başta (veya başında) bulunmak | * bir işin yöneticisi olmak. |
başta gelmek | * önde olmak, üstün durumda olmak. |
başta gitmek | * en ileri durumda bulunmak. |
başta taşımak | * çok saygı göstermek. |
baştaban | * Yunan ve Roma mimarlıklarında, sütunların üstüne oturan ve iki sütun arasındaki uzaklığın üstünü örten büyük, uzun taşkirişlerin oluşturduğu bölüm. |
baştabip | * Başhekim. |
baştabiplik | * Başhekimlik. |
baştan | * başından alarak, bir kez daha, yeniden. |
baştan aşağı | * Hepsi, bütünü, bir uçtan öbür uca kadar. |
baştan aşmak | * pek çok olmak, pek çoğalmak. |
baştan başa | * Tamamen, bütünüyle, hepsi bir arada. * Başından sonuna kadar. |
baştan çıkarmak | * ayartmak, kötü yola sürüklemek, doğru yoldan saptırmak. |
baştan çıkmak | * ahlâkı bozulmak. |
baştan kalmış(veya kalma) | * başkasıtarafından kullanılmış. |
baştan kara etmek | * batma tehlikesi karşısında, gemi başınıkaraya vurup oturmak. |
baştan kara gitmek (veya etmek) | * sonunu düşünmeyerek hesapsız, batarcasına yaşamak. |
baştan savma | * üstünkörü, özen göstermeden. |
baştan savmacı | * Bir işi yapmamak veya savsaklamak için bahane bulma, başından savma veya atma. |
baştan savmacılık | * Bir işi yapmamak için bahane bulma işi. |
baştan sona | * Daima, her zaman. |
baştanımaz | * Asi, isyancı, düzen bozucu. |
baştanımazlık | * Anarşizm. |
baştankara | * Ötücü kuşlar takımının, baştankaragiller familyasından, Kuzey Afrika, Avrupa ve Asya’da yaşayan, çesitli renklerde olabilen bir kuştürü (Parus maior). |
baştankaragiller | * Omurgalıhayvanların, ötücü kuşlar takımından yüz kadar kuştürünü içine alan geniş bir familya. |
baştarda | * Osmanlıdonanmasında yer alan kadırga cinsinden bir tür savaşgemisi. |
başteknisyen | * En yüksek düzeyde bulunan teknisyen. |
başteknisyenlik | * Başteknisyenin görevi. |
başucu | * Bir yerin düşeyinin gök küreyi kestiği nokta. |
başucu noktası | * Yeryüzündeki bir gözlem noktasından geçen düşey doğrultusunun gökyüzünü deldiği iki noktadan, ufkun üstünde olanı, semtürreis. |
başucu uzaklığı | * Gökyüzünde verilen bir nokta veya yıldızın başucu noktasından açısal uzaklığı. |
başuzman | * En yüksek düzeyde bulunan uzman. |
başuzmanlık | * Başuzman olma durumu. * Başuzmanın görevi. |
başülke | * Sömürge imparatorluklarında sömürgelere egemen olan ülke. |
başüstü | * Geminin ön bölümünde çapanın bulunduğu yer. |
başvekâlet | * Baş bakanlık. |
başvekil | * Baş bakan. |
başvekillik | * Başvekil olma durumu. |
başvurdurma | * Başvurdurmak işi veya durumu. |
başvurdurmak | * Başvuru işi yaptırmak, müracaat etmesini sağlamak, müracaat ettirmek. |
başvurma | * Başvurmak işi, müracaat. |
başvurmak | * Bir işin yapılması için bir kimsenin aracılığını istemek veya bir işte bir şeyden yararlanmak amacıyla ona el atmak, müracaat etmek. * Bilgi sahibi olmak için bir kaynağıkullanmak. |
başvuru | * Başvurmak işi, müracaat. * Bilgi sahibi olmak için bir kaynağıkullanma, bilgiye ulaşma, referans. |
başvurucu | * Bir işiçin başvuran kimse, müracaatçı. |
başvurulma | * Başvurulmak durumu. |
başvurulmak | * Başvuru yapılmak, müracaat edilmek. |
başyapıt | * Şaheser. |
başyardımcı | * Bir kurum veya kuruluşta görevli amirin yardımcılarından en üst düzeyde olanı. |
başyargıcı | * Oyunu yöneten yargıcılardan, anlaşmazlık durumunda, kararda yetki üstünlüğü olanı, başhakem. |
başyaver | * Yaverlerin başı olan kimse. |
başyaverlik | * Başyaver olma durumu. * Başyaverin görevi veya makamı. |
Kategoriler