badanalı | * Badana edilmişolan. * Yüzüne çok pudra ve boya sürmüşolan (kadın). |
badanasız | * Badana edilmemiş. * Badanası bozulmuş. |
badas | * Harman kaldırıldıktan sonra yerde kalan toprak, çöp ve samanla karışık tahıl taneleri, harman döküntüsü. |
badat | * Birleşikgillerden, şekeri çok, bir tür yer elması. |
bade | * Şarap, içki. |
badehu | * Ondan sonra. |
badeli | * Aşk badesi içmişkimse. |
badeli âşık | * Düşünde bir pirin elinden aşk badesi içerek saz çalıp söyleyen halk şairi. |
badem | * Gülgillerden, yurdumuzun her yerinde yetişen ağaç (Amygdalus communis). * Bu ağacın yaşveya kuru yenilen yemişi. |
badem ağacı | * Gülgillerden ilkbaharda beyaz ve pembe renkli çiçekler açan yüksekçe bir bitki, badem (Amygdalus communis ve Prunus amygdalus). |
badem bıyık | * Badem içi biçiminde üst dudağın her iki yanında yer alan bıyık. |
badem ezmesi | * Ezilmiş bademle yapılan şekerleme. |
badem gibi | * (salatalık için) taze ve gevrek. |
badem gözlü | * Badem içi biçiminde iri göz. |
badem içi | * Bademin dışkabuğu alındıktan sonra kalan içi. |
badem kürk | * Tilki postunun yalnız bacak kesiminden yapılan kürk. |
badem parmak | * Başparmak. |
badem şekeri | * İnce bir şeker tabakasıyla kaplanmışiç badem. |
badem tırnak | * Badem biçiminde uzunca tırnak. |
badem yağı | * Bademden çıkarılan ve deri, kösele gibi şeyleri yumuşatmak için kullanılan yağ. |
badema | * Bundan sonra, bundan böyle. |
bademci | * Badem satan kimse. |
bademcik | * Boğazın iki yanında birer tane bulunan, badem biçimindeki organ. |
bademli | * İçinde badem bulunan yiyecek. |
bademlik | * Badem ağaçlarıçok olan yer, badem bahçesi. |
bademsi | * Badem biçiminde olan. |
baderna | * Halatın aşınabilecek yerine sarılan bez, halat sargısı. |
badıç | * Bakla, fasulye, bezelye gibi taze sebzelerde, içinde tohumların sıralanmış bulunduğu kabuk. |
badısaba | * Sabah vakti esen ve ruhu okşayan, gönle ferahlık veren hafif rüzgâr. |
badi | * Ördek. |
badi badi yürümek (veya gitmek, koşmak) | * ördek gibi iki yana sallanarak yürümek (gitmek). |
badik | * Ördek; palaz. * Kısa boylu. |
badikleme | * Badiklemek işi. |
badiklemek | * Ördek gibi iki yana sallana sallana yürümek. |
badikleşme | * Badikleşmek durumu. |
badikleşmek | * Ördek gibi sağa sol yalpa vurarak yürüme eğilimi göstermek. |
badire | * Birdenbire ortaya çıkan tehlikeli durum. |
badiye | * Çöl. |
badminton | * Tenise benzeyen ve bir tür tüylü topla oynanan oyun. |
badya | * Ağzı geniş, yayvan, büyükçe su kabı. |
bagaj | * Yolcu yükü. * Tren, vapur gibi taşıtlarda yolcuların yüklerinin konulduğu yer. * Otomobillerin yük konulabilen, genellikle arkada olan bölümleri. |
bagaj kapağı | * Otomobillerde içine yük konulabilen bagajlarıkapatmaya veya kilitlemeye yarayan bölüm. |
bagaj kilidi | * Bagaj kapağınıkilitlemeye yarayan alet. |
bagaj memuru | * Toplu taşım yerlerinde ve araçlarında bagaj işlerini yürütmekle görevli kimse. |
baget | * İnce, kısa değnek. * Tıraşlanmış, dikdörtgen biçiminde değerli taş. * Düşük gramajlıküçük boy ekmek. |
bagetli | * Bageti olan. |
bağ | * Bir şeyi başka bir şeye veya birçok şeyi topluca birbirine tutturmak için kullanılan ip, sicim, şerit, tel gibi düğümlenebilir nesne. * Sargı. * Bağlam, deste, demet. * İlgi, ilişki, rabıta. * Kemikleri birbirine bağlamaya, iç organlarıyerinde tutmaya yarayan lif demeti. |
bağ | * Üzüm kütüklerinin dikili bulunduğu toprak parçası. * Meyve bahçesi. |
bağbahçe | * Bahçe gibi taşınmaz mal. |
bağbıçağı | * Bağve bahçelerde yetişen meyve fidanlarını, bitki ve özellikle üzüm kütüklerini budamaya yarayan kesici alet. |
Kategoriler