başkanlık etmek | * bir toplantıveya topluluğu, başkan olarak yönetmek. |
başkanlık makamı | * Başkanın odasının bulunduğu veya oturduğu yer. |
başkanlık sistemi | * Devlet yönetiminde tek bir kişinin başkanlığında hükûmet etme ve devleti yönetme esasına bağlısiyasî sistem. |
başkarakter | * Oyunun önde gelen aslî karakteri , aslî tipi. |
başkası | * Diğer bir şahıs, herhangi bir kimse, diğeri, ötekisi. |
başkâtip | * Bir resmî dairede veya kuruluşta çalışan kâtiplerin başı, başyazman. |
başkâtiplik | * Bir resmî dairede veya kuruluşta çalışan kâtiplerin başı, başyazman. |
başkent | * Başşehir. |
başkentlik | * Başkent olma durumu. |
başkesit | * Ağacın boyuna dikey yönde kesilmesi sonunda yıl halkalarının çember biçiminde görüntü verdiği yüzey. |
başkilise | * Piskoposluk makamı olan büyük kilise, katedral. |
başkişi | * Bir eserin veya bir oyunun en önemli kişisi, başkahraman. |
başkomutan | * Savaşta bir devletin bütün kara, deniz ve hava kuvvetlerine komuta eden en büyük komutan, başkumandan, serdar. |
başkomutanlık | * Başkomutanın görevi. * Başkomutanın makamı. |
başkonakçı | * Asalağın en iyi geliştiği, dolayısıyla en çok yararlandığıve yaşamaktan hoşlandığıkonakçı. |
başkonsolos | * En yüksek derecedeki konsolos. |
başkonsolosluk | * Başkonsolosun görevi. * Başkonsolosun makamı. |
başköşe | * Bir yerde en saygın kişinin veya büyüklerin oturması için ayrılan yer. |
başköşeye kurulmak | * saygın kişilere ayrılan yere oturmak. |
başkumandan | * Başkomutan. |
başkumandanlık | * Başkomutanlık. |
Başkurt | * Rusya’daki Başkurdistan Federe Cumhuriyeti’nde yaşayan Türk halkıveya bu halkın soyundan olan kimse. * Bu halka özgü olan, bu halkla ilgili. |
Başkurtça | * Başkurt Türkçesi. |
başlâhana | * Yapraklarısıkı, yuvarlak başlılâhana (Brassica oleracea). |
başlama | * Başlamak işi. |
başlama meridyeni | * Boylamların hesabında başlangıç olarak kabul edilen meridyen. |
başlama vuruşu | * Futbolda oyuna ilk başlamada veya her golden sonra topu santrada yeniden oyuna sokmada yapılan vuruş. |
başlama! | * (hoşolmayan bir söz veya davranışla ilgili olarak) “tekrarlama” anlamında emir. |
başlamak | * Bir işe girişmek, harekete geçmek. * Çalışır, işler, yürür duruma girmek. * Olmak, oluşmak, ortaya çıkmak, doğmak. * Görünmek. * Etkisini gösterme. * Hoşolmayan bir davranışa koyulmak. |
başlangıç | * Bir işin, bir dönemin, bir hayatın vb.nin ilk bölümü. * Ön söz veya giriş, mukaddime. |
başlangıç noktası | * Bir işin veya şeyin başladığıyer. * Sıfır sayısının, sayıdoğrusundaki yeri. * Parametrelenmiş bir yayın uçlarından biri. |
başlangıç tutmak | * bir işi, bir dönemin, başladığınokta veya tarih olarak kabul etmek, belirtmek. |
başlanılma | * Başlanılmak işi. |
başlanılmak | * Başlanmak. |
başlanma | * Başlanmak işi. |
başlanmak | * Başlamak işine konu olmak. * Başoluşmak. |
başlatılma | * Başlatılmak işi. |
başlatılmak | * Başlatmak işi yapılmak. |
başlatma | * Başlatmak işi. |
başlatmak | * Başlamasına yol açmak. * (birinin) Kötü konuşmasına yol açmak. |
başlayıcı | * Bir şey öğrenmeye yeni başlayan (kimse), müptedi. |
başlayış | * Başlamak işi veya biçimi. |
başlı | * Başı olan. |
başlı başına | * Başka şeylerden ayrı olarak kendi başına, tek başına. |
başlıca | * En önemli, başta gelen. |
başlık | * Genellikle başıkorumak için giyilen nesne, takke, külâh, serpuş. * Hayvan koşumunun başa geçirilen bölümü. * Bir sütunun, bir direğin tepeliği. * Bir yazının, bir kitabın bölümlerinin başına konulan ve konuyu kısaca tanıtan yazı, serlevha, antet. * Bazı bölgelerde, evlenirken, damadın kaynatasına ödemesi görenek olan para. * Tablaların veya işparçalarının düzgün kalmasını sağlamak amacı ile baştaraflarına takılan parça. * Tekerlek parmaklarının çakılı olduğu kısım, top. |
başlık atmak (veya koymak) | * bir yazıya başlık olarak ad bulmak. |
başlık vermek | * bazı bölgelerde, evlenirken damat kaynatasına para veya mal vermek. |
başlıkçı | * Başlık yapan veya satan (kimse). |
başlıklı | * Başlığı olan. * Antetli, anteti olan. |
Kategoriler