basırganmak | * Üzerine ağırlık basmak, kâbus çökmek. |
basış | * Basmak işi. |
basil | * Bakterilerin çomak biçiminde ince uzun olan türü. |
basiret | * Doğru görüş, uzağı görüş, seziş, uyanıklık, anlayış, kavrayış, dikkat, sağgörü. |
basireti bağlanmak | * iyi düşünemez, gerçeği göremez bir duruma düşmek. |
basiretli | * Gerçeği görebilen, uzağı görebilen, basireti olan, sağgörülü. |
basiretsiz | * Gerçekleri görebilmekten uzak, ileri ve uzak görüşlü olmayan, sağgörüsüz. |
basiretsizlik | * Gerçekleri, ileriyi ve uzağı görememe, sağgörüden yoksun olma. |
basit | * Yapılmasıveya anlaşılmasıkolay olan, karışık olmayan, bayağı. * Süssüz, gösterişsiz. * Bilgi ve görgüsü sınırlı olan, bayağı, görgüsüz. * Her zaman rastlanan, özelliği olmayan, olağan. * Kolay. |
basit cisim | * Maddesi tek elementten oluşmuş cisim. |
basit cümle | * Tek yargı bildiren cümle. |
basit faiz | * Faizleri üzerine eklenmemişana paraya belli bir dönem sonunda verilen faiz. |
basit kelime | * Anlamlı olarak daha küçük parçaya bölünemeyen, kök durumundaki kelime, yalın kelime. |
basit kesir | * Payıpaydasından küçük olan kesir. |
basit renk | * Biçmeden geçen beyaz ışığın ayrıldığırenklerden her biri. |
basitçe | * Basit olarak, kolay tarafından. |
basite indirgemek | * basitleştirmek, sade bir biçime döndürmek,basite irca etmek. |
basitleşme | * Basitleşmek işi. |
basitleşmek | * Basit duruma gelmek. |
basitleştirme | * Basitleştirmek işi. |
basitleştirmek | * Gereksiz ayrıntılardan arıtarak sade duruma getirmek. |
basitlik | * Basit olma durumu. |
Baskça | * İspanya’nın Bask bölgesinde kullanılan dil. |
basket | * Basketbolda kazanılan sayı. |
basket yapmak | * basketbolda sayıkazanmak. |
basketbol | * Beşer kişilik iki takım arasında topu 3 m yükseklikteki karşılıklıduran ağgeçirilmişiki sepetten birine sokup sayıkazanmak esasına dayanan bir oyun. |
basketbolcu | * Basketbol oyuncusu. |
basketbolculuk | * Basketbol oynama veya oynatmak işi. |
basketçi | * Basketbol oyuncusu, basketbolcu. |
baskı | * Bir eserin basılış biçimi veya durumu. * Basısayısı. * Bir eserin basılarak tekrarlanan her bir kezi. * Giysinin içine kıvrılıp dikilen kenarı. * Hak ve özgürlükleri kısıtlayarak zor altında bulundurma durumu, tazyik. * Bir maddeyi sıkıp ezen alet, pres. * Belirli ruhî etkinlik ve süreçleri, kişinin isteği dışında bilinçaltına itmesi veya bu itilenlerin bilince çıkmasını önleme durumu. * Karşıtakım oyuncusunun hareketini ve sonuç almasınıengellemek amacıyla uygulanan yakın savunma durumu. |
baskıaltında tutmak | * özgürlüğünü engellemek, kısıtlamak. |
baskı grubu | * Bir işin yapılmasında, gerçekleştirilmesinde veya tamamlanmasında baskı oluşturan güç. |
baskıkalı bı | * Kitap kaplarına süslemeler basmak için kullanılan kalıp. |
baskıresim | * Gravür tekniği ile yapılan resim, kazıma resim. |
baskıyapmak | * bir kimseyi bir işi yapmaya zorlamak, zor kullanmak. |
baskıcı | * İşlenecek kumaşlar üzerine kalıplara resim basan kimse. * Matbaacılıkta baskı işlerini yapan kimse. * Kısıtlayıcı. |
baskıcılık | * Baskıcının işi. |
baskıda kalmak | * yağmur yağdıktan sonra toprağın üst kısmısertleşerek tohumlar fidelenip toprak üstüne çıkmak. |
baskılı | * Baskısı olan. |
baskılık | * Bir masadaki kâğıtların uçmaması için üzerlerine konulan özel biçimdeki ağırlık. |
baskın | * Suç işlediği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girme. * Kısa süreli, beklenmedik saldırı. * (sertlik, zorluk bakımından) Üstün. |
baskın basanındır | * düşmanı gafil avlayıp saldıran taraf savaşıkazanır. |
baskın çıkmak (veya gelmek) | * (karşılaştırma konusu olan kimseyi) geçmek, üstünlüğünü göstermek. |
baskın vermek | * anî ve habersiz girmek, saldırıda bulunmak. |
baskın yapmak | * suç işlendiği veya suçluların bulunduğu sanılan bir yere ansızın girmek. * düşmana ansızın saldırmak. * ansızın konuk gelmek. |
baskına uğramak | * düşmanın beklenmedik bir saldırısıyla karşılaşmak. * bir yerde suç üstü yakalanmak. * beklenmedik bir zamanda konuklar gelmek. |
baskıncı | * Baskın yapan kimse. |
baskısız | * Hak ve özgürlükleri kısıtlanmamış. * Disiplinsiz. * Terbiyesiz, ahlâksız. |
baskısız büyümek | * serbest bir eğitimle yetişmek. |
basklârnet | * Kalın sesli klârnet. |
Kategoriler