başına devlet kuşu konmak | * beklemediği büyük bir nimeti ele geçirmek. |
başına dikmek | * birini veya bir şeyi korumak için bir kimseyi görevlendirmek. * bir içeceği kabıyukarıkaldırarak sonuna dek içmek. |
başına dolamak | * musallat etmek. |
başına dünyanın belâsınısarmak | * büyük felâket getirmek. |
başına ekşimek | * ağır yük olmak. * üstüne kalmak. |
başına geçirmek | * başına giymek. * bir şeyi öfke ile birisinin başına vurmak. |
başına geçmek | * görevi altında bulundurmak. * bir işin yönetimini ele almak. * bir işi yapmaya başlamak. |
başına gelmek | * bir görevin başına gelmek. * kötü bir durumla karşılaşmak. * beklenmedik, şaşırtıcı bir olay veya durumla karşılaşmak. |
başına güneşgeçmek | * güneşçarpmak. |
başına işaçmak | * uğraştırıcıve üzücü bir işin çıkmasına yol açmak. |
başına işçıkarmak | * istenilmeyen veya uğraştırıcı bir işe yol açmak. |
başına işçıkmak | * boşa gitmeyen ve beklenmedik bir işveya olayla karşılaşmak. |
başına kakınç etmek | * yapılan bir iyiliği sürekli olarak söyleyerek bıktırmak. |
başına kakmak | * yapılan bir iyiliği yüzüne vurarak birini üzmek. |
başına kalmak | * istemediği hâlde bir işi yapmak veya bir kimseye bakmak zorunluğu ile karşılaşmak. |
başına kan çıkmak | * öfkelenmek, hiddete kapılmak, kontrolünü yitirmek. |
başına karalar bağlamak | * çok kederlenmek. |
başına oturmak | * Bir işi yapmaya başlamak, işe koyulmak. |
başına sarmak | * birine musallat etmek. |
başına taç etmek | * çok değer vermek, ilgi göstermek. |
başına taşdüşmek (veya yağmak) | * felâkete uğramak. |
başına vur, ağzından lokmasınıal | * uysal ve sessiz kimseler için kullanılır. |
başına vurmak | * (içtiği içki) ne yaptığını bilemez bir duruma düşürmek. * (gaz veya sıcaktan) başıağrımak. |
başına yıkmak | * harap etmek, zor durumda bırakmak. |
başında | * (bir şeyin) sırada önde olanı, önde geleni. |
başında beklemek (veya durmak) | * yanında durup gözetlemek. |
başında değirmen çevirmek | * gürültü ile tedirgin etmek. |
başında kavak yeli esmek | * (genç için) sorumluluk duygusundan uzak, zevk, eğlence peşinde koşmak. * gerçekleşmeyecekşeyler düşünerek vakit geçirme. |
başında olmak | * aynısıkıntılıdurumda bulunmak. |
başında olmak | * yöneticisi olmak. |
başında paralansın | * yapılan bir iyilik çok söylendiğinde o iyiliğin artık istenmediğini belirten bir söz. |
başında torbasıeksik | * eşek gibi bir adam. |
başından almak | * kurtulmak, sorumluluğu atmak. |
başından aşağıkaynar sular dökülmek | * üzüntülü veya kötü bir olay karşısında birdenbire büyük bir sıkıntıduymak. |
başından aşkın olmak | * işi pek çok olmak. |
başından atmak | * yapılması güç bir işi yapmaktan kendini kurtarmak. * sürdürülmesi gereksiz görülen bir bağlılığa, bir ilişkiye son vermek. |
başından büyük işlere girişmek (veya kalkışmak) | * gücünün üstünde olan işlere kalkışmak. |
başından geçmek | * daha önce aynıduruma uğramışolmak. |
başından kesmek | * yapılması istenmeyen bir işi baştan engellemek. |
başından korkmak | * hayatından kaygıduymak, cezalandırılmaktan korkmak. |
başından savmak | * bir istekte bulunanısözde bir sebeple uzaklaştırmak. |
başınıağrıtmak | * gereksiz sözlerle birini bunaltmak. * bir işiçin birini tedirgin etmek, uğraştırmak. |
başınıağrıtmamak (veya başınızıağrıtmayayım) | * uzun uzun anlatılan bir sorunu sonuca bağlarken sözün uzadığınıanlatmak için söylenir. |
başınıalamamak | * bir şeyden kurtulamamak. |
başınıalıp gitmek | * izin almadan ve gideceği yeri bildirmeden gitmek, savuşmak. |
başınıateşlere yakmak | * başına büyük bir dert almak. |
başını bağlamak | * birini nişanlamak veya evlendirmek. |
başını beklemek | * gözetlemek. |
başını belâya sokmak | * birini, kötü sonuçlar verecek bir duruma itmek. |
başını bir yere bağlamak | * birini bir işe yerleştirmek, işsizlikten, başı boşluktan kurtarmak. |
Kategoriler