | * Barok sanat ve edebiyat görüşve ilkelerini benimseyen akım. |
barometre | * Basınçölçer. * Gösterge. |
baron | * Batıülkelerinde vikont ile şövalye arasında soyluluk unvanı. |
baronluk | * Baron olma durumu veya baronun görevi. |
baroskop | * Havanın içinde bulunduğu cisimlerin ağırlığıüzerine yaptığıhafifletici etkiyi gösteren ve havası boşaltılabilen bir fanus içinde terazisi bulunan fizik cihazı. |
barparalel | * Düşey direkler üzerine paralel olarak tutturulmuşiki tahta çubuktan oluşmuşjimnastik aracı. |
barsak | * Bağırsak. |
barsam | * Yüzgeçleri dikenli ve zehirli bir çeşit çarpan balığı(Trachinus vipera). |
barsama | * Güzel kokulu yapraklarıyemeklere konulan, nane ve yaban kekiğinin ortak adı. |
barudî | * Koyu gri renkte olan. |
barut | * Ateşli silâhla bir merminin atılmasına veya herhangi bir aracın fırlatılmasına yarayan, patlayıcı, katımadde. |
barut esmeri | * Koyu esmer renkte olan (kimse). |
barut fıçısı | * Barut koymaya, doldurmaya ve muhafaza etmeye yarayan kutu, fıçı. |
barut fıçısı gibi | * çok kızgın, sinirli ve kinle dolu kimse. * her an olay çıkacak yer veya kavgaya yol açacak durum. |
barut gibi | * öfkeli, huysuz, sert, aksi (kimse). * pek ekşi veya acı. |
barut hakkı | * Mermiyi istenilen uzaklığa atabilmek için gerekli barut gazı basıncını sağlamaya yetecek miktarda barut. |
barut kesilmek (veya olmak) | * çok öfkelenmek. |
barut kokusu gelmek | * savaştehlikesi sezilmek. |
barut rengi | * Koyu giri. |
barutçu | * Barut yapan kimse. |
barutçuluk | * Barut yapma veya alıp satma işi. |
baruthane | * Barut yapılan veya saklanan yer. |
barutla oynamak | * tehlikeli işlerle uğraşmak. |
barutluk | * Barut saklanan kap veya yer. |
baryum | * Atom sayısı56, yoğunluğu 3.78 olan, doğada en çok baryum sülfat ve baryum karbonat olarak bulunan, havada çabuk oksitlenen, gümüşrenginde, katıve basit bir element. Kısaltması ba. |
baryum karbonat | * Karbondioksidin, barit üzerine etkisiyle elde edilen beyaz bir katı. |
baryum sülfat | * Baritin. |
bas | * En kalın erkek sesi. * Sesi böyle olan sanatçı. * En kalın sesli orkestra çalgısı. |
bas (veya bas git) | * çekil, yürü, git, defol!. |
bas bariton | * Basın çıkamadığı ince tonlara çıkabilen, buna rağmen basın indiği kalın ve tok tonlara inemeyen sesi olan sanatçı. |
bas bas | * Bağırmak fiili ile kullanılarak bağırışın yüksek sesle olduğunu anlatır. |
bas tutmak | * ince sesli çalgılara tek perdeden eşlik etmek. |
basak | * Merdiven. |
basaklı | * Merdiveni olan. |
Kategoriler